Feridun Yıldız
Feridun Yıldız

Sultan Alparslan’ın İzinde “Ülkücü Hareket”in Ani’de Şahlanışı

 

 

Yaygın bilinenin aksine “Anadolu’nun Türkleşmesi1071 Malazgirt’le değil, 1064 Kars ve Ani Bölgesi’nin Sultan Alparslan tarafından fethedilmesiyle başlar. Ani Kars’ın Merkez ilçesinde, il merkezine 48 km. uzaklıkta, Arpaçay Nehri boyunda bulunmaktadır. Ani Selçuklular tarafından fethedilmeden önce o bölgede hüküm süren yerel bir Ermeni krallığının başkentiydi. Alparslan 16 Ağustos 1064’te bu bölgeyi fethettikten dört gün sonra bölgenin en büyük katedralinin haçını indirtti, mescide çevirterek, 20 Ağustos 1064 günü bu mescitte “Cuma Namazı”nı kıldı.

Bu mescitte kılınan ilk “Cuma Namazı”nın tarihi olan 20 Ağustos 1064 günü “Anadolu’nun Türkleştirilmesi ve İslâmlaştırılmasının ilk kilometre taşı”dır. Bu önemli günden 946 yıl sonra, 1 Ekim 2010 günü, Türklüğün son sığınağı Milliyetçi Hareket Partisi’nin Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Sultan Alparslan gibi, aynı mahalde Cuma namazı kılacaktır.

40 il başkanı ile birlikte Ani’ye gidecek olan Bahçeli 2011 Genel Seçim Çalışmaları’nı da aynı gün Ani’de başlatacaktır. 1 Ekim TBMM’nin yeni yasama döneminin başlama günüdür, o yüzden bu tarih anlamlıdır. “Türklüğün hor görüldüğü”, Türk’ün uğruna şehit olduğıu “İslâm”ın “Ilımlı İslâm”la reforma tabi tutulmaya başlandığı bu günlerde Anadou’nun yeniden Türkleştirilmesi ve İslâmlaştırılmasına ihtiyaç vardır. O yüzden bu harekâtın “Anadolu’nun Türkleştirilmesi ve İslâmlaştırılmasının ilk kilometre taşı”nda başlatılması çok büyük önem taşımaktadır. Bu harekâtta ordunun komutanı Dr. Devlet Bahçeli’dir; harekâtın ilk hedefi olan 2011 Genel Seçimleri’ne kadar görevimiz itaat ve bize gösterilen saflarda yer alarak misyonumuzu yerine getirmektir.

Anadolu Türklüğü tarihinin en zorlu on yılını yaşamaktadır. Tarihimizin Anadolu sürecinde Haçlı Orduları’na karşı koyduk, dünyanın en büyük devletleri vatanımızın içlerine kadar girdiler. Ama savaştık, esir olmadık. Kırıldık lâkin eğilmedik. Ancak şu anda çok daha kahpe bir süreci yaşamaktayız. Atatürk’ün tabiriyle “dahilî ve haricî bedhahlarımız” çoğaldı. Hattâ dahilî bedhahlarımızın sayısı, harici bedhahları geçti. Kale içten fethedilmeye çalışılıyor. Kurbağanın yavaş yavaş ısıtılan suda farkına varamadan haşlanıp öldüğü gibi Türk Milleti süratle dönüştürülürken, uğruna “devlet-i ebed müddet” deyip can verdiğimiz “Türk Devleti” kuruluş esaslarından yavaş yavaş uzaklaştırılıyor.

Namık Kemâl Osmanlı’nın eriyişini görüp, “Dayamış Türkün bağrına düşman hançerini Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini?” demişti. Namık Kemâl’e cevap Atatürk’ten geldi: “Dayasın Türkün bağrına düşman hançerini Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini” Atatürk; savaştan çıkmış, genç nüfusu azalmış, inancı bitmiş, fakir, çeşitli düşüncelerin etkisinde kalmış Anadolu insanını “Bahis konusu vatansa, gerisi teferruattır” düsturuyla birleştirerek “Kuvay-i Milliye”yi kurmuş, kedileşmiş bir milleti arslanlaştırarak düşmanı kovup yeni Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmuştur.

Türk Devleti ve Milleti’nin sevdalıları, “Kuvay-i Milliye”nin günümüzdeki temsilcileri olan “Ülkücü Hareket” 1 Ekim 2010 günü Anadolu’nun “Türklük ve İslâmlık kapısı” olan Ani’den liderleri Dr. Devlet Bahçeli ile “Anadolu’nun yeniden Türkleştirilmesi ve İslâmlaştırılması” adına “Millî Mücadele”yi yeniden başlatacaklardır.

Bu mücadelede muvaffak olmanın en önemli şartı mücadeleyi başlatmadan evvel bütün ülkücüler arasında kırgınlık ve küskünlüklerin bertaraf edilmesi, “Ülkücü Hareketin Büyük Kucaklaşması”nın sağlanmasıdır. Bunun sağlanması için kalbinde zerre kadar Ülkücü Hareket’e mensubiyet hissi duyan herkesin her türlü gurur ve enaniyet duygularını bir tarafa bırakarak partisiyle bütünleşmesi gerekmektedir.

Partimin Genel Merkezi’nin Sayın yöneticileri;

Bu yazıdan öndeki yazım(Ülkücü Hareket’in “Kucaklaşma Şöleni”), Allah hepsinden razı olsun, ülküdaşlarım tarafından büyük teveccüh gördü. Bunun temel nedeni Ülkücü tabanda birleşme ve kucaklaşmaya karşı duyulan aşırı arzudur. Yazıma yorum yapan İstanbul eski Ülkü Ocağı Bölge Başkanları’ndan Osman Çelik, “O zaman bizlere düşen görev bu çağrı gerçekleşinceye kadar seslendirmek. Umut ederiz gereken herkes tarafından yapılır ve işbirlikçiler kiminle oyuna oturduklarının farkına varırlar…” derken Amasya Ülkü Ocağı eski başkanlarından Yıldırım Görgen, “Ben, burada adı anılan, anılmayan, teşkilatın bir şekilde uzağına itilmiş tüm Ülkücüleri 29 Ekim 2010 günü MHP Genel Merkezi önünde Ülkücü Hareketin Kucaklaşma Şöleninde buluşmaya davet ediyorum.” diyordu. Ben de diyorum ki “Ülkücü Hareketin Kucaklaşma Şöleni” neden Ani’de olmasın?

Bugünün “Kuvay-i Milliyecileri” olan Ülkücü Hareket emrinizdedir. Size de Yüce Atatürk gibi, “Bahis konusu vatansa, gerisi teferruattır” demek düşer. Davet etmek ve davete icabet etmek Müslümanların birbirleri üzerindeki haklardan birisidir ve önemli sünnettir. Kurumsal olarak MHP adına yapılacak bir davet inşallah “Ülkücü Hareketin Kucaklaşma Şöleni”ni başlatacaktır. Saygılarımla…

Ne mutlu Türküm ve Ülkücüyüm diyene!

Ne mutlu Türküm ve Ülkücüyüm diyene!

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!