Suriye’den insanın kanını donduran görüntüler gelmektedir. Kimyasal gazlarla boğulmuş bebek, çocuk ve yaşlı görüntülerine insani bir vicdanın dayanması mümkün değildir. Bu vahşeti bırakın bir Müslüman’ın bir başka Müslüman’a; bir insanın herhangi bir canlıya reva görmesi dahi düşünülemez.
İnsanlık dışı görüntü ve suçların sorumlusu olarak her taraf karşı yanı suçluyorlardı. Esad yönetimine göre vahşeti gerçekleştirenler Özgür Suriye Ordusu denilen terörist gruplardır. Özgür Suriye Ordusu’nun arkasındaki güçlere göre de insanlık suçunu “Esad’ın güçleri” gerçekleştirmektedir. Aslında iç savaş sürecinde her iki tarafın da gerekçeleri farklı olmakla birlikte vahşet ve barbarlıkta birbirleriyle yarıştıkları açıktır.
Suriye iç savaşının taraflarının arkasındaki uluslararası güçler ve onlara kolaylık gösterip, imkân sağlayıp, teçhiz edip donatanların tamamı bu insanlık suçundan sorumludur.
Suriye’deki rejimden kurtulma amacı, bölgede çıkar savaşı veren ülkeleri taraf haline getirmiştir. Keskinleşen taraflar, kimyasal cehenneme giden yolun açılmasına bilerek ya da bilmeyerek katkı sunmuşlardır.
Gelinen aşamada Suriye yönetimi kimyasal silah kullanılmasıyla ilgi olarak bölgede inceleme yapmak için BM müfettişlerine izin vermiş bulunaktadır.
Eğer Suriye Hükümeti, kimyasal katliamdan sorumlu tutulursa, ABD’nin, BM Güvenlik Konseyi’ni baypas ederek harekâta geçeceği açıklanmış bulunuyor. Bu durumda Esad’ın kimyasal silahları, hükümet binaları, askeri tesislerinin hedef alınması bekleniyor.
İsrail Başbakanı Netanyahu’nun Suriye’ye müdahale için kendi ülkesi için daha gerçekçi gerekçeleri var. Netanyahu, “Suriye’deki korkunç trajedi ve suç sona ermelidir” diyerek bu durumdan 3 sonuç çıkardıklarını açıklamıştır: “İlk olarak, bu durum devam edemez. İki; dünyadaki en tehlikeli rejimler en tehlikeli silahlara sahip olamaz. Ve son olarak; ’Biz kendimizi düşünmezsek, bizi kim düşünsün?’ diye bir sözümüz var. Bu durum sona ermeli. Gerekirse, parmağımız tetikte de olacaktır.”.
İngiliz basınında ‘ABD ve İngiltere’nin Suriye’ye yönelik füze saldırısına hazırlandığı’ haberlerine yer verilmektedir. Suriye Enformasyon Bakanı ise ‘ABD saldırırsa yanıt verilecek’ dedi.
Karşı taraftan Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, ise John Kerry ile yaptığı görüşmede Suriye’ye olası bir müdahalenin çok ciddi sonuçları olacağını ifade etti.
İran Genelkurmay Başkan Yardımcısı Massoud Jazayeri, ABD’nin Suriye konusunda kırmızı çizgiyi geçmemesi uyarısında bulundu. Jazayeri, “ABD başta olmak üzere askeri müdahaleyi düşünen ülkeleri de uyarıyorum. Herhangi bir askeri müdahale sadece Suriye’yi değil Orta Doğu’yu ateşe sürükler” dedi.
İngiliz Sunday Times gazetesinin ilk sayfasından verdiği, “Müttefikler, Suriye’de hava saldırısına doğru ilerliyor” başlıklı haberinde, “Esad rejiminin kimyasal silah saldırılarının arkasında olduğunun kesinliği artarken, İngiliz ve Amerikan askeri planlamacıları Suriye’de füze saldırıları için olası hedefleri belirliyor” diye yazdı.
Suriye konusunda diplomasinin tatile çıkmak üzere olduğu şu sıralarda askeri seçenekler için bölgeye yoğun güç aktarımı yapılmaktadır.
Obama’nın bu bağlamda İngiltere Başbakanı Cameron ile görüştüğü her türlü seçeneği tartıştığı gelen haberler arasındadır.
Cameron, “Ciddi bir yanıt vermek için ABD ile anlaştık” derken Kerry ile Davutoğlu’nun, “elimiz kolumuz bağlı oturmayalım” görüşünde anlaştıkları açıklandı.
Obama’nın, Fransa Cumhurbaşkanı Hollande ile de benzer bir görüşme yaptığı, kimyasal silah saldırıları konusunda uluslararası toplumun atabileceği muhtemel adımları değerlendirdikleri bildirilmektedir.
Daha önce Irak’a benzer gerekçelerle yapılan müdahale, Irak’tan sonra en fazla zararı Türkiye’ye vermiştir. Suriye’ye yapılacak askeri bir müdahaleden İsrail’den sonra en fazla yararlanan PYD olacaktır. AKP iktidarı, Suriye’ye müdahaleye hazır da müdahalenin ortaya çıkaracağı sonuçlara katlanmaya hazır mıdır? Türkiye asıl bu soruya cevap aramalıdır.