Mehmet Edip Ören
Mehmet Edip Ören

Tercihimiz Gazanfer Bilge’ydi…

Tercihimiz Gazanfer Bilge'ydi...

Hep birlikte geldik 24 Ocak gününe. Bugün ne olacaktı bilen var mı? Nerden bileceksiniz ki, sizlere sürprizim olacağını söylemiştim… Konuyu bilen var mı? Anlaşıldı onu da bana yıkıyorsunuz. Ne yapalım, okuyucu her zaman haklıdır… Belki biri konuyu hatırlatır diye ufak bir oyalama yapalım. Ne mi yapalım. En başta herkese merhabalar… Tamam tamam konu hazır… Şimdi hepiniz arkanıza yaslanın ve lezzet panellerinizi aktif hale getirin…

Nostalji, mevzu bahis olunca doğal olarak, geçen ay meydana gelen olay ve tespitlerden bahsetmeyeceğiz. O işi sürekli yapıyoruz zaten… Çocukluğumun, puslu geçmişinden aklımda kalan en önemli olaylardan birisi, okulların bitişi ile gündeme gelen seyahat seferberliğidir… Babaannemlerin Urfa’da, anneannemlerin de İstanbul’da ikameti ve MTA’da topoğraf olarak çalışan babamın yaz aylarında sürekli arazide oluşu bizi bahsi geçen iki şehre yöneltmiştir… Kısacası babam araziye, bizler de çoğunlukla İstanbul’aAnkara – İstanbul arası o zamanlar zor bir yoldu. E-5 denilen sisteme girmek her babayiğidin harcı değildiDevrin en seri vasıtaları bile, Kargasekmezleri, Azaphane Deresi’ni, Bolu Dağı’nı kolaylıkla geçemezdi. Önünüze bir TIR’ın çıkışı demek, bela bölgeyi, birinci vites yarım debriyaj gitmeniz, muhtemelen de arabanın hararet yapması demekti… O zamanlar çok farklı otobüs firmaları vardı. Çocuklar aralarında bunlardan hangisinin iyi olduğunu tartışırdı. Genelde tercih edilen ve seyahat edilen firma en iyisi olurdu… Babamın memur oluşu, beş kişi oluşumuz ve de ucuz oluşu münasebetiyle tercihimiz Gazanfer Bilge firmasıydı… Çoğunuz hatırlar. Ankara Rüzgârlı Sokak’ta bir yer firmanındı. Seferler oradan başlar veya biterdi… İlk önceleri 10 TL sonraları, gençlik zamanlarımda 15 lira olmuştu. Gazanfer Bilge dünya ve olimpiyat şampiyonu olmuş milli güreşçimizdi. İstanbul, Kadıköy iskelesi civarında yazıhanesi vardı. Seferler de buradan başlardı. Bu bölgede üç aşağı beş yukarı aynı kalitede, Atan Kardeşler, Gülhan Turizm, Dağıstanlı gibi farklı firmalarda vardı. Aralarında kıyasıya rekabet olurdu… İzmit ve Adapazarı’na önce girip orda ki yolcuyu kapmak için, kelle koltukta olaylar cereyan ederdi… Bu ölümüne rekabet meyvesini de verdi… Atan Kardeşler’in sahipleri, Gazanfer’i, iskele önünde kurşun yağmuruna tuttular. Şans eseri sadece yaralandı ama ölmedi… Gazanfer Bilge Her yarım saatte bir araba kaldırırdı. Bayram civarları ilave seferler 15 dakikada bir yapılırdı. Yemek molasını Düzce’deki Olimpiyat Restoran’da verirdi. Burası, kendi gibi şampiyon güreşçi Hamit Kaplan’ a aittiDünyada denenen ilk plastik pirinci orada yedim. Otobüsler duracak yer bulamazdı. Darphane gibi para basardı ama gene de yemekler hep hileli hurdalıydı…  O firmayı tercih etmek zorunda olduğumuzdan, bize göre en iyi oydu…  Fakat aklımızda hep başkaları vardı… Mesela Sinemalı Cıvan Turizm. Yolculuk esnasında perde gerer film gösterirlerdi. Bu o devirde hayal bile edilemeyecek şeydi. Ufkumuzda böyle bir seyahat hayali hep yaşadı… Abant Turizm‘i de yabana atmamak lazım. Öğle yemek molasını Mengen’de verirdi. Türkiye’nin aşçılarıyla ünlü yerinde yemek yeme nasıl bir şeydir, sadece hayal ederdik… Varan ve Ulusoy firmaları yanına bile yanaşamayacaklarımız arasındaydı. Fiyatları nerdeyse 2-3 misli idi… Bolu Dağı’ndan geçerken, Varan Turizm‘in olan Kantin Lokantası’nın içinde neler olduğunu hayal bile edemezdik… Seneler sonra, evlenip, araba sahibi de olduktan sonra, sürekli orada mola vermemin altında yatan sebepler bunlardı herhaldeZamanın otobüslerinde, şoförle ön tekli koltuk arasında motor vardı.  