Ali Demir “FETÖ” soruşturması kapsamında gözaltına alınıp “silahlı terör örgütüne üyelik” suçlamasıyla tutuklamaya sevk edildi ve ev hapsi şartıyla serbest bırakıldı. Demir halen “silahlı terör örgütüne üye olmak ve zincirleme şekilde görevi kötüye kullanmak” suçlarından 18 yıl 6 aya kadar hapis istemiyle yargılanıyor. Dikket çekici bir başka ayrıntı; Sadece Bank Asya’nın önünden geçen değil, neredeyse yedi göbek sülalesi “irtibat/iltisak”tan kamudan uzaklaştırılmışken Ali Demir halen bir üniversitede akademisyenlik yapıyor!..
Fetullah Gülen’in, “Mülkiyeye, adliyeye, askeriyeye sızın” talimatının “gereklerinden” birisinin ÖSYM’den soru çalınarak yerine getirildiği yıllar sonra ortaya çıkarıldı.
Oysa olay daha 2010’da ilk kez gündeme geldiğinde dönemin Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, o zamanki ÖSYM Başkanı Ali Demir’in açıklamalarının kendisini tatmin ettiğini söylemiş, Başbakan Erdoğan, Ali Demir’i, “Değerli bir bilim adamı. Hataları olabilir.” sözleriyle övmüş, YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan da, “İnanın bana dünyanın hiçbir yerinde böyle 1 milyon 700 bin kişiye hem soruların hem şıkların değiştirilmesi gibi bir şekilde sınav verilmemiştir. Bu büyük başarıdır bence” demişti.
Ancak bu gelişmeden tam 8 yıl sonra Ali Demir “FETÖ” soruşturması kapsamında gözaltına alınıp “silahlı terör örgütüne üyelik” suçlamasıyla tutuklamaya sevk edildi ve ev hapsi şartıyla serbest bırakıldı.
Demir halen “silahlı terör örgütüne üye olmak ve zincirleme şekilde görevi kötüye kullanmak” suçlarından 18 yıl 6 aya kadar hapis istemiyle yargılanıyor.
Dikket çekici bir başka ayrıntı; Sadece Bank Asya’nın önünden geçen değil, neredeyse yedi göbek sülalesi “irtibat/iltisak”tan kamudan uzaklaştırılmışken Ali Demir halen bir üniversitede akademisyenlik yapıyor!..
2010’da Emniyet ve MİT Ne Yaptı?
2010-2015 yılları arasında “soru sızdırma ve çalma” iddiasıyla açılan bir çok dava var. Örneğin ÖSYM çalışanlarının yargılandığı davada, Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu’nun (DDK) 2010 yılındaki Kamu Personeli Seçme Sınavı’nda (KPSS) kopya ve FETÖ bağlantısını aynı yıl tespit ettiği 2021’de ortaya çıktı. Sözkonusu davada tanık olarak dinlenen Ali Demir’in anlattıklarından bir kesit verelim.
O dönem DDK’nın gayrı resmi bir rapor hazırladığını, kendisine de bu raporun okutulduğunu belirten Demir şu iddialarda bulundu:
“120 soruda 100 net ve üzeri yapan 3 bin 227 adayla ilgili yapılan analizlerden hatırladığım, üçte bir kadar ismin bugün FETÖ diye tanımladığımız grubun dershanelerinin öğretmenleri olduğu, diğer üçte birinin askeri lojman adreslerinin olduğu, diğer üçte birinin ise Doğu ve Güneydoğu adreslerinin olduğu doğrultusundaydı. Ben bu bilgi doğrultusunda bugün FETÖ dediğimiz bu gruba çok ciddi tavır koydum, çok ciddi mesafe koydum.”
Başbakanı Erdoğan’ın, olayla ilgili o dönem, “KPSS’yi terörize etmeyin”, “Sınav son derece başarılı, temiz ve sorunsuz geçti.” dediğini hatırlatıp Ali Demir’in ifadesine devam edelim.
