İlk ziyaretini İstanbul’a gerçekleştiren Rus Ortodoks Kilisesi Patriği Kirill, Fener Rum Patriği Bartholomeos ile birlikte 05 Temmuz 2009 günü Pazar ayini yönetti. Fener Rum Patriği Bartholomeos ile Kirill’in yönettiği ayine, Ortodoks cemaat üyelerinin yanı sıra İstanbul’da turizm amaçlı bulunan Ortodokslar da ilgi gösterdi. Bir Yunan kanalının canlı olarak yayınladığı ayinde Bartholomeos Rumca, Kirill Rusça olarak birer konuşma yaptı.
Patrik Bartholomeos, ayinde yaptığı Rumca konuşmada “ekümenik”liğini ilan etti ve Fener ve Moskova Patrikhanesi’nin 90 yılı aşan iktidar kavgasında noktayı koydu: “Tüm bağımsız Ortodoks kiliseler aslen birdir. Ancak Ortodoks kilisesinin bir koordinasyon organı vardır. Bu organ oybirliğini ifade eder. İşte bu vazife, asırlardır bağlı olduğumuz geleneğe hizmet eden İstanbul’daki kilise makamına aittir.”
Her şey gayet açıktır. Fatih Sultan Mehmet’in emaneti İstanbul adım adım tıpkı Katolikliğin kutsal şehir devleti Vatikan gibi Ortodoksluğun kutsal merkezi haline getirilmeye çalışılıyor. Bizans’ın yeniden ihyası anlamına gelen bu hedef Ortodokslar için o kadar kutsaldır ki, 90 yıldır araları açık olan Fener ve Rus patriklikleri bu ideal uğruna birleşebilmektedir. Yeni Damat Ferit’lere Türk milleti dur demeyi bilmezse Boğaz’ın incisi İstanbul’un elinden yavaş yavaş gidişini ağlayarak seyredecektir.
06 Temmuz 2009 Pazartesi Rus Patrik Krill, Ankara’ya yaptığı süpriz ziyarette Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu’yla bir araya geldi. Rus Patriği Kirill, Ruhban Okulu açılacak mı tartışmaları üzerine sorulan soruya “Açılabileceği bilgisi bize ulaştı” cevabı verdi.
Hükümet çevrelerinden edinilen bilgilere göre de, 1 Ekim 1844’te kurulan ve 1971 yılında kapatılan Heybeliada Rum Ortodoks Ruhban Okulu’nun Teoloji Bölümü’yle birlikte yeniden açılması halinde, resmi adının “Heybeliada Azınlık Meslek Okulu” olması yönünde “ön mutabakat” sağlandı. Okul, Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı olarak hizmet verecek. Okulun açılışının, önümüzdeki eğitim- öğretim yılına yetiştirilmesi için çalışmaların hızlandırılması da kararlaştırıldı.
AB ve ABD’nin telkinleriyle iktidara geldiğinden beri “Heybeliada Ruhban Okulu”nu açmayı büyük bir marifet olarak görmektedir. Büyük bir aymazlıkla Ruhban Okulu’nu İmam Hatip Liseleri ile eşdeğer tutmaktadır. Halbuki Ruhban Okulu patrikhanenin sembolüdür. Bu oklulun açılmasındaki amaç papaz yetiştirmek değildir. Yunanistan Kilisesi de Bartholomeos’a bağlıdır. Amaç papaz yetiştirmek olsa Bartholomeos bu okul gibi pek çok okulu Yunanistan’da açar, istediği kadar papaz yetiştirirdi. Bu okulun illa da İstanbul’da açılmak istenmesi, işin ideolojik yönünü açık ve seçik ortaya koymaktadır.
Madem iktidar Patrikhane ile mutabakata vardı, o halde bizim de iktidardan bir talebimiz var. Heybeliada Ruhban Okulu’nun açılması karşılığında iktidar da Patrik’ten Patrikhane’deki “kin kapısı”nın açılmasını istesin.
