Feridun Yıldız
Feridun Yıldız

Kandil’den gelen mektup

Otuzdört PKK’lı, geçen hafta, yanlarında Cumhurbaşkanlığı, Başbakanlık ve TBMM Başkanlığı’na hitaben büyük bir ihtimalle Öcalan’ın telkinleriyle yazılmış mektuplarla diplomatik bir misyon edasıyla Habur’dan giriş yaptılar.

Terör  örgütünün bu mektuplarda ortaya çıkan temel talepleri şu  şekildedir:

1-Abdullah Öcalan‘ın hazırladığı Kürt sorununun barışçıl ve demokratik siyasi çözümü için yol haritasının ilgili muhataplarına verilmesini ve tüm kamuoyuna açıklanması,

2- Askeri ve siyasi alana dönük  operasyonların durdurulmasını ve Kürt sorununun barışçıl ve demokratik siyasi çözümünün önünün açılmasını ve bu çözümün Türkiye’nin gerçek anlamda demokratikleşmesine bağlı olarak Kürt halkının özgür iradesini esas alma temelinde diyalog ve müzakere yöntemiyle gerçekleştirilmesini,

3- Türkiye demokratik ulusunun bir parçası olarak Kürt halk kimliğimiz temelinde ve anayasal güvenceye sahip olarak özgür, eşit ve birlikte yaşamak,

4- Anadilimiz olan Kürtçeyi her yerde özgürce konuşmak, öğrenmek, geliştirmek ve tarihi değerlerimizi, kültürümüzü ve coğrafyamızı anadilimizde yaşamak,

5- Çocuklarımızı Kürtçe adlandırmak, Kürtçe eğitmek ve büyütmek,

6- Kürt halkı olarak tarihimizi, kültürümüzü, sanat ve edebiyatımızı  özgürce yaşamak, geliştirmek ve korumak,

7- Kendi kimliğimizle demokratik toplumsal örgütlenmemizi geliştirmek, demokratik siyaset yapmak ve kendimizi özgürce ifade etmek,

8- Kürdistan‘ın köy, kasaba ve şehirlerinde özel harekâtçı, korucu ve polisin baskı ve zulmünden uzak, yeterli imkânlara kavuşmuş ve güvenlik içinde yaşamak,

9- Türkiye’nin demokratikleşmesini ve bunun için sivil-demokratik bir anayasanın hazırlanmasını istiyoruz.

Bu taleplerimiz temelinde, Kürt sorununun demokratik çözümünü, Türkiye’de barış ve demokrasi isteyen herkesle tartışmak ve birlikte çalışmak için bu adımı atıyoruz. Biz bu adımımızla tarihi yaşamaya geliyoruz. Adımımızın başarılı olacağına inanıyor ve bu temelde tüm barışseverleri saygıyla selamlıyoruz.

İmralı-Kandil-DTP üçgeninin “açılım talepleri” olarak görebileceğimiz bu talepleri değerlendirirsek şu gerçekleri görebiliriz:

1. Kürt halkı adına hareket ettiğini iddia eden bütün grupların lider olarak kabul ettikleri tek kişi Abdullah Öcalan’dır. Açılım sürecinde Öcalan’ı yok sayarak işi DTP ile yürütebilmek mümkün değildir, böyle bir iddia varsa da bu kamuoyunu aldatma faaliyetinden başka bir şey değildir.

2. Askerî mücadele terörle mücadelenin bir gerçeğidir. PKK tamamen silahtan arındırılmadan terör örgütünün operasyonların durdurulması talebinde bulunması Türk devleti açısından doğru bir yaklaşım tarzı değildir.

3. Anayasamızın 66. maddesi Türkiye Cumhuriyeti’ne vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkesi Türk olarak adlandırır. Türk Hukuku’nda “Türkiye Ulusu” şeklinde bir kavram bulunmamaktadır. Türk milletinin oluşturan bütün etnik unsurlar kendi yöresel kültürlerini istedikleri gibi yaşar ve geliştirirler, Türk hukukunda bunu engelleyen bir hüküm olmadığı gibi, uygulamada da hiçbir engel yoktur.

4. Türkiye Cumhuriyeti’nin hiçbir bölgesinde ne Kürtçe, ne de başka yöresel bir dilin kullanılmasına ilişkin bir yasak bulunmamaktadır. Türkiye dahilinde konuşulan bütün anadillerin konuşulması ve geliştirilmesi devlet tarafından güvence altına alınmıştır, ancak Türkiye Cumhuriyeti’nin bir resmî dili vardır, onun adı da Türkçe’dir. Anadil uygulaması dünyanın bütün ülkelerinde vardır ve devlet yönetiminin belli bir düzen içerisinde yürütülmesi için gereklidir.

Dünyanın bütün ülkelerinde coğrafî isimler o ülkenin resmî  diliyle adlandırılır. Osmanlı hakimiyeti döneminde tamamı Türkçe olan Balkanlar’daki coğrafî isimler, bugün çoğu bölgelerinde yine Türkler yaşamasına rağmen, bağlı bulundukları devlerin resmi dilleri ile yeniden adlandırılmıştır.

5. Türkiye’de bugün çocuklara Kürtçe isim verme ile ilgili bir engel bulunmamakta olup, çocukların anadillerini öğrendikleri yer aileleri ve çevreleridir. Bir devlet içerisinde her etnisitenin kendi ana dili ile temel eğitimi yapması bazı devletlerde denenmekte ise de bu ülkelerde eğitimde en büyük zararı resmî dil dışında kendi anadilinde temel eğitim alanlar görmektedir. Çünkü bu ülkelerde de temel eğitimden sonraki eğitime resmî diller ile devam edilmektedir.

6. Türkiye’de bütün bölgesel gruplar kendi yöresel tarih, sanat, kültür ve edebiyatlarını bağımsız bir şekilde geliştirebilmekte ve koruyabilmektedirler. Türk Devlet Felsefesi her türlü yöresel motifi kendi ana kültürünü tamamlayan bir parça olarak görmektedir.

7. Türkiye Cumhuriyeti’nde etnik esaslara dayanarak siyaset yapmak yasal bir davranış değildir. Etnik esaslara dayalı olarak siyasî organizasyonlar kurmak ve geliştirmek bir insanlık suçudur ve milletlerarası sözleşmelerle yasaklanmıştır.

8. Türkiye Cumhuriyeti’nin idarî bölümlenmeleri arasında Kürdistan adında bir bölge bulunmamaktadır. Terörün yaşandığı bölgelerde bulunan özel harekâtçı, korucu ve polis kuvvetleri o bölge halkını terörden korumak için görev yapmaktadır.

9. Demokratikleşme içi doldurulması gereken muğlâk bir kavramdır. 12 Eylül cuntasının etkisi altında hazırlanmış olan mevcut anayasamızın sivil bir mantıkla hazırlanmış yeni bir anayasa ile değiştirilmesi iktidar olsun, muhalefet olsun bütün vatandaşların ve etki gruplarının arzusudur; ancak demokratikleşmeden kasıt, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş esaslarını değiştirmek olursa buna izin vermek mümkün değildir.

Kavramlar insanların beyinlerinde açlıklarını hissettikleri bölümlerin doyurulması için gereklidir. Kavramlar insanların zihnini bulandırmaya, düşünce sistematiğini bozmaya yönelik işlev görmeye başladıkları  zaman insanlara ve toplumlara zarar verirler. İktidar yürütmeye çalıştığı “demokratik açılım” kavramının içeriğini millete açıklamadığı sürece bu kavram milletin kafasını karıştırmaya ve toplum içerisinde kaos yaratmaya devam edecektir. 

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!