Süngünün Üstüne Oturmak

Son güne şerh düşerek coşacak Nesl-i Asım
Çözecek çile çile içindeki gurbeti

Yetmez Sn.Başbakan, yetmez…

 MHP Lideri Sayın Bahçeli’nin ardındaki milyonları da soruşturmaya almanız gerekir.

 Bursa Mitingine katılanları, bayrağını kapıp, İzmir’e gelenleri ve dahi bundan sonra yapılacak tüm mitinglere katılacak olanlarla, katılması muhtemel görünenleri de peşinen toplayıp;  “ Bu toprakları PKK, BOP ve AB’ye anahtar teslimi satmama neden engel oluyorsunuz ey TÜRKLER” diye sormanız gerekir.

Ey iktidar sahipleri; kimin yastığına baş koyup, kimin yatağında uyanıyorsunuz. Dil söylemekten, yürek yazmaktan usandı. Siz usanmadınız “kırmızı başlıklı kız” masalını anlatmaktan.

Sn. Haşim Kılıç; nefret söyleminden bahsediyor Anayasa Mahkemesi’nin kuruluş yıldönümü kutlamalarında.(Sanki bu mahkemenin işlerliği varmış gibi, sanki iktidarın emir eri değilmiş gibi)

Soruyorum; Anayasa Mahkemesi Başkanı olarak; Sn. Başbakan’ı uyardınız mı?

MÜSİAD’ın Genel Kuruluna katılan Sn. Başbakan’ın “MHP-İşçi Partisi el ele verdi 80 öncesi kaos yıllarını geri getirmek istiyor. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin çözüm sürecini bildiğini, bu sürecin işine gelmediğini de bildiğini, bu süreç tamamlandığında kendisine istismar zemini kalmayacağını da bildiğini ve bundan dolayı sokakları terörize edecek kadar etrafa tahrik yaydığını” söylediği konuşması ve son konuşmalarının tümü nefret suçları kapsamına girer mi?

Mesela, çok da uzak değil; “ Direnişe de, barışa da yirmi dört saat hazırız”

Mesela; “Kürt halkının Kürdistan’ı olmalıdır. Özerk mi, bağımsız mı, federal mi? Kürdistan olmalı ki, Roboski’nin hesabını verilebilsin”

Mesela; “Senin rütben orgeneral de olsa bizim nazarımızda onbaşısın. Senin kıymetin o kadardır. Bunu böyle bil. Bizim nazarımızda ha bir onbaşı konuşmuş ha Genelkurmay başkanı. Bizim nazarımızda zerre kadar değerin, kıymetin yok yanımızda.” Diyen BDP Genel Başkanı Demirtaş…

Mesela; “Kürt halkının sana verdiği kredi tükendi. Yıkıcı olma, istersen tarihe adını altın harflerle de yazdırırsın, istersen de diğerleri gibi çürüyüp gidersin, her şey senin elinde. Tankını, plisini geri çek. Eğer Kürt halkı taş atarsa sorumluluğu bana aittir. Bıçak kemiğe dayandı. Ne sen, ne de partin bu halktan büyük değildir” diye bağıran Leyla Zana…

“Meşe ağacının dalı nerenize battı sayın hükümet? Bizi şahin ve güvercin diye ayırmayın. Hass…tir diyorum. Hass…tir” diyen Baydemir.

Sahi bunlar ve benzerleri nefret söylemi sayılmaz mı Sn.Haşim Kılıç?

Sn. Anayasa Başkanı Haşim Kılıç; nefret söylemi yapanları karıştırdınız. Aklınız öylesine karışmış ki TÜRK MİLLETİ, TÜRK BAYRAĞI, TÜRK ASKERİNE YAPILAN NEFRET SÖYLEMLERİ duymuyor, duysanız da duymazdan geliyorsunuz.

“Gözsüze fısıldadım, sağır sözüm işitmiş. Dilsiz çağırıp söyler, dilimdeki sözümü” diyen Yunus Emre’yi saygı, minnet ve rahmetle anıyorum.

*******

Hangi ateşi yüreğimizde soğurmadık, hangi fırtınayı yelkenlerimize doldurmadık ki?

Akıl gönül fukarası topluluklar iflah olmaz.

PKK anası ve babası belli olmayan kırma…

Sizlerin ağzınızdaki köpük kudurma alâmetleridir biliriz. Kol kola girdikleriniz ısırmış sizi.Ne barış naralarınız ne çözüm ve süreç masallarınız, ne Apo’nun mektupları…Artık kandırmıyor bu milleti.

Siz Başbakan; meydanlarda Türk milletine yalancı baharınızı vaat ederken Karayılan tıslıyor Kandil’den.

“Bugün burada sizlerle Türkiye ve Kürdistan’daki gelişmelere ilişkin, sürece yön verecek tarihi kararımızı paylaşmak üzere toplanmış bulunmaktayız diyor…

Türkiye ve Kürdistan!”

“Türk devleti ile Kürt Halk Önderi Başkan Apo arasında bir süredir devam etmekte olan görüşmeler” diyor…

 Terör örgütü başı, bebek katili ve Devlet!

