Metin, okulların açılmasıyla birlikte yaşanan sevinç ve zorlukları konu almaktadır. Yazar, geçmişteki okul günlerinin neşeli ve yardımlaşma dolu atmosferiyle şimdiki durumu karşılaştırmaktadır. Özellikle artan okul masrafları karşısında ailelerin yaşadığı sıkıntılar, asgari ücretle geçinenlerin çaresizliği ve devletin bu konudaki duyarsızlığı eleştirilmektedir. Ayrıca, okulların fiziki koşullarının iyileştirilmesinde ebeveynlerin ve öğretmenlerin fedakarlıkları ile ödenek yetersizliği gibi yönetimsel sorunlara dikkat çekilirken, Andımızın okullardan kaldırılmasıyla hissedilen kültürel bir boşluk da ifade edilmektedir. Tüm bu sorunlara rağmen, yeni eğitim öğretim yılının hayırlı olması temennisiyle sona ermektedir.
Bir zamanlar koşarak gittiğimiz okul yollarında, sobalı sınıflarımızda oturduğumuz sıralarda “Şimdi okullu olduk / Sınıfları doldurduk / Sevinçliyiz hepimiz / Yaşasın okulumuz” diye okulumuzu inim inim inletirdik.
Bir zamanlar okul hazırlığı, okul masrafı bu kadar yüksek değildi.
Pergel, gönye gibi gereçler pahalıydı. Arkadaşlıklarımız öyle sağlamdı ki, kimin nesi varsa sırasının üzerinde olurdu, pergelimi kimseye vermem diyen yalnız kalırdı.
Silgimizi çakı ile keser, yarısını silgisi olmayana verirdik. Kurşun kalemi olmayana kalem bulur gelirdi öğretmenlerimiz. Bize yardımlaşmayı arkadaşlığın kıymetini öğreten öğretmenlere sahiptik.
Şimdiki çocuklar sarı saman yapraklı sarı defteri bilmezler. O defteri Matematik defteri yapardık. Çok daha ucuzdu çizgili, kareli ve çizgisiz defterlere göre…
Okullar da bugün zil çaldı. Ana babalar ayın başında maaşlarını alamadan daldılar okul masraflarının içine…Bunaldılar, çırpındılar aşırı pahalı fiyatlar karşısında…
Ortalama öğrenci başına on beş bin lira bir masraf…
Keşke Eylül ayı maaşları çocuklarımızın, öğrencilerimizin hatırına Eylül başında verilebilseydi.
Hiç mi hatırı yoktu öğrencilerimizin?
En azından çırpınmazdı insanlar…Sağa sola koşmaz, borç aramaz, çocukları karşısında zor durumlara düşmezlerdi. Okullar açılırken bu mevzular hangi yıl düşünüldü de bu yıl düşünülecekti diyebilirsiniz.
Bu bir inceliktir.
Devletin çocuklarına vefasıdır, sevgisidir şefkatidir.
Millî Eğitim Bakanlığı bu işe ön ayak olabilirdi.
*****
“Haftanın günleri” diye hoş bir okul şarkısı vardı. “Okullar şıngır mıngır okullar. Şıngır mıngır okullar başlar.” diye de mısraları vardı.
Okullar artık şıngır mıngır başlamıyor. O neşe kayıp…
Her yıl katlanarak artan okul masrafları karşısında Asgari ücretli bir baba ne yapsın?
Hele okula giden iki ya da üç çocuğu varsa…İki asgari ücret yetmez…
Okullar açılırken bir zamanlar var olan o coşku ve heyecan uzun zamandır yok.
Çocukların yüzlerine yansıyan o okul heyecanı ve sevinci elbette bir başka…
Lakin ana ve babalar biraz buruk, biraz durgun, düşünceli gözleri dalıp gitmiş vaziyette…
Eylül sıkıntılı bir ay… Okulda çocukları olanın Allah yardımcısı olsun diyenleri duyuyorsunuz her tarafta…Hele Üniversitede çocuğunuz varsa…Sadece barınma meselesini aşabilene aşk olsun…
Çocuklarımızı okutmak, okuturken onlara kolaylık sağlamak ihtiyaçlarını karşılamak az yazılıp çizilmedi.
