Bu alıntı, Erol Sunat’ın “Hey Koca Türk” başlıklı yazısından alınmış olup, Türk milletinin tarihsel büyüklüğünü, direncini ve medeniyet kurucu rolünü yücelten bir içerik sunmaktadır. Kaynak, Enis Behiç Koryürek, Gazi Mustafa Kemal Paşa, Kazım Karabekir Paşa ve Mehmet Emin Yurdakul gibi önemli şahsiyetlerin sözleriyle Türklerin kökenini, kahramanlığını ve ulusal birliğini vurgular. Yazar, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunu takip eden Anadolu zaferlerinin, Batı’nın ve diğer düşmanların Sevr hayallerini nasıl yıktığını anlatır. Metin ayrıca, Türklerin tarih boyunca getirdiği adalet, huzur ve barış kavramlarına dikkat çekerek, bu erdemlerinden dolayı diğer milletler tarafından sevilmediklerini iddia ederken, Türklerin tarihsel düşmanlıklara karşı gösterdiği sarsılmaz direnişi çeşitli tarihi figürlerle örneklendirir.
Rahmetli Enis Behiç Koryürek, “Biz Kimleriz” şiirinde diyor ki;
“Tan yerinden yıldırımlar saçan sesimiz / Gün batısı üzerine şöyle duyulur:”
“Fırtınalar yoldaşındır nara salan Türk! / Hey koca Türk, Tanrısından kuvvet alan Türk!”
Şair şiirine şöyle başlamış;
“Biz kimleriz?.. Biz Altay’dan gelen erleriz. / Çamlıbel’de uğuldarız; coşar, gürleriz.”
“Biz öyle bir milletiz ki ezelden beri, / Hak yolunda yalın kılıç, hep seferberiz.”
“Ne mutlu Türk’üm diyene” diyen Gazi Mustafa Kemal Paşa, Türk olmanın erdemini bu sözüyle perçinlerken, kendinden sonraki asırlara da oldukça güçlü bir mesaj veriyordu.
Türk Milletiyle Anadolu’da öyle bir zafer kazanmıştı ki, batının Sevr hayalleri paramparça oldu.
İngilizler, Fransızlar, İtalyanlar, hatta Amerikalılar tasını tarağını topladı gitti. Avrupa’nın şımartarak İzmir’e çıkarttığı Yunanlılar denize döküldü. Rusların Kars Ardahan hevesleri kursaklarında kaldı. Ermenilerin ve onlarla benzer hayaller kuranlarında…
Anadolu yaşamış olduğu birçok işgalden birini daha savuştururken Türk Milleti yeni bir devlet daha kuruyordu.
Türkiye Cumhuriyeti’ni…
Kazım Karabekir Paşa, aldı kalemi eline…” Türk yılmaz, Türk yılmaz, cihan yıkılsa Türk yılmaz” diye yazdı…
Mehmet Emin Yurdakul,” Ben bir Türk’üm dinim cinsim uludur/ Sinem özüm ateş ile doludur” mısralarını bıraktı Türk Milletine…
Bin yıldır görmediği fırtına kalmamıştı Anadolu’nun. Her nereye gidildiyse gidilsin merkezdi Anadolu. Bu coğrafyayı Türk Oğuz’un Bozok ve Üçok koluna mensup Oğuz boyları fethetti.
Ne Araplar ne İranlılar ne ötekiler ne berikiler…
Selçuklu Üçokların Kınık boyundandı. Osmanlı Bozokların Kayı boyundan…
*****
Türk Milletinin ufku, Edirne’den Ardahan’a kadar uzanan çizginin çok ama çok ötelerindeydi. Gazi Mustafa Kemal Paşa Erzurum Kongresinde Misakı Milli sınırları içerisinde vatan bir bütündür asla parçalanamaz dememiş miydi?
Neydi Misakı Milli?