Kürt ve Türk halkları başta olmak üzere tüm Türkiyeli halklara ve kamuoyuna hitaben hazırladığı manifesto niteliğindeki deklarasyonla yeni süreci başlatmış oldu”diyor…

Türkiyeli halklara ve kamuoyuna, manifesto niteliğindeki deklarasyon! (Manifesto= Toplumsal bir hareketin siyasal inanç ve amaçlarının açık ifadesi/ Deklerasyon= bildirge )

“Gelinen noktada sömürgeci egemen zihniyetin Kürt halkını ne çokça denenen baskı, sürgün ve katliamlarla, ne de asimilasyonla yok etmesinin mümkün olmadığı açığa çıkmış” diyor…

Sömürgeci egemen zihniyet,TÜRK Devleti!

“Bugün halkımız, Rojava Kürdistan’da fiili olarak özgürlüğüne kavuştuğu bir devrimin ve Güney Kürdistan’da federal bir statünün sahibidir” diyor.

Rojava Kürdistan fiili, Güney Kürdistan’da federal statüde!(Sahi akillerimiz bu parçaların neresi olduğunu söyler mi?)

Ve çekilme sürecinde “ Koruculuk, özel tim, vb. tüm özel savaş yapılarının devre dışı edilmesi” diyor…

Güvenlik güçlerinin tasfiyesi!

Terörist başı, bebek katiline özgürlük çağrıları…
 
Ve Kandil’de PKK militanlarının verdiği mesejlara bir yenisi daha ekleniyor; BDP Genel Başkan Yardımcısı Gültan Kışanak;” güvenlik güçlerimize çekilme çağrısı “ yapıyor!

Sn Başbakan, hükümet yetkilileri ve AKP vekilleri; bütün bunları nasıl hazmediyorsunuz? Koltuk milli menfaatlerden ve insan onurundan daha mı önemli?

Bütün bu olan biten sizlerin gözetim ve korumanız altında gerçekleşiyor.

Sonra da hiç utanmadan, çekinmeden vatanına, bayrağına sahip çıkanlara “bir avuç çapulcu” diyorsunuz.

07 Aralık 2012’de AB Bakanı ve Baş müzakereci Egemen Bağış, BDP yönelik şunları söylemişti;

“Parlamento çatısı altında siyaset yapacaksın, milletin vekili olma sıfatını taşıyacaksın sonra gidip Kürt halkına silahlanın çağrısı yapacaksın… Gidip dağda teröristi kucaklayacaksın… Bu da yetmiyormuş gibi Avrupa Parlamentosu’nda AB’ye PKK’yı terör örgütü olarak tanımaktan vazgeçin diyeceksin.”

“Buradan ben de AB’ye bir çağrıda bulunuyorum,  Avrupa Birliği sadece PKK’yı terör örgütü olarak tanımaktan vazgeçsin. PKK’yı tanıdığı gibi KCK’yı da terör örgütü olarak kabul etsin. BDP’nin de Kürt halkının savunucusu olduğu safsatasına daha fazla inanmasın.”

Bakınız artık AB’ PKK için AKTİVİST sözcüğünü kullanıyor. Sizler ak deyince ben kara, sizler kara deyince ben ak anlıyorum ve sizlerin “safsatasına” inanmıyorum uzun süredir. Çünkü; ne dediyseniz tersini yaptınız.

Daha önce de yazmıştım ama tam yeridir tekrar yazıyorum;

 22 Ocak 1920 günü The New York Gerald Tribune adlı Amerikan gazetesinde yayınlanan bir anlaşma metni şöyledir;

İngiltere Hükümeti, kendi kumandası altında Türkiye’nin bütünlüğünü ve bağımsızlığını garanti edecek, İstanbul, Hilafet ve saltanat merkezi olacak ve Boğazlar İngiltere’nin kontrolüne bırakılacaktır.

Türkiye bağımsız bir Kürdistan kurulmasına engel olmayacaktır. Bunlara karşılık Türkiye İngiltere’nin Suriye ve El cezire hâkimiyetini sağlayacak ve hilafete ait manevi kudret ve yetkinin İngiltere’nin lehinde gerek Suriye bölgesinde ve gerekse Müslümanların yaşadığı diğer yerlerde egemen kılınmasını vaat edecek.

Milli akımların önüne geçebilmek için Türkiye’de yeniden kurulacak olan Meşruti yönetime karşı meydana gelecek olumsuzlukları etkisiz hale getirmek için İngiltere Hükümeti bir zabıta teşkilatı kuracaktır.

Siz zaten 1920 yılında yapılan bu anlaşmanın tüm şartlarını bugün gerçekleştiriyorsunuz.

Napolyon’un müdebbir (tedbirli ve düşünen)veziri Talleyrand, sevgili imparatorunun; elinin ağırlığının oturduğu yerin ağırlığından fazla olduğunu zannettiği ve bunu etrafındakilere övünerek ifade ettiği demlerde; İmparatoruna şu cevabı verir;

Efendim, süngü ile her şeyi yapabilirsiniz, ama üzerine oturamazsınız!

Sn. Başbakan, süngünün üstüne oturuyorsunuz!

Ne Mutlu TÜRKÜM diyene.

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!