Erol Sunat
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Deli Dolunun Hikayesi

Deli Dolunun Hikayesi

0
Paylaş

Metin, Deli Dolu’nun Hikayesi başlıklı bir masaldan alıntılar sunmaktadır ve terk edilmiş bir kızın zorlu yaşamını anlatmaktadır. Küçük yaşta annesiz kalan kız, babasının yeniden evlenmesiyle üvey annesinin zulmüne uğrar ve sonunda babası tarafından halasının yanına gönderilir. Hala ve kâhyanın kötü muamelesi altında büyüyen Deli Dolu, yıllar sonra onlara karşı şiddetle direnir ve bu yüzden hapse atılır. Zindanda idam mahkûmu olan öz annesiyle ve onu savaşçı olarak yetiştiren öz teyzesiyle karşılaşır ve intikam planları yaparlar. Hikaye, onların şehre dönerek Bey olan babası ve üvey ailesiyle hesaplaşmaya çalışmasını, ancak olayların Sultan’ın Bilge Veziri tarafından önlenmesini ve sonrasında Adil bir sonuca bağlanmasını konu edinir.

Uzun uzun zaman önce memleketin birinin bir şehrinde küçük bir kız babasıyla birlikte yaşıyormuş. Anası neredeymiş bilen yokmuş. Küçük kız, baba anam nerde diye ne zaman sorsa baba ya susuyor ya da konuyu değiştiriyormuş. Mahalledeki çocuklardan biri senin anan demiş kaçtı gitti. Kız toplamış eteğine taşları hem o çocukları taşlamış hem de evlerini. Mahalleli kızın babasının bedestendeki dükkanına varıp, komşu demişler senin deli dolu kızın mahalleyi birbirine kattı. Çocuklarımızın kafasını gözünü yardı. Evlerimizin camını çerçevesini aşağıya indirdi. Bıktık artık bu geçimsiz deli dolu çocuktan.  Kızın babası insanların zararlarını ödemiş, kızına bir yığın nasihat etmiş. Aradan bir ay kadar geçmiş, mahallenin çocukları deli dolu demişler baban sana üvey ana getirecekmiş.

Küçük kız olmaz demiş, benim babam üvey ana getirmez. Ateş olmayan yerden duman tütmez, amma çocuktan al haberi derler demişler ya. Kızın babası çok geçmeden şehrin varlıklı ailelerinden birinin kızını almış. Evlendiği kızın ailesi ise Bey soyuna dayanmaktaymış. Üvey ana önceleri pek iyiymiş kıza karşı. Zaman geçtikçe aralarında soğuk rüzgarlar esmeye başlamış. Kıza bana ana diyeceksin deyince, deli dolu sen benim anam değilsin, benim anam gelecek, beni de senin elinden kurtaracak diyormuş. Gelin hanım, kocasına senin kızın anası kızını almaya mı geliyor demiş senin kız devamlı bu şekilde konuşuyor bana da ana demiyor. Hırsından ne kadar tabak çanak varsa sokağa fırlattı Tüccar, kızını çekmiş kenara, bak kızım demiş bundan böyle anan şimdiki hanımım.

Beni seviyorsun değil mi, hanımıma da ana de kız ama babam demiş o benim anam değil ki, sokaktaki çocuklar, üvey anan seni bu şehirden gönderecek diyorlar. Tüccar düşünmüş kalmış. İki ay kadar sonra, kızın üvey anası hamile kalmış. Kocasına ben demiş bu dik sözlü, her şeye hayır diyen deli dolu kızını bu evde istemiyorum. Nereye göndereceksen gönder. Tüccar, kızını emanet etmiş bir kervana, eline bir adres vermiş, küçük kız altı yaşları civarında hiç bilmediği görmediği bir yere doğru kervanla yola çıkmış.  Kervancılar, küçük kızı uzaklarda bir şehre götürüp, şehir merkezinde bir konağın kapısını çalmışlar. Çıkan kadına çocuğu teslim edip, neden geldiklerini de anlatmışlar. Kadın ben demiş senin halanım. Sana deli dolu derlermiş.