Göreve geldikten 2-3 hafta sonra yardım almak amacıyla MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ı ziyaret ettiğini, ancak Fidan’ın, “Biz Türkiye içerisinde çalışmıyoruz.” karşılığını verdiğini öne süren Demir, bazı soruların dışarı sızdırıldığının anlaşıldığı 2012’deki KPSS’de kopya çekerken yakalanan ve daha sonra FETÖ bağlantısı tespit edilen Mevlüt Karabakla’nın araştırılması için kimlerle görüştüğünü anlatırken de şu iddiaları dillendirdi:
“Bu şikayetimi Efkan Ala’ya ilettim. Başbakan Müsteşarı Efkan Ala da 2013 ortalarında beni Emniyet Genel Müdürlüğü’ne gönderdi. KOM Daire Başkanı, İstihbarat Daire Başkanı, Güvenlik Daire Başkanı ve bir daire başkanı daha; 4 Emniyet Müdürü beni karşılarına aldılar ve beni tehdit ettiler. ‘Bize ÖSYM bilgilerini vereceksin.’ dediler. Ben, ‘ÖSYM verilerini size nasıl vereyim? Mahkeme kararı getirin, verileri alın.’ dedim. Çünkü mahkeme kararı getirdiklerinde verileri alıyorlardı. ‘Biz online bağlanmak istiyoruz, ÖSYM’ye online verileri kontrol etmek istiyoruz.’ dediler. Ben, ‘Bunu yapamam.’ dedim. Ve o gün ben Mevlüt Karabakla’yı soruyorum, onlar benim üzerime verileri isteyerek geliyorlar. O gün bu 4 emniyet müdüründen korktum. Ondan sonra da hiçbir işlerime artık karıştırmadım, hiçbir bilgi temin etmedim onlardan… Alternatif olarak 2013’te Hakan Fidan’a gittim. Hakan Fidan’ın sıkıntı zamanlardaydı. Dedim ki, ‘Hakan Bey bana yardım et.’; ama yardım etmedi.”
Çok Gergin Duruşma
Konumuz, bu hacimli, bir o kadar da önemli davanın içeriği değil, davanın nasıl gittiği.
Dün yine Ali Demir’in duruşması vardı. Ancak ne ÖSYM ne de Hazine avukatı oradaydı. Duruşmaya, Demir ve avukatı dışında, 2013’teki hakimlik sınavında, “cevap anahtarının değiştirildiğini” öne süren ve iddianamede müşteki olarak gözüken Av. İ.Ö.Ö. ile avukatı Mürsel Yağcı katıldı.
Daha önce davaya katılım talepleri rededdilen bu iki isim, dünkü duruşmada yeni gelişmeler olduğunu bildirip yeniden katılım talebinde bulununca tartışma çıktı. Medyamız da olayı, “Ali Demir davasında gerginlik” başlığıyla duyururken, sadece Mahkeme Başkanı’nın, Av. Yağcı hakkında Ankara Barosu ve Cumhuriyet Başsavcılığı’na müzekkere yazılmasını kararlaştırdığını aktardı.
Oysa öyle ilginç görüntüler ve konuşmalar yaşandı ki!..
Duruşma tutanağı hazırlanırken Mahkeme Başkanı, “Katılma talebi veren siz misiniz?” diye sordu. Av. Mürsel Yağcı’nın, “Evet Sayın Başkan.” cevabı üzerine, “Sizin talebinizi daha önce reddetmiştik.” hatırlatmasında bulunan Başkan, zapta şunu yazdırdı:
“Müşteki olduğunu söyleyen İ.Ö.Ö. ve müşteki vekili olduğunu söyleyen Av. Mürsel Yağcı’nın geldiği görüldü.”
Bunun üzerine söz alan Av. Yağcı, “Bizim dosyada müşteki olduğumuz sabittir. Katılma taleplerimiz reddedildiği için sanığa soru soramıyor ve yargılamanın aşamalarına katılamıyoruz. Talebimizi yeniliyoruz.” karşılığını verdi.
Müşteki İ.Ö.Ö de, “Başkanım kısaca müsaade ederseniz izah etmek istediğimiz hususlar var.” deyince konuşma şöyle sürdü:
Başkan: “Bak İ. Ö. Ö. senin bu dosyada herhangi bir taraf sıfatın yok, avukatına söz verdik.”
İ.Ö.Ö.: “Ben doğrudan zarar gördüm.”
Başkan: “Sen onu iddia edebilirsin kardeşim, tamam mı; bu dosyada senin söz hakkı alabileceğin bir taraf sıfatın yok, bulunmamakta, avukat beye mesleki olarak biz söz hakkı verdik, tamam mı?”
İ.Ö.Ö.: “Talebimi aktarabilsem yeter. Ben Fethullahçı casusluk ve terör yapılanmasının en büyük mağdurlarından birisiyim. Bu dosya da en büyük çatı dosyalarından birisi efendim, kısaca izah etmek istiyorum.”
