Feridun Yıldız
Feridun Yıldız

Üç Beş Oy İçin Yok Edilmeye Çalışılan Millî Birliğimiz

Her şey Güneydoğu’da yaşanan pek çok sosyal sorunun adının iktidar tarafından etnik bir nedene dayandırılması ile başladı. Önce “Kürt Sorunu” dediler, ardından iddia edilen sorunu çözmek için “Kürt Açılımı”nı ilân ettiler. Amerikalı uzman David Phillips’in hazırlamış olduğu “PKK’nın silahsızlandırılması” Raporu ile birebir örtüşen bu açılım bir müzakere süreci ile desteklenmeli ve sonucunda ortak bir “Açılım Raporu” çıkmalıydı. Öyle yaptılar. PKK ile mücadele bırakıldı müzakere sürecine geçildi.
Teröristbaşı’nın “
Beni, Kandil ve Kürt ulusunu BDP temsil edebilir” açıklamasıyla önce BDP muhatap alındı. Ancak belli bir süre sonra Öcalan etkisizleştiği kanaatine varınca BDP’ye verdiği yetkiyi geri aldı. İktidar bu yeni konjonktüre de hemen ayak uydurdu. “Öcalan’la hükümet değil, devlet görüşüyor” gibi akıllara zarar bir açıklama ile yalanlansa bile teröristbaşı müzakerede muhatap alındı.
Olayların ayrıntısına girecek değilim. Ancak Öcalan’ın geniş bir şekilde hazırlayarak devlet yetkililerine ulaştırdığı kendi “
Açılım Raporu”nun önemli maddelerinden birisi de “Kürtçe’nin eğitim, öğretim dili olarak kabul edilerek bu konunun Anayasal güvenceye alınması” konusuydu.
İktidar bu mealde istenilenleri kademe kademe gerçekleştirildi. Anadillerde radyo ve televizyon hakları verildi. Anadillerde kurslar ve eğitim merkezleri açıldı. Daha da ötesi Siyasî partiler kanununa göre suç olmasına rağmen “
Türkçe’den başka bir dille siyasî faaliyet yapılması”na göz yumuldu.
Büyük bir ihtimalle son aşama olan “
Kürtçe’nin eğitim, öğretim dili olarak kabul edilerek bu konunun Anayasal güvenceye alınması” konusu ise seçim sonuna bırakıldı. Zira gelişen olaylar PKK ile AKP’nin belli bir uzlaşma zemininde anlaştıklarını göstermektedir. Basit bir soru: “PKK’nın seçimlere kadar eylemsizlik kararı alması hangi siyasî partinin işine yarar?
Yazımızın başında belirttiğimiz gibi bu proje millî bir proje değildir. Okyanus ötesi güçler tarafından şekillendirilmiş ve yürütülmesi desteklenmektedir. Bu projenin son aşaması Tüekiye Cumhuriyeti Anayasası’nın bu projeye uydurulmasıdır. Onun için Anayasayı tartışmasız değiştirebilecek bir siyasî güç plânlanmıştır. “
Büyük Oyun Sürüyor” başlıklı yazımızda belirttiğimiz gibi “Önce CHP dönüştürüldü. Projelerine uygun olmayan Deniz Baykal indirildi, Kemal Kılıçdaroğlu yönetiminde, etnik ve mezhepsel ayrılıklar ve ayrılıkçılar karşısında net bir tavrı olmayan bir ana muhalefet yapısı çıktı ortaya. Amaç projeyi “iktidar” ve “ana muhalefet” işbirliği ile başarmak.”
Sürecin doğru işlediğini bugün gördük. CHP’nin, Van’ın Edremit ilçesi Merit Şahmaran Oteli’nde düzenlenen 3 günlük “Siyasette Barışı Stratejisi Çalışması” sona erdi. Kılıçdaroğlu, aynı otelde düzenlediği basın toplantısında gazetecilerin sorularını cevaplandıran CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu ağzındaki baklayı çıkardı: “Anadilde Öğretime Sıcak Bakıyoruz
Bu projenin gerçekleşmesi için yapılan
ikinci plân MHP’nin ne yapıp edilip Meclis dışında tutulmasını sağlamaktır. İktidar ve Ana Muhalefet Partisi’nin seçim sürecinde yürüttükleri çalışmaların temelini “MHP’yi barajın altına itmek” oluşturmaktadır.
Haziran 2011 Seçimleri tarihinin en kritik on yılına girerken Türk Milleti’nin son şansıdır. Ya federalizme giden bir yolda bölünmemizi sağlayacak güçleri mutlak iktidara getirecek, ya da millî birliğimizi ve üniter devlet yapımızı koruyacak güçleri mutlak iktidara getireceğiz. Gördüğünüz gibi bu Okyanus Ötesi kaynaklı projeyi gerçekleştirme konusunda iktidar ve ana muhalefet arasında bir işbirliği var. Geriye tek bir parti var.
Ey Türk oğlu 21. Yüzyılda Milletin ve Devletinle dimdik ayakta durmak istiyorsan maddi, manevî bütün güçlerini kullanarak Milliyetçi Hareket Partisi’ni iktidara getireceksin. Türklüğün başka bir şansı kalmamıştır!..
Bir iki kelâmım da “Kürt” kökenli vatandaşlarımıza.
Bir ülkenin resmî dilinin amacı o ülkede yaşayan insanlar arasında iletişimi sağlamak ve toplumsal düzenin aksamadan yürümesini sağlamaktır.
Başbakanın iddia ettiği gibi bu ülkede var olan 36 değişik etnik nüfus kendi anadilinde eğitim alsa insanlar arasındaki iletişim ve toplumsal düzen nasıl sağlanacak?
Size iki ülkeden örnek vereyim:
Almanya’da göçmen çocukları kendi anadillerinde temel eğitim alabiliyorlar, ancak lise ve yüksek okullardaki eğitim dili Almanca. Aynı uygulama Makedonya’da da var. Sonuçta ne oluyor, biliyor musunuz?  Her iki ülkede de lise ve yüksek okul eğitimini temel eğitimini resmî dillerde alan öğrenciler başarabiliyor.
İyi düşünün ve sizi eğitimsizleştirecek bu tuzaklara düşmeyin.
 

