Feridun Yıldız
Feridun Yıldız

Referandumu kim kazandı?

 

REFERANDUM SONUÇLARI

12 Eylül 2010 Referandum’u propaganda dönemi ve sonuçları itibariyle çok tartışıldı ve tartışılmaya devam ediyor. Banu Avar’ın dediği gibi;

“50 milyon seçmen vardı. Yüzde 58 Evet, Yüzde 42 Hayır sonuçla bir oylama geride kaldı. 700 bin oy geçersiz sayıldı.(Bu noktaya dikkat). Ve halkın yüzde 23’ü oy kullanmadı.”

Herkes 58–43 oranlarına takılırken kimse “%23 oy kullansaydı oyu nereye giderdi?” konusunu düşünmedi bile…

Bu %23 oranından BDP’nin ortalama %6’lık oy oranını çıkarırsak geriye %17 gibi çıkan sonucu net olarak değiştirebilecek bir sonuç çıkar. İktidarın ve “Evet” oyunu destekleyen tarikat, cemaat ve sivil toplum kuruluşlarının oylama konusundaki hassasiyet ve çalışmalarını dikkate alırsak, büyük bir ihtimalle bu % 17’lik oran öncelikle MHP’ye, sonra da CHP’ye aittir.

 

REFERANDUMU KİM KAZANDI?

Referandumun siyasal galibi AKP, projeleri için bir dönem noktası olarak gördükleri için, bu referanduma bir genel seçim gibi, hatta bir var olma, yok olma mücadelesi gibi hazırlandı. İktidarın ve devletin her türlü gücünü bu yolda kullandı. Devletin valileri bile referandum sürecinde partili gibi kullanıldı. Ancak bana göre seçimin gerçek galibi AKP değil, AKP için çalışan tarikat ve cemaatlerdir. Neden mi? Nedenlerini sıralıyorum:

“Evet” diyen tarikat ve cemaatler:

Fethullah Gülen Cemaati: Şimdiye kadar açık siyasî söylemlere girmeyen Fethullah Gülen bu referandum için, “Mezardaki ölülerin bile mümkün olsa kaldırılıp ‘Evet’ oyu vermesi gerektiğini” söyleyebilmiştir. Cemaat mensupları arasında MHP seçmenleri de vardır.

Mehmet Kırkıncı Hoca Cemaati(Nurcu): Erzurum’da seçmen bazında tek tek çalıştılar.

Adıyaman Menzil Gurubu(Nakşibendi): Doğu Anadolu ve Orta Anadolu’da etkilidirler. Tarikatın mensupları arasında MHP seçmenleri de vardır.

Altınoluk Dergisi Gurubu(Nakşibendi): Orta Anadolu ve İstanbul’da etkilidir.

Rifaî Tarikatı(Kenan Rifaî kolu): Sayısal çoğunlukları olmasa bile etkin mensupları vardır. Tarikatın mensupları arasında MHP seçmenleri de vardır.

Abdullah Büyük Hoca Gurubu – Ribatçılar(Nakşibendi): Abdullah Büyük Hoca “Referandum’da ‘Evet’ oyu vermek Kâbe’ye yüz sürmek gibidir” diyecek kadar işi ileriye götürmüştür.

Bu tarikat ve cemaat guruplarının dışında pek çok irili ufaklı tarikat ve cemaat gurubu Referandum’da taraf oldular. Referandum’u dinî bir sorgu haline getirdiler. Size isimlerini vermeden iki örnek vereyim:

Fethullah Hoca Cemaatine mensup ismi bende saklı bir hanım(tahsil ve kültür seviyesi de yüksektir) “Hayır” oyu vereceğini beyan eden yeğenine hitaben “Ben öbür dünyada yeğenim diye seni nasıl savunacağım?” diyebilmiştir.

Nakşibendi tarikatına mensup diğer bir kişi de Referandum’da “Hayır” demenin Cehennem vebâli gerektireceğini açıklamıştır.

Akıl, mantık ve kişisel iradenin hocaefendilere ve efendi hazretlerine devredildiği tarikat ve cemaatlerin taraf olduğu bu referandum nihayetinde muhafazakâr oyların ağırlıklı olduğu illerde yüksek oranda “Evet” oyunun çıkmasına neden olmuştur.

Demokrasimiz adına dikkat etmemiz gereken gerçek şudur: Partileşmiş bir cemaat ile cemaatleşmiş bir parti olgusu, Türkiye’nin demokratikleşmesinin önündeki en büyük engeldir.