Başkan: (Tutanağa, “İ.Ö.Ö. kendisine söz hakkı verilmeden duruşma düzenini bozarak konuşmaya başladı, kendisi uyarıldı.” diye yazdırdıktan sonra) “Bak, CMK’nın 203 ve devamı maddelerine uy, duruşma düzenini bozma, seni uyarıyorum, söz hakkın yok, ya git seyirci tarafında otur ya da avukatının yanında sessizce otur, biz bir karar veririz, doğru veya yanlış, itiraz edersiniz.”
Av. Yağcı: ”Bu söylediklerinizin aynen zapta geçirilmesini talep ediyoruz.”
Başkan: “Kimsiniz Avukat Bey, dosyada taraf mısınız?”
Av. Yağcı: “Dosyayı iyi incelemiş bir Başkan olsaydınız, dosyada müşteki olduğumuz görülmektedir. Bu durum sabittir. ‘Müşteki olduğunu söyleyen’ demeniz gerçeği yansıtmamaktadır, zabıt gerçeği yansıtmamaktadır.”
Başkan, “Duruşma düzenini bozmayın” diye bağırdıktan sonra, tutanağa şunları yazdırdı: “Müşteki vekili olduğunu söyleyen Mürsel Yağcı kendisine söz hakkı verilmeden, ‘Dosyayı incelemiş bir başkan olsaydınız, müşteki olduğumuz sabittir.’ dedi. Kendisi CMK’nın 200 ve devamı maddeleri uyarınca duruşma düzenini bozmaması hususunda uyarıldı.”
Mahkeme müştekinin ve avukatının davaya katılma talebinin daha önce reddedildiğini, bu yüzden yeniden karar verilmesine yer olmadığını bildirip sözü sanık Ali Demir ve avukatına verince tartışmalar kesildi.
Ali Demir “Devlet Memuruydu” Derken Ne Demek İstedi?
Mağdur durumda olduğunu belirten eski ÖSYM Başkanı Ali Demir, Başbakanlık Müsteşarı ve Emniyet Genel Müdürlüğü yetkilileri ile yaptığı görüşmelere rağmen 2012’den beri KPSS’de kopya çekerken yakalanan Mevlüt Karabakla hakkında işlem yapılması talebine cevap verilmediğini tekrarlayıp şunları söyledi:
“Bu kopya işinin planlı programlı olduğunu düşünüyorum. Ben bu kişinin devlet memuru olduğu kanaatindeyim. 2010 KPSS’deki gibi inifal yaratmak istemiştir. Ancak aldığım tedbirler ve Başbakanımızın tavrı ile bu infial, kaos önlenmiştir. Takdir edilmem gerekirken 8 yıldır mağduriyet yaşıyorum. Halen ÖSYM’de benim kurduğum sistem aynen devam ediyor. Davanın bir an önce sonuçlandırılmasını istiyorum.”
Demir’in avukatı da 2012’nin üzerinden 11 yıl geçtiğini ve bu kadar sürede Savcılığın veri değerlendirme raporunu hâlâ almadığını, bunun “delil karartma” olduğunu ve ilgililer hakkında suç duyurusunda bulunulması gerektiğini bildirdi. Mevlüt Karabakla’nın kopya çekerken yakalandığında güldüğünü, bunun karşılaşılan normal bir durum olmadığını kaydeden Demir’in avukatı, bu kişinin en azından Mahkeme’de dinlenmesi gerektiğini bildirirken, “ÖSYM’deki güvenlik sistemini kuranlar da dinlenmeden, bizim yargılanmamızla bu dosyanın aydınlatılması mümkün değildir.” dedi. Avukat, eğitim-öğretim yılının başlaması sebebiyle Demir’in duruşmalardan vareste tutulmasını da istedi.
Beyanların tamamlanmasının ardından ara kararları açıklayan Mahkeme Başkanı, Ali Demir’in vareste talebinin kabul edildiğini, hakkındaki dosya ve evrakların mahkemeye getirtilip incelenmesinden sonra Mevlüt Karabakla’nın dinlenmesine karar verileceğini, ayrıca Av. Mürsel Yağcı hakkında disiplin soruşturması yapılması için Ankara Barosu’na müzekkere yazılacağını söyledi.
