Sosyal medya hesabından, “Türklüğün ortak atası Alp Er Tunga’nın mezarı tarafımca bulunmuştur” şeklinde paylaşım yapan Prof. Dr. Demir, Gazi Üniversitesinde, basın mensuplarına açıklamalarda bulundu.
Alp Er Tunga’nın, milattan önce 700’lü yıllarda yaşadığı düşünülen bir Türk kağanı olduğunu belirten Demir, “Efsane mi, gerçek bir şahsiyet mi? Kesinlikle tarihi bir kişiliğe sahip olduğunu düşünüyorum.” dedi.
Divan-ı Lügat-it Türk’te, “Alp Er Tunga öldü mü? Issız acun kaldı mı?” şeklinde bir ağıt olduğunu söyleyen Demir, “Yaşayan bir insan için ‘efsanevi kişi’ denmez, yaşamayan bir kişi için de ağıt yakılmaz.” diye konuştu.
İran’da Alp Er Tunga’ya “Afrasıyap” denildiğini ve Özbekistan’da bu isimde, 1222’de Cengiz Han tarafından harap edilmiş bir şehir bulunduğunu anlatan Demir, Alp Er Tunga’nın kurduğu düşünülen bu şehirde Rus arkeologların kazı yaptığını ve bulunan materyallerin de Semerkand’da inşa edilen Afrasıyap Müzesi’nde sergilendiğini dile getirdi.
Alp Er Tunga hakkında bugüne kadar dikkatli ve detaylı bir çalışma yapılmadığını belirten Demir, Türk destanlarının tamamını yayınlamaya çalıştığını, bu çalışması sırasında da Alp Er Tunga’nın, Türk tarihinde çok önemli bir noktada bulunan, önemli bir şahsiyet olduğunu anladığını ifade etti.
“25 yıldır veri topluyorum”
Demir, konuya ilişkin yaklaşık 25 yıldır veri topladığını, büyük bir arşivinin oluştuğunu dile getirerek, Alp Er Tunga destanının 3 nüshasını bulduğunu ve üzerinde çalıştığını aktardı.
Yaptığı çalışmalarla Alp Er Tunga’nın yaşadığı yer ve neler yaptığına ilişkin bilgileri elde etmesinin ardından alan araştırması yapmak üzere Özbekistan’a gittiğini anlatan Demir, şunları kaydetti:
“Özbekistan’da İran-Turan sınırı var, bu sınır Ceyhun Irmağı. Ceyhun Irmağı’nın batı tarafı İran toprağı, doğu tarafı ise Turan toprağı yani, Türk ile İran sınırı. Oradan başladım alan araştırması yapmaya, sonra Buhara’ya geçtim. Buharalı bir yazarımız var, Soğd kökenli Narşahi diye bir yazar. 942’de bir kitap yazar. Orada, Alp Er Tunga’nın Buhara şehrini kurduğunu, orada yaşadığını ve öldüğünü, mezarının da orada olduğundan bahseder. Başka kaynaklar da onun mezarının Buhara’da olduğunu söyler. Eldeki kaynakların bazıları, mezarın aslında direkt nerede olduğunu söylüyor. Bunu güvenlik açısından söyleyemiyorum şimdi. Çok da sıkıntı çekmeden ben gidip mezarın yerini bulabildim. Bir kümbet bu, kümbet şeklinde, İskitler ve Sakalar döneminde mezarlar kümbet şeklinde yapılıyordu, kümbet şeklinde mezar hemen şehrin yanında yer almakta.”
Kendisinden mezarın yerini açıklamasının beklendiğini söyleyen Demir, “Mezarın yerini açıklamak şimdilik güvenlik sebebiyle mümkün değil. Ben elimdeki verilerin tamamını Özbekistan devletine aktardım. Şu anda Özbekistan Cumhurbaşkanın ve ilgili bakanlıkların önünde dosya. Dolayısıyla güvenlik sebebiyle açıklayamıyorum, olumsuz durumlarla karşılaştım, erken açıkladığım için güvenlik sorunları çıktı. O yüzden şimdilik açıklamıyoruz. Özbekistan devletinin bize vereceği talimatla veya bizi yönlendirmesiyle ileride mezarın yerini açıklamış olacağız.” dedi.
Prof. Dr. Necati Demir, bölgeye çok büyük bir türbe mezar veya müze mezar yapılmasını teklif edeceğini belirterek, mezarın üzerinde herhangi bir şey yazmadığını, bu durumun İskit dönemi mezarlarının ortak özelliği olduğunu dile getirdi.
Kaynaklarda mezarın nasıl tarif edildiği konusuna da değinen Demir, “Arap ve Fars kaynaklarında bir evliyadan ve o evliyanın mezarının yakınında bir yerde olduğundan bahsediliyor. Ben de elimde önceden hazırladığım haritalarla o evliyanın yerini belirledim, o evliyanın yerinden hareketle buldum.” diye konuştu.