Can Atalay kararı üzerinden Anayasa Mahkemesi’nin yok sayılmasının ardından 450 “FETÖ”cü hakim ve savcı iddiasıyla da Danıştay’ın tartışılır hale getirilmesinin sebebi Başkanlık seçimi midir, bilinmez; ama Erdoğan’ın Salı günkü hakim ve savcı kura töreninde yaptığı konuşmadan bir kez daha çıkan sonuç şu: en büyük hedef, yeni Anayasa ve bu suretle tüm yargıyı da iktidarla tamamen uyumlu hale getirmek!.. Hukuk, adalet ve “FETÖ’yle mücadele” kimin umurunda ki?!
Seçim üzeri nur topu gibi bir “tehdidimiz” daha oldu. “FETÖ” ile irtibatlı ve iltisaklı olduğu gerekçesiyle ihraç edilen 450 hakim ve savcı mesleğe dönmüş; üstüne, bir de bunlara tazminat ödenmesine karar verilmiş.
Cumhur İttifakı’nın ortağı MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin ifadesiyle de bu “ihaneti” Danıştay 5. Dairesi gerçekleştirmiş.
Danıştay’ın o kararıyla eş zamanlı; 4 “FETÖ”cünün ülkemize giriş yaparken yakalanması, daha önemlisi “stratejik müttefikimiz” ABD’nin koruması altındaki Fetullah Gülen’in Yusuf Suresi üzerinden gizemli toparlanma mesajlar vermesi var ki, korkmamak mümkün değil!..
Allah’tan Bahçeli; “Devlet demek, hukuk demektir” tespitini yaptıktan sonra bu tehdide karşı şöyle meydan okudu da biraz rahatladık:
“O günler geçmiştir. Gelecekleri varsa görecekleri de vardır. Eğer yanılıp yenilip üstümüze gelen olursa, tavsiyem boy ölçüsüne uygun kefen biçtirmesidir, çünkü yatacağı yer sadece mezardır, hesabı da Yüce Allah’a verecektir… Müslüman aynı delikten iki defa ısırılamaz. Şansını denemek isteyen varsa hodri meydan, bu vatanın meydanları boydan boya mücadele ruhuyla bezenmeye sonuna kadar hazırdır.”
MEDYANIN SAVCI, ERDOĞAN’IN HAKİM OLDUĞU YERDEYİZ
Yazılanlara, konuşulanlara bakarsanız sanki bu 450 hakim ve savcı bir günde, üstelik Fetullah Gülen’in “diriliş” mesajı verdiği esnada gökten zembille indirilip de kürsüye oturtulmuş gibi. Öyle mi değil mi; tane tane anlatalım.
Olay, iktidarın gazetesi Sabah’ın 12 Şubat’ta yaptığı haberle gündeme bomba gibi düştü. “Yargıda FETÖ tehlikesi büyüyor” başlıklı haberde Hakimler ve Savcılar Kurulu’nun, o 450 kişinin mesleğe dönüşüne itiraz ettiği, ama Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun bunu henüz gündemine dahi almadığı vurgulandı.
İşte, iktidarın gazetesinin bu haberi üzerine, önce iktidarın başı Erdoğan tepki gösterdi. Erdoğan, geçen haftaki Birleşik Arap Emirlikleri ve Mısır ziyaretinden dönerken, “FETÖ’yle mücadeleye devam edeceklerini” anlattıktan sonra Danıştay’a şöyle yüklendi:
“Danıştay’ın aldığı bu karara da sessiz kalmamız mümkün değil. Nasıl ki, Anayasa Mahkemesi’nin aldığı bazı garip kararlarda Cumhur İttifakı olarak tepkisiz kalmıyorsak, bunda da sessiz kalamayız. Ayrıca Anayasa Mahkemesi’nin almış olduğu bu kararları hazmedemiyorum. Danıştay zaman zaman yapıyor, bu tür kararlarla bizi rahatsız ediyor; ama Anayasa Mahkemesi’nin sık sık bu tür kararları alması bizi ciddi manada rahatsız ediyor. Mesela Anayasa Mahkemesi bir de BTK’yla ilgili bir karar almış. Hani bunun neresinden gireceksin? Nasıl böyle bir karar alınır? Biz de bu işin üzerine üzerine gidiyoruz, gideceğiz. Danıştay’da da bu işin yine aynı şekilde takipçisi olacağız.”
AYM ve Danıştay’ın kararlarını “hazmedememek” ve bunlardan “rahatsız olmak”, herkes gibi, tabii ki Erdoğan’ın da hakkı. Ancak hukuk devletinin gereği; bunlara uyulması ve gereğinin yapılmasıdır. Görüldüğü üzere Erdoğan’ın tavrı ise o kararların “üzerine gitmek” ve “takipçisi olmak” imiş!..