Seyahati orada oturup tamamlamak büyük mutluluk ve ayrıcalıktı. Şoförlerden izin alıp otururduk. Hayır diyen çıkmamıştı… Annemizin yaptığı unlu mamul ve börekler de hem bizim hem de bizlere motor üstü oturma izni veren şoförlerin de, rüşvet kabilinden karnına doyururdu. Bu işten herkes karlı çıkardı. Uzun yıllar sonra, siyasette buna “Kazan, kazan” denileceğini nerden bilebilirdik… O zaman ki hayranlık duyduğumuz firmalar arasına “Jet Turizm“i de katmak zorundayız. Esasında hiç atlamamamız gereken biri var ki, doğuşu batışı bir olduğu için fazla akıllara gelmez… MAS Turizm dersem ufakta olsa bir çağrışım yapıyor mu… Modern Araçlarla Seyahatin baş harfleri alınarak ortaya çıkarılmış bir firma ismiydi. Zamanın şartlarına göre çok üstün hizmet anlayışıyla kuruldu… Kısa zamanda açık ara öne geçti. Bilmediğim bir sebeple iflas etti.  Arabalar, Ulus’taki İş Bankası’nın arkasına çekildi. Senelerce orda kaldı ve çürüdüler… Batı ve güney hattında köklü firmalar olan ve hala da var olan Kâmil Koç ve Pamukkale firmaları lider durumdaydı… Burada mutlaka değinmek istediğim bir hat var… Ankara- Eskişehir-Ankara hattı. Hep kalitenin ve insana verilen önemin adresi olmuştur. Özen Turizm fark yaratmıştı. Bu gerçek ama “Zümrüt” diye bir firma faaliyete geçince herşey sil baştan oldu… 1970-80’lerden bahsediyorum. Ben o zamanlar ESTON’da (Eskişehir Beton Sanayi) çalışırdım… Devrin otobüslerinde, kıytırık bir sakız dağıtılması, fevkalade bir olay olarak dilden dile, kulaktan kulağa anlatılırken, Zümrüt Turizm’de çizgi ötesi hizmet sunuluyordu… Bir Ramazan günü Eskişehir merkezimizden Ankara’ya geliyordum. İftar saati, Sivrihisar yakınlarında buldu bizi… Nasıl iftar yapacağız derken, çok güzel Medine Hurmalarından oluşan tepsi önümüze uzatıldı… İkinciyi de almamız ısrar edildi… Bayağı doyurdu, şimdilik yeter diye düşünürken, kaliteli, büyük sandviç ve yanında Meysu geldi… Meysu‘dan bahsetmeden geçemeyeceğim… Piramit şeklindeki karton kutu ve pipeti Türkiye için çok yeni ve harika bir lezzetti… Zümrüt Turizm, o zamanki gidiş gelişli tek yol olan Ankara – Eskişehir arasını 3 saatte alırdı… Ne bir dakika eksik ne de fazla…Çok süper bir firma idi çoook…

Yazı uzamaya yüz tuttu. Okuyucuya “zûl” çizgisine yaklaştı. Ne kadar çok yazacak şey varmış. İnanın 4-5 yazı daha rahatlıkla çıkar. Bitirme kulvarına girmeden iki konudan da kısa kısa bahsetmem gerektiğini düşünüyorum…

Bana göre karayolu yolcu taşımacılığının, tepe noktası “Hola Turizm“dir. Ankara – Adana ve İstanbul hattında çalışırdı. Çorbası ve etli yemeği dahil sıcak servis yapardı. Sabahleyin, mükellef kahvaltısı olurdu. Gece, önce yastık arkasından örtünmek için battaniye dağıtılırdı…vs vs. Sırf bu konu bir yazı eder… En son “Boss” firmasıyla bitireceğim. Tekli koltuk sistemini, ülkemize kazandırdı. 6-8 kanal müzik yayını mevcuttu. Sınırsız büfe ikramı vardı… Trenler, uçakların durumu bambaşka yazı deryaları… Belki başka bir zamana…

Hepiniz Allah’ıma emanetsiniz. Hoşça kalınız…

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!