Bu memleketin zenginleri, iş adamları, hayır hasenat sahipleri imkânı olmayan öğrencilerin kırtasiye masraflarını, önlük forma ihtiyaçlarını lafını sözünü etmeden sağlayabilecek kapasitedeler.
İyi de neredeler?
Ya bu insanları harekete geçirecek kurum ya da kurumlar?
*****
İstisnasız her yıl, okul masraflarıyla insanlarımızı boğuşturmak, perişan bir halde sağa sola koşuşturmak gibi bir trajediyi onlara yaşatmak zorunda mıyız?
Yazık bizim insanımıza…
Yeni eğitim yılı hayırlı uğurlu olsun demek yetmiyor.
O insanlar 8 Eylül sabahına nasıl geldiler diye bir soran, bir merak eden, durumu inceleyen, ana babaları okul alışverişi yaparken Allah rızası için bir izleyen oldu mu?
Keşke olsaydı…
Belli ki olmadı, yaprak bile kımıldamadı…
Gülen yüzlerinden gülücüklerin eksik olmamasını temenni ettiğimiz ve bunun için dualar ettiğimiz o sevimli yavrularımız yeni bir eğitim yılına daha başlıyorlar.
Okulu açılışa hazır hale getirmek için bazı ana babalar, okulumuzu hazır hale getirebilmek için diye birbirlerini göreve çağırıyorlar.
Okul yıkanacak, boyanacak temizlenecek, camları silinecek vesaire…
Yardım çağrısı yapanlar kim?
İdareci kardeşlerimiz…Yardım isteyecekleri o kadar yer varken, öğrencilerin ana babalarına ulaşabiliyorlar ancak…
Okullarını hep birlikte eğitim ve öğretime hazır hale getirmeye çalışıyorlar. Bu görevi yıllardan beri üstlenmiş gidiyorlar. Bu görev ana babanın görevi değil…Okul Müdürü ve öğretmenlerinde…
Okulu açtık, on beş gün sonra okulu pislik götürdüğünde, koşun Velilerimiz…Velilerimizde okullu oldular yıllar sonra…
*****
Bir tarihte İl Milli Eğitim Müdürü okulları dolaşıyordu bir köy okuluna geldi, bir de baktı ki Müdür, okulun çatısında elinde üç beş kiremit, çatıdaki kırık kiremitleri değiştiriyor. Resmi arabayı görünce, derme çatma merdivenden inip koşup geldi Müdürün yanına. İl Müdürü, işte dedi benim aradığım Müdür böyle Müdür, takdirname teklif etti Valiliğe, Takdir geldi Müdüre…
Mesleğine aşık, çaresizliği çareye çevirmeye kalkan o Müdür kardeşimiz o çatıdan düşse ölse, ardını arkasını kim arayacak sorusunun cevabı ise ortalarda yok…
Müdürün görevi kiremit değiştirmek miydi?
Kim bilir kaç yazı yazmıştı kiremitler değişsin diye.
Sonunda iş başa düştü dedi, çıktı çatıya…
Ödenek neredeydi?
Oraya yeterli kiremit alınamaz mıydı, sorular çok…
Cevabı hiç olmadı, çünkü yok…
*****
Okullar açıldı, yaralarımız depreşti yine…
Çocuklar sevinçli.
Lakin okullar mahzun…
Biz kendimizi bildik bileli andımızla açmıştık okullarımızı…
Şöyle gümbür-gümbür “Türküm, doğruyum, çalışkanım” denmiyor yıllardır okullarda…
Ve o andın ardından hep bir ağızdan, “Ne mutlu Türküm diyene” sedası duyulmuyor.
Okulların mahzunluğu, boynu büküklüğü ve sessizliği bu yüzden…
Bu okullar bizim okullarımız…
Bu çocuklar bizim çocuklarımız…
Biz kim miyiz?
Türk Milletinin evlatları…
*****
Okul deyince, sınıf deyince, öğrenci deyince, emekliliği olmayan bir mesleğin sahibi olan biz öğretmenlerin içini yetmişi aşan yaşlarımızda buruk bir heyecan kaplıyor!
Çok daha güzel şeyler neden yapılamadı, neden neşter vurulması gereken yaralara neşter vurulamadı diye gözlerimiz buğulanıp kalıyor.
Yeni eğitim ve öğretim yılı hayırlı ve uğurlu olsun sevgili öğrenciler.