Şu andan itibaren deli doluluk kapının önünde kaldı. Ananı hiç sevmedim. Gözlerin ve bakışın aynı onun gibi. Ağabeyim sana göz kulak olmamı istemiş. Öncelikle bu evde yaşamanın karşılığını vereceksin. Yarından tezi yok, konağın giriş katının temizliği sende.  Küçük kız minicik elleriyle kendine şöyle yap böyle yap diyen suratsız lakin iri yarı bir kadının dediklerini yapmaya çalışmış. Kızın yaptıklarını beğenmeyen kadın ya saçlarını çekiyormuş ya da öğren bu işleri diye bir iki tokat vuruyormuş.  Aradan yıllar geçmiş. Deli dolu, o hallerini şimdilik kaydıyla gömmüş içine. Hırsla, azimle güçlü kuvvetli, her işin üstesinden gelen, bir kız olmuş. Konağın kahyalığını sürdüren o suratsız kadın, deli dolu demiş bugün dışarıya çıkmanı yasakladım. Bu sildiğin süpürdüğün yerleri beğenmedim. Bir daha sil süpür. Deli dolu, konak çalışanlarının gözleri önünde kâhya kadını belinden kavramış başlamış yerden yere çapmaya. Kadının feryatları konağı doldurmuş. Diğer çalışanlardan kimse o kavgaya karışmamış. Kendine yıllarca zulmeden o suratsız kâhya kadının kemiklerini kırmış.

Ona engel olmaya kalkan halasını kaldırıp duvara çarpmış. Evden çıkmış dışarı. Evden her çıktığında iyi kılıç kullanan ve ok atan bir kadından düzenli bir şekilde ders alıyormuş. Dövüşmeyi de o günlerde öğrenmiş. Doğruca onun yanına gitmiş. Onu yetiştiren kadın deli dolu demiş. Halanın kâhyasını şifahaneye kaldırmışlar. Halan da seni Beye şikâyet etmiş. Bey seni ister. Deli dolu varmış Beyin konağına. Bey, sen demiş ne biçim bir kızsın. İnsan halasını duvara çarpar mı? Senin Velinimetin olan bir kadına bu yapılır mı? Ya o Kâhya? Kemiklerini kırmışsın kadının seni zindana atayım da aklın başına gelsin. Atmışlar kızı zindana. Kızın zindana atıldığını öğrenen kadınlardan bazıları, deli dolu demişler ellerine sağlık. O musibet kâhyanın dayağını yemeyen kadın yoktur bu şehirde. İlk defa sen onu alt ettin. O halan yok mu? Kadın değil, kadınların yüz karası o. Zindandaki bazı kadınlara dışarıdan bir haber gelmiş.

Bazı zindancılardan da destek alarak uyumakta olan deli dolunun üzerine saldıracaklarken, zindanda ölümle yargılanan bir kadın ve yanındakiler, saldırganların önüne geçip saldırganlara zindanda öyle bir dayak atmışlar ki, gürültüye uyanan deli dolu da onlara katılınca olay büyümüş zindancılar olayı güçlükle bastırmışlar. Saldırgan kadınlardan dördü şifahaneye kaldırılmış. İdamla yargılanan kadın, deli dolu demiş kimsin sen, nerelisin? Deli dolu başından geçenleri olduğu gibi anlatmış. Babamın demiş üvey anamdan bir kızı bir de oğlu oldu. Babamda halamdan öğrendiğime göre o şehre Bey olmuş.  Kadın ben demiş, evladından koparılmış, şehrinden bir iftirayla sürülmüş, yüzü bir daha hiç gülmemiş, insanlara zulmeden beş kişiyi öldürmüş biriyim. Şehrin Beyi, beni kısa bir süre sonra asacak. Öldürdüklerimden biri de halanın kardeşi yani senin amcan. Onunla şehrin meydanında teke tek kılıçla çarpıştım. Herkesin içinde tefeci, zorba, ahlaksız olan bu adamı öldürdüm. Lakin ahali ardımda durmadı. Kimse lehime şahitlik yapmadı. Halan bütün nüfusunu kullandı. Benim eski olaylarımı da ortaya çıkardı beni zindana attırdı. Deli dolu, sen demiş benim bundan böyle can dostum ol.