Misakı Milli, Musul’du, Kerkük’tü…Halep’ti. Batı Trakya idi…Batum’du…Hasılı nerede Türk varsa yaşıyorsa orası Misakı Milli olarak kabul edildi kabul gördü.
Bugünlerde şuradan şuraya kadar benim diyenler var ya…
Biz Altaylardan Tuna’ya kadar yürümüş gelmişiz. Devlet üzerine devlet kurmuşuz.
O coğrafyalara adalet gelmiş, huzur gelmiş, zulüm bitmiş, zalimlerin kolu kanadı kırılmış, herkes evine barkına yurduna kavuşmuş geri dönmüş.
Türk Milleti her nereye gittiyse barışı da beraberinde götürmüş bir millet.
Barış ne mi?
Dünyanın unuttuğu, unutturmaya çalıştığı, ortaya çıkmasın diye zincirlediği istisnai bir güzellik. İnsanlığı barışa hasret bırakanlar geçmişte barış diye yanıp tutuştukları dönemleri belli ki çok çabuk unuttular.
*****
Türk Milleti, barış gibi, adalet gibi huzur gibi erdemleri ortaya koyduğu için, dünyanın gaddar, zalim ve zulmetmeye hevesli devletleri ve milletleri tarafından hiçbir zaman sevilmedi.
Türk Milletinin en zayıf anlarında, ölmek üzere dediler…Bitti dediler…Hasta adam dediler…
Parçalara ayırırsak geriye bir şey kalmaz dediler.
Haçlı seferlerindeki hedefleri olan Türkleri geldikleri yere geri gönderme istekleri neredeyse hiç değişmedi.
Lakin her defasında karşılarında hiç beklemedikleri kadar kuvvetli ve güçlü bir direniş gördüler.
Orduları dağıldı…
İttifakları parçalandı…
Her defasında ne kadar sert bir kayaya çarptıklarını anlasalar da kinleri, öfkeleri daha da arttı ve marazi bir hastalık haline geldi.
Her zaman Türk Milletinin en halsiz ve mecalsiz olduğu anları kolladılar.
Kollasalar da her daim karşılarına Kılıçaslanlar çıktı…Kosova’da Muradı Hüdavendigar çıktı…Varna ve 2.Kosova da II. Murat çıktı…İstanbul Fatihi Fatih Sultan Mehmet çıktı…Mısır Fatihi Yavuz Sultan Selim çıktı…Zaferden zafere koşan, Viyana kapılarına dayanan Muhteşem Süleyman çıktı.
Üç kıtaya uzandı devlet…
Ve sonra Gazi Mustafa Kemal Paşa çıktı sömürgecilerin, işgalcilerin karşısına…Analarından doğduklarına bin pişman etti her birini, Anadolu’ya geldiklerine de…
*****
Tanrı dağlarından Ötüken’den koptuk geldik bu coğrafya ’ya.
Altay dağlarından gelen erler olarak tanındık bilindik. Atlarımızı, Tuna’da suladık. Nil’de suladık. Üç kıta da şanla şerefle adaletle hüküm sürdük.
Tuna nehri bizim nehrimizdi asırlarca, Nil’de öyle…Fırat’ da Dicle’de…
Viyana kapılarına kadar bizim toprağımızdı.
Kırım bizimdi, Kafkaslarda…
Tebriz bizimdi. Bağdat bizimdi. Mısır bizimdi Şam bizimdi, Halep bizimdi.
Mekke ve Medine’nin biz ancak hadimi olabiliriz demişti Koca Yavuz Sultan Selim, o koca Hünkâr…
Almanya içlerinden Çin Seddine kadar uzanan bir coğrafyada at koşturmuşuz, . Yine Çin Denizinden, Adriyatik denizine kadar tek bir dil bilseniz yeterdi denilen günler yıllar ve asırlar gördü dünyamız.