 

 

12 EYLÜL REFERANDUM’U MHP’NİN BİTİŞİ MİDİR?

Referandum sonuçlarının açıklanmasından sonra yoğun bir propaganda ile “Referandumun gerçek mağlûbunun MHP olduğu” bütün medya organları aracılığı ile seslendirilmeye başlanmıştır. Bu önerme doğru mudur? Hayır!

Global güçler devrededir. Türkiye’nin federalleştirilmesi sürecinde Türkiye’de iki partili bir rejim öngörülmektedir. Bu amaca ulaşılabilmek için her sonuç değerlendirilmeye çalışılmaktadır. MHP’ye yoğun bir psikolojik harekât yürütülmektedir.

MHP’nin doğuş coğrafyası olan Orta Anadolu ve Doğu Anadolu’nun bazı şehirlerinde “Evet” oylarının büyük bir oranda çıkmasının vebâlini MHP’nin Referandum öncesinde yürüttüğü düşük yoğunluklu propaganda sürecine bağlamak doğru değildir. Muhafazakâr bir seçmene sahip MHP, bu bölgelerde tarikat ve cemaatlerle karşı karşıya kalmıştır. Bu illerdeki seçmeninin bir kısmını tarikat ve cemaatlere kaptırmıştır. Daha lâik ve cumhuriyetçi bir seçmen kesiminin bulunduğu sahil bölgeleri ve Ege’nin iç kesimlerinde ise MHP oylarını artırmış görünmektedir.

MHP’nin Orta ve Doğu Anadolu seçmeninin “üç hilâl”e bağlılığı daha eskidir. Geleneksel bir yapı oluşturmuştur. Referandum’da tarikat ve cemaatlere tâbi olan MHP seçmeni yapıcak ilk genel seçimde “üç hilâl”in cazibesine dayanamayacak, oyunu yine MHP’ye verecektir.

Ancak bu dalgalanmanın tekerrür etmemesi için MHP tabanı ve tavanının bazı tedbirler alması gerekmektedir.

MHP YÖNETİMİ VE ÜLKÜCÜLER NE YAPMALI?

MHP’nin seçmen tabanını konjontürel olarak, Referandum’da olduğu gibi, dış etkilerden koruyabilmesi için bazı ideolojik ve siyasî önlemler almak gerekmektedir. Türk Milliyetçiliğinin Güç Kaynakları 3: “Türk İnanç Sistemi” isimli yazımda “Türk Milliyetçisi dini siyasete âlet etmez, ancak din hakkında görüşünü net olarak belirtir ve inancının emrettiği şekilde yaşayarak Türk Milletinin diğer fertlerine örnek olur.” demiştim. MHP ve Ülkücü Hareket tabanını tarikat ve cemaatlerin etkisinden kurtarabilmek için “din” konusundaki duruşunu aleni bir biçimde netleştirmelidir.

Lider ve itaat olgusunun temellendirdiği cemaat-tarikat kültüründen dolayı partiler bu gücü yanlarına çekmek için onların taleplerini karşılama yoluna gitmektedirler. Hangi parti en yüksek taviz ve milletvekili kontenjanı vermişse destek o partiye kaymıştır. Türk siyasal yaşamında partilerin cemaat-tarikatlarla sürdürdüğü bu yarı örtük ilişki tartışılmalıdır. Tarikat ve cemaat olgusu inkâr edilmeden, yapısal olarak karşı karşıya gelinmeden tarikat ve cemaatlerin tarihinde olduğu gibi “Ahmet Yesevî” çizgisine, alperenlik çizgisine çekilmeleri ve apolitikleşmeleri sağlanmalıdır. Tarikat ve cemaatlere mensup Ülkücüler bu konuda bir an evvel aydınlatılmalı, onlarla bilgi alış verişine gidilmelidir.

MHP Türk Milliyetçileri’nin temsil edildiği tek siyasi partidir. MHP Türk Milliyetçilerinin evidir. MHP üzerinde yoğun bir psikolojik harekâtın yürütüldüğü bu günlerde Ülkücülerin olayı seyretme modundan çıkıp, ellerini taşın altına sokmaları ve MHP kurumsal kimliği etrafında kadifeye sarılmış bir çelik gibi kenetlenmeleri gerekmektedir.

MHP Genel Merkezi de bir “Büyük Buluşma Günü” düzenlemeli, yapacağı büyük bir katılım töreni ile, başka siyasî partilerin güdümüne girmemiş, gerek değişik siyasî sebeplerle parti tarafından uzaklaştırılmış, gerekse küsmüş veya küstürülmüş Ülkücü Hareket’in bütün sembol isimlerini partiye davet etmelidir.

Psikolojik savaşla mücadelede karşı tarafa yapılacak en büyük harekât budur.

 

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!