Bu zindandan kaçacağız. Bana yardım et, benden çocukluğumu çalanlardan da senin yardımınla öcümü alayım. Onlar konuşurlarken, zindancı kadınlar gelmişler. İdamlık demişler Bey seni yarın sabah asacak zindanımızda bu son gecen. Deli dolu demişler senin de son geçen, yarın sende sürgüne gidiyorsun. Zindandaki kadınlardan biri idamlık kadının kulağına bir şeyler fısıldamış. İdamlık, deli dolu demiş benimle geliyorsun. Zindanın derinliklerine doğru gitmişler, eski bir kapağı kaldırmışlar ve oradaki merdivenlerden bir dehlize inmişler. Uzun süre yürüdükten sonra, sabaha karşı gün ışığını görmüşler. Deli dolu, dehlizden çıkınca bir de bakmış onu yetiştiren hocası. Hocam demiş siz ha. Hoca, deli dolu demiş, çabuk fazla vaktimiz yok. Üç atlı akşama kadar at sürmüşler. Sonunda zor ulaşılan bir vadinin içinde bulunan bir hana varmışlar. Hana vardıklarında, hancı idamlık kadına hoş gelmişsin hanımım demiş, ben de yolunu gözlüyordum. Deli dolu bu kız mı? İdamlık evet demiş.

Odalarına yerleştiklerinde, hocası, deli dolu demiş artık gerçekleri öğrenme zamanın geldi. Hayatta hiçbir şey tesadüf değildir. Halanın olduğu şehirde senin karşına tesadüfen çıkmadım. Çünkü ben senin öz teyzenim. Seni öyle bir yetiştirdim ki, değme savaşçılara taş çıkartacak hale geldin. Beyin, asacak olduğu kadın benim öz ablam. Senin de hiç bilmediğin anan. Zindanda haberi oldu. Sen şehre geldiğinden beri senden haberim vardı. O kâhya kadının zulmüne mani olamadım. Lakin seni ezemedi. Ezmeye kalktıkça sen daha çok bilendin, daha çok hırslandın. Gereğini yapacağından emin olunca seni yetiştirmeyi kafama koydum. Deli dolu teyzem demiş ver elini öpeyim.  O sırada içeri idamlık girmiş. Ana kız sarılmışlar uzun bir süre ağlaşmışlar. Kadın, babanın demiş şimdiki karısı benim en iyi arkadaşımdı. Baban onun yerine beni tercih etti. Benimle evlendi. Bunu içine sindiremedi.

Hele bir de sen doğunca intikam için bana en olmadık iftiraları attı. Sonunda baban inandı. Seni benden daha bir yaşına gelmeden kopardı aldı. Şehrin Beyi haklı olduğumu bildiği halde beni sürgüne gönderdi. Gittiğim yerlerde beni süründürdüler. Savaşta ölen ağabeyim bana kılıç kullanmasını ve ok atmasını öğretmişti. Elime bir kılıç geçirdim. Bana ve insanlara zulmedenleri kılıçtan geçirdim. İkisi öldü, diğerleri yaralandı. Yıllarca kaçak yaşadım. Şu anda bulunduğumuz hana ve hancıya sığındım. Buraya saklandığımda kimse beni bulamıyordu. Hâlâ da öyle. Sonunda halanın olduğu şehre geldim. Halanın kardeşi ahaliye zorbalık yapıyor. Dükkanlarını ve evlerini basıyor, neleri var neleri yok alıyor, karşı çıkanı adamlarıyla dövüyor, yaralıyor şifa hanelik ediyordu. Onunla ahalinin içinde teke tek çarpışıp öldürdüm. Bey beni zindana attı. Ölüm cezası verdi. Ahali bana sahip çıkmadı. Ölen bize kan kusturdu, canımıza kastetti demedi.