Erdoğan bunları söyler de ortağı Bahçeli durur mu? O da Salı günkü grup toplantısında Danıştay’a verdi veriştirdi. AYM’nin kapatılmasını istemiş, Başkanı “Bay Zühtü”yü “terörist” ilân edip, “Kandil’e git” demişti ya; Danıştay’a da şöyle çattı:
“Danıştay 5.Daire nereye hizmet etmektedir? Bu karar alınırken 5.Daire üyeleri maklube mi yiyorlar, haşhaşilerin vaazlarını mı dinliyorlardı? FETÖ’cüleri aklamak vatana, millete ve adalete ihanet değil midir? FETÖ’cüleri göreve iade etmek cinayet değil midir?”
MAHKEME KARARI, MI BUYRUK MU GEÇERLİ?
Oysa Sabah’ın o haberinde, ortalığı böylesine ayağa kaldıracak yeni bir şey yoktu. Haberin içeriğinden de anlaşılacağı üzere; Danıştay 5. Dairesi bu kararı önceden vermiş, HSK da itiraz etmiş. Yegâne yeni bilgi Sabah’ın, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu’nun bunu gündemine almadığını “öğrenmiş” olmasıydı.
Bunu açarsak;
Bilindiği gibi, 15 Temmuz’dan sonra yargıdan 5 binin üzerinde hakim ve savcı ihraç edildi. Bunlar yargılandı ve çok büyük bölümü “FETÖ”den ceza aldı.
Yapılan soruşturma ve yargılamalar sonucunda hakkında takipsizlik veya beraat kararı verilenler de mesleğe dönmek için Danıştay’a dava açtı, kazandı.
İşte, “450 FETÖ’cü hakim ve savcı” denilenler bunlar. Ha, bunların tamamının kararı da bir günde verilmedi. Yıllara dağılmış kararlar.
Birincisi; mahkemelerin bulamadığı “irtibat ve iltisakı” Danıştay nereden, nasıl bulacaktı?
İkincisi; Hakimler ve Savcılar Kurulu da bu kararları uygulamış ve göreve başlatmış, sonrasında ise Danıştay’a itiraz etmiş.
Ne zaman?
Yine Sabah’ın 21 Ekim 2022 tarihli bir haberine müracaat edelim. O vakitler, “Danıştay’dan skandal FETÖ kararı” başlığıyla, 178 hakim ve savcının göreve iadesine karar verildiğini bildirirken, “HSK’nın Danıştay’ın verdiği iptal kararlarını temyiz edip etmeyeceği merak konusu” demiş. HSK da hemen harekete geçip temyiz etmiş.
Erdoğan’ın tepkisinden sonra Danıştay Başkanlığı’nın yaptığı açıklama üzerinden rakamları netleştirirsek;
İhraç edilen hakim ve savcılarla ilgili Danıştay 5. Dairesi’nde 2017’den bugüne kadar 5 bin 112 dava açılmış. Bunlardan 3 bin 799’u reddedilmiş, sadece 435’inde ihracın iptaline karar verilmiş.
Ez cümle; mahkemeler ve Danıştay bunların “FETÖ”cü olduğunu tespit edememiş, ama medya ve yöneticiler “FETÖ”cü diye hüküm kesiyor.
Öyleyse, bu yargılamalar niye yapıldı, yapılıyor?
Efendim, diyelim ki onların “kanaati” ve “buyruğu” böyle!..
O zaman da Danıştay’ı dövmeden evvel yapabilecekleri var.
Örneğin HSK, bir kararla göreve başlamış olan hakim ve savcıları açığa alır…
Erdoğan da Danıştay 5. Daire hakkında “görevi kötüye kullandıkları” iddiasıyla suç duyurusunda bulunup bu kararı verenleri Yüce Divan’da yargılatır…
Tabii bununla da kalmaz; konu Danıştay’a gelene kadar, o 450 hakim ve savcı hakkında takipsizlik ya da beraat kararı veren yargı mensuplarının da yakasına yapışmak gerek, değil mi?!
Varın, işin nerelere varacağını hesap edin!..
Kaldı ki, sadece yargıda değil, aynı durumdaki bir çok kişi TSK, İçişleri Bakanlığı ve Emniyet’te de göreve döndü. Selefi Süleyman Soylu’nun aksine yargı kararlarını uygulayan İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın buna ilişkin şu sözlerini hatırlatmakla yetinelim:
“Hukuk devletiyiz. Anayasanın, mahkeme kararlarının uygulanmasıyla ilgili amir hükmü var mı? Burada yapılan mahkeme kararının uygulamak… Türkiye Cumhuriyeti hukuk devletidir. Önce kararları uygula uygula, sonra uygulama, ondan sonra bu yargı kararlarıyla ilgili algı operasyonu yap. Bizim bunlara ayıracak zamanımız yok.”