O dil Türkçeydi…
O millet de Türk Milleti…
*****
Bundan dört yıl önce yazdığım ve “Gün boyu” gazetesinde yayınlanan, “Mevali”- başlıklı yazımın bir bölümünde;
“Hatırlarsanız, 2020 yılının mart ayında, ne demişti Suudi Müftüsü? “Türkler mevalidir, İslam’ı temsil edemezler”
Müftünün, İslam’ı temsil edemez dediği Türk Milletinin üç kıtada at koşturduğunu, dünyanın en büyük devletlerini kurup yönetirken, Mekke ve Medine’yi de baş tacı ettiğini hem unutmuş olması hem de görmezden gelmesi akla ziyan! Aynen İngilizler gibi düşünen, Orta Doğu’yu bölüp parçalayıp, rahat idare edilebilecek, sömürülecek devletçiklere, emirliklere, sultanlıklara ve krallıklara bölenlerin dilinden konuşan müftü ne ilk ne de sonuncu olacak.” Türk Milletine karşı duyulan adına artık ne derseniz deyin oldukça olumsuz duyguların tipik bir tezahürüne yer vermeye çalışmıştım.
Gazze’de, Kerkük’te Doğu Türkistan’da yaşananlar sonrasında en çok yanan kim?
En çok üzülen, feryat eden kim?
En çok sokağa dökülen onların hakkını aramaya kalkan kim?
Türkiye…
Yani biz…
Yani Türk Milleti…
Yani bizi sevmeyenlerin tabiriyle “mevali…”
Yani geçmişin azatlı kölesi ve hâlâ öyle görülmeye devam edilen Türk Milleti…
*****
Ortadoğu’ya huzuru ve istikrarı getiren Türk Milletiydi. Osmanlı Balkanlardan ve Orta Doğudan çekildikten sonra ne huzur kaldı ne istikrar. Balkanlarda ve Orta Doğuda birçok devlet kuruldu. Sömürgeciler, her tarafa el attılar. Balkanlara Rusya el attı. Orta Doğuya İngilizler.
İngilizler Kut-ül Ammare’de ve Çanakkale’de öyle bir bozguna uğradılar ki, bu bozgununun acısını adeta Orta Doğu’dan çıkardılar. O koca coğrafyayı Krallıklara böldüler, yanı başlarına da İsrail’i kondurdular. Petrolün başına da kendileri oturdular.
Uzak Doğu da Çin, Japon istilasının ve işgalinin acısını Doğu Türkistan’dan ve Tibet’ten aldı. Dünyanın en büyük açık hava hapishanesi yaptı Uygur kardeşlerimizin vatanlarını. Çin zindanlarında kim hapis, kim öldü, kim kaldı bilen yok.
Ne hür dünyanın ne adalet havarilerinin sesi soluğu çıkmıyor.
Gazze ayrı bir dram…
Doğu Türkistan apayrı bir dram.
Hiçbirinde insanlık kalmamış bir gram…
*****
Hey koca Türk, heybetiyle, azametiyle, vicdanıyla, hoşgörüsüyle, adaletiyle, şefkatiyle, merhametiyle cihana nam salan Türk.
O koca Türk, Çin denizinden Adriyatik kıyılarına kadar, Tuna’dan Fırat’tan, Dicle’den, Nil nehrine kadar o coğrafyalardan öyle bir geçti ki, onca olumsuz propaganda Türk izlerini ve hoşgörüsünün izlerin silemedi, yok edemedi.
Hz. Mevlâna, “Hak kapısından ayrılmayan Türk, var olduğu müddetçe vatansız kalmaz!” diyor. Yunus’un dediği gibi, “Haktan inen şerbeti içtik elhamdülillah. / Şol kudret denizini geçtik elhamdülillah” Hak kapısındayız, Hak kapısından bizi ayırmayan Rabbimize şükürler olsun.
Rabbimiz izin verdiği müddetçe ne vatansız kalırız ne Türk olan adımızdan ne de Türkiye sevdamızdan vazgeçeriz!