DEMOKRATİK DİKTATORYA

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul Başakşehir’de katıldığı açılış töreninde şöyle diyor:
“Türkiye’yi Mısır’a Tunus’a benzetmeye kalktılar. Şu 8 yılda milletim hür iradesiyle kararını verdi. Milletim iktidarı dinledi, muhalefeti dinledi ve her seferinde vicdanıyla karar verdi. 112 gün sonra sandık yine milletin önüne gelecek. Vicdanıyla kararını verecek. Bu azizi millet ne derse o olacak. Korkudan bahsedenlere söylüyorum. Sandık orada bizi korku imparatorluğu kurmakla itham edenlere söylüyorum. Demokrasiye millete kendinize güveniyorsanız sandık orada.”
 Bakalım Türkiye’deki manzaraya:
1.  Valiler, kaymakamlar ve devlet kurumlarının amirleri iktidar partisinin görevlileri gibi çalışmaya zorlanmakta:
2.  Yargı üzerinde kurulan psikolojik baskı ile her türlü muhalif ses ve kalem susturulmakta:
3.  İnsanlar dinlenme korkusuyla telefonları ile bile rahat iletişim kuramamakta:
4.  Bütün yaygın medya kuruluşları, devletin resmi medya kuruluşları dahil iktidarın propagandasını yapıp, muhalefete yer vermemekte:
Bu örnekleri uzatmak mümkün. Bu şekilde “
asimetrik bir siyasi mücadele”nin yaşandığı ülkede hür irade ile tesis edilmiş bir demokrasiden daha çok halkın oyu ile seçilen “demokratik diktatorya”dan bahsetmek mümkündür.

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!