Tutanak Kavgası: “Sen Kimsin de…”
Duruşma sona erip heyet salondan çıkmak üzere üzere ayağa kalktığında Av. Yağcı, “Duruşma zaptını alabilir miyim?” diye sordu. Üye hakim de, “Dosyada taraf sıfatınız yok Avukat Bey, alamazsınız.” karşılığını verince ikinci kez tartışma çıktı ve ayakta şu konuşma yaşandı:
Av. Yağcı: “Hakkımda ihbar var. Duruşma zaptının tarafıma verilmesini istemem en doğal hakkım. Zaptın güvenliği ihlâl edilmektedir. Yukarıda da beyanlarım zapta farklı yazıldı.”
Başkan: “Hiçbir şeyinizi ihlal etmiyoruz. Siz burada duruşma düzenini bozuyorsunuz, yetmedi hakaret ediyorsunuz.”
Av. Yağcı: “Ben kime hakaret ettim, konu hakarete nasıl geldi? Ben ısrarla talep ediyorum, reddediliyor; hakaret nerden çıktı?”
Üye Hakim: “Bağırmayın Avukat Bey!”
Av. Yağcı: “Bağırmıyorum, 5 metreden uzak ve yüksekte bir yere sesimi duyurmaya çalışıyorum. Aleyhime karar var, tefhim var!”
Başkan: “(Bağırarak) Gelmeseydin duruşmaya. Zorla mı soktuk? Dilekçeni verdin yeter.”
Av. Yağcı: “Ben zorla geldim. Hukuk devleti devam etsin diye, hukuku korumak zorunda olduğum için geldim.”
Başkan: “Bak hukuk diyorsun; kararı alırsın, istinafa gidersin, bu yaptığın hem kendi mesleğine hem mahkemeye saygısızlık, tamam mı? Çıkabilirsin.”
Av. Yağcı: “Saygısızlıktan dem vurulduğu için duruşma zaptının tarafıma verilmediğinin zapta geçmesini istiyorum.”
Başkan: “Neyi yazdırıyorum ya? Senin taraf sıfatın yok. Sen kimsin de ben senin dediğini yazdıracağım?”
Av. Yağcı: “Dosyada müşteki sıfatımız var. Siz aleyhime olan her şeyi istediğiniz gibi yazdırdınız. Zaptı vermeyeceğinizi yazın, ben de olan biteni anlayayım.”
Başkan: “Barodan alırsın… Barodan alırsın.”
Av. Yağcı: “Hakim Bey olayı sizli bizli duruma getirmeyin. Duruşma zaptının verilmiş olması gerekir.”
Başkan: “Getiren sensin, getiren sensin…”
Av. Yağcı: “‘Sen’ değil ‘siz’ diye hitap etmeniz gerekir. Ben size ‘sen’ demiyorum, senli benli olmamalı; zaptın verilmediğini yazmanızı istiyorum.”
Başkan: “(Üye Hakim, Başkan’ı kolundan tutup çekmeye çalışırken) Yav vermiyorum zaptı, ver-mi-yorum… Vermiyorum, yok!..”
Av. Yağcı: “Zaptı vermemekteki amacınız nedir? Bir şey mi saklanıyor, bu güvensizlik nedir?”
Başkan: “Ne demek güvensizlik ya, ne diyorsun sen?”
Av. Yağcı: “Zaptın değişme tehlikesi var. Gerçeğe aykırı, aleyhime yazıldı. Ben zaptın değişeceğini düşünüyorum, aleyhime yazılanlardan sonra neredeyse eminim.”
Başkan: “(Yine çok yüksek sesle bağırarak) Ney değişecek, ney ney? Neyi ima ediyorsun sen? Beni resmi belgede sahtecilikle suçluyorsun. Ne itham ediyorsun, ne diyorsun sen, ne?”
Av. Yağcı: “Ben kimseyi suçlamıyorum, böyle bir ithamım da yok. Benim hakkımda disiplin ihbarı yaptınız, artık zapta tarafım. Zabıtta meydana gelecek her türlü değişiklik şüphesi iyice aleyhime olacak, bunu söylüyorum. Zabıt henüz imzalanmadı bile.”
Bu tartışmaların ardından Başkan, bu defa da Av. Yağcı hakkında soruşturma yapılması için Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na müzekkere yazılmasına “oy birliğiyle” karar verildiğini bildirdi.