KOLTUK KAVGASI MI?
Velev ki, iddia edildiği gibi bu 450 hakim ve savcı “FETÖ”cü; yukarıda belirttiğimiz üzere, yöneticilerin alabileceği tedbirler varken niye böylesine kıyamet koparılıyor ve AYM’den sonra Danıştay da kamuoyu önünde hedef gösterilip tartışılır hale getiriliyor?
Yargı kulislerinde bunun ana sebebinin, yaklaşan Danıştay Başkanlığı seçiminde mevcut Başkan Zeki Yiğit’e karşı 5. Daire Başkanı Fethi Aslan’ın adaylığının gündeme gelmesi olduğu konuşuluyor.
Nitekim iktidar destekçisi yazarlardan birisi, istihbarat kaynağının, “Bir yüksek yargı kurumunda FETÖ iltisaklı bir başkan seçilme ihtimali olduğunu söylesem, ne dersiniz?” şeklinde bir soru yönelttiğini yazdı.
Bahse konu yüksek yargı kurumunun ve adayın ismini vermeyeceğini, ama ilgili herkesin kimin kim olduğunu bildiğini ve sustuğunu belirtip, “Herhalde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kendilerini tek tek arayıp, talimat vermesini bekliyorlar” diyen söz konusu yazar, bu korkunç ihtimalin nasıl gerçekleşebileceğini de şöyle açıkladı:
“Seçiliyor, çünkü zaten örgütün kripto elemanları yüksek yargı kurumlarında varlıklarını sürdürüyorlar. Artı, bir de renklenerek sızdıkları cemaatlerin desteğini alıyorlar.”
Erdoğan’ın, “FETÖ’nün belini kırdık, FETÖ bataklığını kuruttuk” sözlerini nereye koyacağız? Baksanıza, yüksek yargı kurumlarında varlıklarını sürdürüyorlarmış. Üstelik “renklenip diğer cemaatlere sızmışlar ve onların da desteğini alıyorlarmış”.
Peki ülkeyi yönetenler, bunlar olurken acaba hiç mi anlamadı ve farkına varmadı?!
MEVCUT BAŞKANIN ÖZELLİKLERİ
Kulislerde konuşulanlardan hareketle; “FETÖ iltisaklı” olduğu öne sürülen isim, 5. Daire Başkanı Fethi Aslan ise şunları hatırlatalım:
1992’den beri Danıştay’da. Danıştay üyeliğine 2011’de seçilmiş, ardından 2014’te 16. Daire Başkanı olmuş. İki dönemdir ise 5. Daire Başkanı.
2020’deki seçimlerde Danıştay Başkanlığı’na aday olduğunda; Erdoğan’ın diğer adaylar Zeki Yiğit ve Enver Kaya’nın yanı sıra Fethi Aslan’ı da çağırıp görüştüğü anlatılıyor.
Yeniden seçilmesinin istendiği anlaşılan mevcut Başkan Zeki Yiğit’e gelince;
Çeşitli illerde hakim ve savcılık yaptıktan sonra Adalet Bakanlığı’na geçti. Personel Genel Müdürlüğü’nün ardından 2008-2011 yılları arasında Müsteşar Yardımcılığı görevinde bulundu. 2011’de dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, 15 Temmuz’dan sonra da Erdoğan tarafından Danıştay üyeliğine seçildi.
2009’daki Habur rezaletinde, PKK’lı teröristlerin ülkeye gelişinde Adalet Bakanlığı’nın talimatıyla kurulan seyyar çadır mahkemesini organize etmesi, 2012’de Danıştay’daki odasında dinleme cihazı bulunması dışında adı en çok 2019’daki İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerinin iptalinde gündeme geldi. O sırada Danıştay kontenjanından Yüksek Seçim Kurulu’nda üyeydi ve seçimin iptaline karar veren 7 isimden birisi oldu.
Can Atalay kararı üzerinden Anayasa Mahkemesi’nin yok sayılmasının ardından 450 “FETÖ”cü hakim ve savcı iddiasıyla da Danıştay’ın tartışılır hale getirilmesinin sebebi Başkanlık seçimi midir, bilinmez; ama Erdoğan’ın Salı günkü hakim ve savcı kura töreninde yaptığı konuşmadan bir kez daha çıkan sonuç şu: en büyük hedef, yeni Anayasa ve bu suretle tüm yargıyı da iktidarla tamamen uyumlu hale getirmek!..
Hukuk, adalet ve “FETÖ’yle mücadele” kimin umurunda ki?!