Peki, nedir bu Kin Kapısı?
1820–1821 Mora isyanı, Balkanlar’ın Osmanlı’dan ayrılmasını sağlayan en önemli hareketlerden biridir. Devletin yaptığı araştırmalar, isyandaki Rus ve patrikhane parmağını ortaya koyar. Sadrazam Benderli Ali Paşanın emriyle yapılan patrikhane baskınında Mora İsyanı’nın plânına ilişkin belgelerin Patrikhane’de bulunması üzerine Patrik Gregorius yapılan muhakemesinde suçlu bulunarak patrikhanenin orta kapısı önünde idam edilir.
Olaydan sonra gizli olarak toplanan patrikhane yönetimi, aynı yerde bir “Türk devlet adamı asılana kadar kapının kapalı tutulmasına karar” verdi. Söz konusu kapı Cumhuriyet dönemine kadar zincirlenmiş olarak tutuldu. Daha sonra kapı kaynaklanarak muhafaza edildi. Hâlen bu kapı patrikhane çevrelerinde “Kin Kapısı” olarak anılmaktadır.
20 Ocak 1923 tarihinde Hâkimiyet-i Milliye gazetesinin kendisi ile yaptığı röportajda yüce Atatürk Patrikhane için şunları söylemektedir:
“Patrikhane bir fesat ve hıyanet ocağıdır! Bir fesat ve hıyanet ocağı olan ve memleketimize nifak tohumları eken, uyuşmazlıklar yaratan, Hıristiyan hemşehrilerimizin huzur ve refahı için de uğursuzluğa ve felakete sebep olan İstanbul Rum Patrikhanesi’nin artık topraklarımız üzerinde bırakamayız. Bu tehlikeli teşkilatı memleketimizde muhafazaya bizi mecbur etmek için ne gibi vesile ve sebepler gösterilebilir? Türkiye’nin Rum Patrikhanesi için arazi üzerinde bir sığınılacak yer göstermeye ne mecburiyeti var? Bu fesat ocağının hakiki yeri, Yunanistan değil midir? Büyük Millet Meclisi tarafından idare edilmekte olan yeni Türkiye, Babıali’nin taht-ı idaresindeki eski Osmanlı İmparatorluğu değildir. Yeni Türkiye şeref ve haysiyet, kudret ve kuvvetini müdrik ve hukukunu muhafaza için mevcudiyetini tehlikeye atmaya hazır ve amadedir.”
26.05.1970 Salı günü İstanbul’un Fethinin 517. yıldönümü sebebiyle düzenlenen fetih haftası etkinliklerinden birisi de Fener Patrikhanesi’nin orta kapısı önünde yapılan gösterilerdi. Gençlik örgütleri ellerinde “Patrikhane yurtdışına”, “Ajan Yuvası patrikhane” gibi pankartlarla sloganlar atarak gösteri yapıyor ve birçok gençlik lideri patrikhane aleyhine konuşmalar yapıyor. Konuşmacılardan bir tanesi de Yeniden Milli Mücadele Derneği’ni temsilen Cemil Çiçek. Özetle şunları söylüyor: “İhanetleri artık herkes tarafından bilinen ve millet hayatına karşı giriştiği komplolar katmerleşen patrikhanenin zulmü millet üzerinden kaldırılmalıdır. Milleti korumakla mesul makamlardan bütün ihanet şebekelerini imha etmelerini bekliyoruz ve millet namına Patrikhane yurt dışına diyoruz.”
(Turhan Feyizoğlu, “Fırtınalı Yıllarda Ülkücü Hareket”)
39 yılda siyasette yükselerek hükümette yıllardır bakanlık yapan ve iktidarın değişmez hükümet sözcüsü olan Sayın Cemil Çiçek, size sesleniyorum! Artık 70’li yıllardaki gibi yetkisi olmayan sıradan bir öğrenci değilsiniz, 26.05.1970 günü Patrikhane önünde söylediğiniz sözleri bugün icraata geçiriniz.