“Liyâkat ve mülakat” tartışmalarının tam gaz sürdüğü bir dönemde çok ama çok önemli bir dava işte böyle yürüyor!..
Müyesser Hanım,
4 Ekim 2023, 16:10 yayınlanmış olan yazınız
https://haberiniz.com.tr/kose-yazari/muyesseryildiz/yazi/2012deki-kpssde-kopya-ceken-kisi-gorevli-miydi/
hayretler içinde okudum.
Sizi dikkatli, detaya önem veren bir gazeteci olarak okudum bu yazınıza kadar. Ama heyhat!
Maalesef bu yazınız birinci satırından başlayarak benim hakkımda yalan, iftira ve hayal ürünü ifadeler ile dolu.
Her şeyden önce biliniz ki ben 2010-KPSS sınavın yaşanan skandal sonrası sınavın iptal edilmesi ve Ünal Yarımağan’ın istifa etmesi üzerine vekaleten ÖSYM Başkanlığı görevine geldim. Nasıl olur da 2010-KPSS’nin sorumluluğunu bana yüklersiniz? Basit bir tarih hafızanız da mı yok?
Lütfen rica ediyorum, Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen davanın iddianamesini ve vermiş olduğum açıklamamı/savunmamı okuyunuz. Okuduğunuzda göreceksiniz ki benim hakkımda FETÖ irtibatı/iltisakı hakkında en küçük bir belge söz konusu değildir. Zaten bu davanın bileşeni olan diğer iki davada (bakınız, Kayseri 2. Ağır Ceza Mahkemesi, Dosya No: 2017/573) FETÖ üyeliğinin söz konusu olmadığı kararları mevcuttur.
Ben, göreve geldiğim ilk günden itibaren;
1. Sınav güvenlik tedbirlerini geliştirdim ve uyguladım,
2. ÖSYM’ye 6114 sayılı kanun ile yasal bir kimlik kazandırdım.
3. 6114 sayılı kanun ile kopya çekmeye ve her türlü sınav haksızlıklarına ceza uygulanmasını yasal hale getirdiğim,
4. Göreve gelmemin üzerinden neredeyse 3 ay sonra FETÖ Dershanesi hakkında suç duyurusunda bulundum ve dava açtım. Dava ÖSYM lehine sonuçlandı.
5. Hakkında değişik iddiaların olduğu 2012-Adli Yargı Sınavını iptal ettim.
6. FETÖ’nün en fazla kullandığı IELTS sınavının denkliğini iptal ettim.
7. Benim ÖSYM Başkanı olarak yasal yetkim dahilinde göreve getirdiğim hiçbir arkadaşım hakkında FETÖ irtibat/iltisakı söz konusu olmamıştır.
8. ÖSYM başkanı olarak görev yaptığım süre boyunda tek hedefim “sınav güvenliği” olmuştur ve bunu gerçekleştirdim.
9. Benden sonra geçen 8 yılda “sınav güvenliği” konusunda tek bir ilave tedbir uygulamaya alınmamıştır.
10. Benden sonra geçen 8 yılda sadece benim geliştirdiğin süreçler ile sınavlar yapılmakta ve ÖSYM yönetilmektedir.
3 Ekim 2023 tarihinde yapılan duruşmayı yakından takip etmişsiniz. Tebrik ederim. Ancak benim iznim olmadan benim resmimi çekip nasıl kullanabilirsiniz? Buna hakkınız var mı?
Sizden bir de 3 Ekim 2023 tarihinde yapılan ve yakından takip ettiğiniz duruşmaya sunduğum açıklamamı da lütfen okuyunuz. Orada belirttiğim gibi, 2012-KPSS’de elinde kopya kağıdı ile yakalanmış, benim ÖSYM başkanı olarak bizzat tutanak tuttuğum kişi hakkında bugüne kadar ne yasal işlem yapıldığı hakkında maalesef mahkemeye 2 senedir bilgi belge verilememiştir. Bu konu hakkında hem 76 sayfalık savunma/açıklamamda hem de son duruşmada açıklamalar yaptım. Bu konunun açıklığa kavuşturulması ÖSYM Başkanlığı yapmış ve 2012-KPSS sınavını yönetmiş bir kişi olarak benim de hakkımdır.
Lütfen, gerçek dışı, hayal ürünü yalan ve iftiralar içeren yazınızı okurlarınızdan özür dileyerek düzeltiniz.
Prof. Dr. Ali Demir
4 Ekim 2023, 21.30