Bey gençlik yıllarından beri halana aşıktı. Halan eğer beni tanısaydı. Bey beni zindana atmadan asardı. Deli dolu, anam demiş biz varalım babamın Bey olduğu şehre, ben üvey anayı bir benzeteyim, sende babamdan çektiklerinin hesabını sor, teyzemde yanımızda dağ gibi dursun. Birkaç gün sonra katılmışlar bir kervana o kervanla deli dolunun şehrine varıp, bir hana inmişler.  Hancının karısı, hancıya ben demiş bu kadınlardan en yaşlı olanını birine benzettim. Lakin o kadın öldü diye duydum. Asmışlar galiba. Hancı sus kadın demiş, gelen kadınlar saraydan falan olurda, hanımızdan da geçimimizden de oluruz. Sana ne? Müşteri velinimet denmemiş mi? Sor bakalım ne yiyecekler, hanımızda kaç gün kalacaklar? Deli dolu, hancının karısına şimdilik on gün kadar kalacağız demiş, hancı kadına beş altın vermiş. Altınları gören kadının gözleri parlamış. Hanım kız demiş, bu paraya on beş gün kalın hanımızda, yemeklerde bizden.

Deli dolu madem öyle al sana iki altın daha demiş. Kadın hancıya, hancı demiş yedi altın verdi şu kız. Belli çok zengin bunlar. Hancı ben sana karışma insanlara demedim mi demiş. Hizmette kusur etme, al şu altınların biri senin olsun. Kadın uçar gibi gitmiş mutfağa. Ertesi gün Beye misafir gelmiş. Şehrin Beyi ile evlenen deli dolunun halası, kocasıyla birlikte şehre davetli olarak gelmişler. Deli dolu, anam demiş biz istedik bir göz Allah verdi iki göz, kimi istesek hepsi şehirde. Üç gün sonra deli dolu, anası ve teyzesi şehrin meydanındayken şehrin Beyi, karısı, Beyin bacısı ve bacısının Bey kocası şehrin meydanına gelmişler herkes birbirini tanımış bu arada. Kılıçlar çekilmiş, oklar hedefine doğrulmuş, hançerler çıkmış. Ahali kenara çekilmiş. Bu demişler aile meselesi karışmayalım. Hatta taraf dahi olmayalım. Olay bittiğinde kim ayakta kaldıysa onun yanında duralım. Bey, deli dolu demiş, ben senin babanım. Babana kılış mı çekeceksin? Deli dolu ben demiş analığımla hesaplaşacağım. Seninle hesabı olan anam. Teyzemde halam olacak kadını öbür tarafa gönderecek. Hatta kocasını da. Tam o güne kadar görülmemiş bir çarpışma yaşanacakken, meydan bir anda muhafızlarla dolmuş herkesi kıskıvrak yakalamışlar. Sultanın ak saçlı ak sakallı bilge Veziri dikilmiş karşılarına.

Anlatırlar ki; Bilge Vezir meydanı kan gölüne çevirecek olayların önüne geçerken, benim demiş olan bitenden, evveliyatından hülasa cümle ayrıntılardan haberim var. Sonra da deli doluyu yanına almış, bu olayların tek mağduru sensin demiş. Deli dolunun anasını ve teyzesini şehirden göndermiş. Şehrin Beyinin görevine son vermiş. Al demiş karını ve çocuklarını bir daha bu şehre geri dönmemek üzere seni sürüyorum. Çıban başı hala demiş, kocanın beyliği de bitti, senin saltanatında. Vezir yanında deli doluyla Payitahta gitmiş. Vezir ölünceye kadar deli dolu anasını ve teyzesini görememiş. Vezir ölünce Sultan, kadın savaşçıların başına geçirdiği deli doluya, ananı ve teyzeni görebilirsin, hatta onlarla birlikte yaşayabilirsin demiş. Ancak ne babası ne de halasının kocası bir daha Bey olamamışlar.

Şehir şehire, Deli dolu deli doluya, baba babaya, üvey ana üvey anaya, hala halaya, kahya kahyayaü teyze teyzeyeü ana anaya, hancı hancıya, kervancı kervancıya, zindancı zindancıya, han hana, kervan kervana, zindan zindana, meydan meydana, Vezir Vezire, ahali ahaliye benzere…

Bir kıssadır anlatılan. Her kıssadan bir hisse alına denmiştir. Bu hikâyede, anlatılanlarla bir benzerlik var ise, tamamen tesadüften ibarettir. Ne kimse gönül koya ne de alınganlık göstere…

Sürçü lisan eylediysek affola…

Bir daha ki sefere daha güzel bir hikâye anlatırız inşallah…

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Giriş Yap

Haberiniz ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!