Korkusuz Gazetesi yazarı Hüsnü Mahalli, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Ortadoğu’da her gelişmeye taraf olmaya çalışırken nasıl yalnızlaştığını olduğunu yazdı.
İşte Hüsnü Mahalli’nin yazısından satır başları:
Bundan 105 yıl önce dün İttihatçı Cemal Paşa, Şam’da birçok aydını asarak Arapların Osmanlı’ya karşı ayaklanma sürecini hızlandırdı. Bundan 33 gün sonra İngilizlerin adamı Mekke Emiri Şerif Hüseyin ayaklanmayı başlatarak yaklaşık bir yıl sonra Osmanlı’yı Arap coğrafyasının son toprağı Suriye’den çıkardı.
Cumhuriyet sonrasında Mustafa Kemal yönünü Batı’ya çevirerek “Arap ülkelerinin iç işlerine karışmamayı ve Arap ülkeleri arasındaki kavgalarında taraf olmamayı” tercih etti.
Kanlı Arap Baharı’ndan sonra AKP bu kuraldan uzaklaşarak bölgedeki tüm gelişmelerin tarafı olmaya çalıştı.
Özellikle Suriye’de sonra da Libya’da.
Ancak ortada bazı sorunlar vardı:
1- AKP; bu coğrafyayı iyi bilmiyordu.
2- AKP; Arap İslamcıları’na fazla güvenmişti ve
3- Bu iki nedenden dolayı AKP sürekli hata yaptı.
Ve sonunda duvara tosladı.
Sisi’ye söylemediğini bırakmayan AKP dün Dışişleri heyetini Sisi’nin ayağına gönderdi.
Arap medyasına göre Mısırlılar Ankara’dan:
1- Müslüman Kardeşler dosyasını tümüyle kapatmayı,
2- Mısır ve Arap ülkelerinin iç işlerine karışmamayı ve
3- Başta Suriye, Libya ve Irak olmak üzere tüm Arap ülkelerindeki askerini çekmesini istiyor.
Peki son üç hafta içinde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın iki kez arayıp konuştuğu Suudi Kral ne istiyor?
O da aynı şeyleri düşünmüş olacak ki Başkan Esad’a mesaj iletmesi için kendi İstihbarat Başkanı’nı hafta başında Şam’a yolladı.
Başkan Biden’ın Salı günü aradığı ve önceki gün de Cidde’ye gidip Muhammed Bin Selman’la buluşan BAE lideri Muhamed Bin Zayid ise yakında dışişleri bakanını Şam’a gönderiyor.
Hepsinin ortak “düşmanı” Erdoğan
Kanlı Arap Baharı başlarında ve 2014’e kadar Suriye’de hep birlikte hareket ediyorlardı.
Temmuz 2013’de Sisi Mısır’da Müslüman Kardeşleri devirince Katar hariç herkes Erdoğan’a karşı cephe almıştı.
Bu da çok normal idi çünkü Mısır en önemli Arap ülkesiydi ve hiçbiri Müslüman Kardeşler’den hoşlanmıyordu.
Üstelik Erdoğan sürekli “Osmanlı vurgusu” yapıyor ve “Arap coğrafyasına yeniden dönmeden” söz ediyordu.
Erdoğan’ın geri adım atmanın dışında yapabileceği hiçbir şey kalmamıştı.
O da bunu yapıyor.
İşe yarayıp yaramadığını yakında göreceğiz çünkü Mısır, Suudi Arabistan ve BAE “Türk askerinin Suriye ve Libya’dan hemen çıkmasını ve Irak’dan çıkması için Bağdat’la görüşmesini isteyecek.”
Belki de bunun için Libya Dışişleri Bakanı Menguş, Bakan Çavuşoğlu’yla ortak basın toplantısında “Türk askerinin ve paralı askerlerin çıkmasını” istemişti.
Önceki akşam Erdoğan’la konuşan Merkel ve gazetecilerle konuşan ABD DB Blinken de “yabancı askerler hemen çıkmalı” demiş.
Yine önceki gün Erdoğan’la telefonlaşan Putin “Başta İdlib olmak üzere Suriye’deki son durumu” görüşmüştü.
Ankara ilk kez bu kadar çaresiz
İstekleri kabul eder ve Suriye’den çekilirse AKP’nin tüm projeleri çöker.
Örneğin şu anda kontrol ettiği Suriye topraklarında maaşları dahil tüm gereksinimlerini karşıladığı on binlerce silahlı militanı ne yapacak?
Ya da uğruna Rusya ile kavgayı göze aldığı İdlib ve oradaki binlerce Suriyeli ve yabancı NUSRA’cı terörist ne olacak?
Suriye dosyasında ikinci en önemli konu PYD/YPG’nin varlığını nasıl sonlandıracak?
Elbette soruları çoğaltmak olası ama olasılığı olmayan tek bir gerçek var o da Erdoğan’ın yani Türkiye’nin bölgesel yalnızlığı.
2011’den bu yana sürekli tekrarladığım yegane gerçek:
Başından beri hata yapan Ankara er ya da geç duvara toslayacaktır. Şimdi olduğu gibi.
Önemli olan Türkiye’yi minimum zararla kurtarmaktır.
Ama ne yazık ki benim gördüğüm kadarıyla Ankara’nın böyle bir çabası yok ve olmayacak gibi.
Kilit dosya Suriye
Esed yeniden Esad olmadan Ankara’nın işi çok zor görünüyor.
Kıskaçtan kurtulmak için kimden nasıl yardım ister ya da kiminle- kimlerle ne tür hesaplar yapar bilinmez ama Ankara’nın kurtulma şansı yok gibi.
Yoksa söylenen onca laftan sonra Sisi ile barışmanın peşine düşmek kolay olmazsa gerek.
Uğruna bunca maceraya kalkışılan Müslüman Kardeşler’den ve onların silahlı-silahsız türevlerinden vazgeçmek kendini inkar etmek gibi bir şey.
En az Osmanlı’dan vazgeçmek kadar.
“Değerli” de olsa yalnızlık tükenmektir!