Feridun Yıldız
Feridun Yıldız

En Büyük Açılım Feodalitenin Yıkılmasıdır

Son bir aydır “Kürt Açılımı” ile yatıyor, “Kürt Açılımı” ile yatıyoruz. Başta iktidar olmak üzere iktidarın şak şakçısı pek çok aydın da Güneydoğu Anadolu Bölgemizin sosyolojik problemlerini etnik bir kimlikle özdeşleştirerek Türkiye’yi bölünmeye doğru götürüyorlar.

 

Türk Milletinin yaşayan en büyük siyaset bilimcisi Prof. Dr. Kemal H. Karpat bütün bu faaliyetlerin nihai amacının Kürt devleti kurmak olduğu görüşündedir. Karpat, “Kürt devleti fikrini, en aktif şekilde savunanlar, Türkiye’dedir” demektedir. Karpat’a göre, “Eskiden Amerika laikleri, modernistleri tutarken şimdi İslam’ı tutmakta, İslam’ı dikkate alarak hareket etmektedir. Bu benim eski görüşümdür üstelik. Batı’nın şimdi İslam’ı tanıması ılımlı İslam, liberal İslam tanımları üzerinden Fethullah Gülen gibi liderlere yaklaşmaya çalışması büyük bir dönüşümdür.”(Hürriyet, 09.08.2009)

 

Yaşayan en büyük tarihçimiz Prof Dr. Halil İnalcık’a göre de, “Bugün kendini Türk hissetmeyen, azınlık sayan kozmopolit aydınlar ortaya çıktı. Kendimizi suçlamak son zamanlarda moda oldu.” İnalcık’a göre, “Amerika, Ortadoğu’da Türkiye gibi büyük bir kuvvetin daima müşkülat içinde bulunmasını ister. Bu açık bir hakikattir. Kuzey Irak’ta ABD’nin politikası bu konuda açık, orada Kerkük-Musul petrol kaynakları üzerinde kendisine uydu bir devlet istiyor. Bugün Amerika Ortadoğu’ya hâkim olmak istiyor; İsrail’i yarattı, Irak’a geldi. Kuzey Irak’ta başka bir İsrail devleti yaratmaya çalışıyor. AB ve ABD bugün Kürtleri destekliyor; Bence bütün bunlar, Avrupa’da 19. yüzyıldaki “Question d’Orient” politikasının devamından başka bir şey değildir.” (Hürriyet, 09.08.2009)

 

İnalcık Hoca’nın dediği gibi, “Kürt Sorunu” adıyla Türk insanına zorla kabul ettirilen kavramın aslı aslınsa dünün “Şark Sorunu”dur.

 

Osmanlı toplum yapısının bozulması Osmanlı Toprak Düzeni’nin bozulması ile başlar. Prof. Dr. Ömer Lütfü Barkan ve Prof. Dr. Halil Cin bu konuda değerli çalışmalar yapmışlardır. Osmanlı, 19’uncu yüzyıl başında Baban, Behdinan, Soran, Bohtan gibi Kürt derebeyliklerini yok etmesine rağmen feodal düzenin devamında fayda gördüğü için aşiret ve şeyhlere dokunmadı. Feodal yapının bölgesel isyanlar için kolay zeminler hazırladığını fark ettikten sonra ise iş işten geçmişti.

 

Atatürk bu tehlikenin farkına varmıştı. Her TBMM açılışında toprak reformunun öneminden bahsederdi. 1 Kasım 1936’da yaptığı konuşmada yasayı bir türlü çıkarmadığı için milletvekillerini sertçe eleştirerek “Topraksız köylü bırakılmamalıdır” dediyse de toprak reformunu başarmaya ömrü kifayet etmedi.

 

İnönü de Atatürk’le aynı görüşteydi. İkinci Dünya Savaşı süresinde gündeme getiremediği Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu’nu savaştan sonra gündeme getirince Adnan Menderes, Celâl Bayar gibi toprak ağası milletvekilleri CHP’den koparak DP’yi kurdular.

 

DP de aynı Osmanlı gibi feodal ağa ve şeyhleri milletvekili olarak TBMM’ye sokunca Güneydoğu meselesini çözeceğini zannetti. Adnan Menderes, 1925 Kürt isyanının lideri Şeyh Sait’in aile çevresiyle ilişkiye geçti. Şeyhin torunlarından Abdülmelik Fırat seçimlerde milletvekili yapılmak istendi. Ancak yasaya göre yaşı tutmamaktadır. Önce mahkeme kararıyla yaşı büyütüldü. Sonra da Meclis’ten çıkarılan özel bir kararla askerlik yapmadan milletvekili olmasının önü açıldı ve Abdülmelik Fırat milletvekili yapıldı.

 

Güneydoğu meselesinde Atatürk siyasetine dönüş 27 Mayıs 1960 askerî müdahalesinden sonra oldu. İhtilâlin kudretli albayı Alparslan Türkeş’in en çok önem verdiği konu toprak ve tarım reformuydu.

 

Çoğunluğu toprak ağası, şeyh olan 485 Kürt eşrafı Sivas’ta bir kampta toplatıldı. İhtilâlin genç subayları bunlara “Ağalık, şeyhlik düzeni ortadan kaldırılacağını” kesin bir dille bildirdiler.

 

27 Mayıs Müdahalesinden sonra da -Toprak ve Tarım Reformu Kanunu’nun 19.7.1973 tarihinde kabulüne kadar- bir dizi toprak reformu ve tarım reformu tasarıları hazırlanmıştır. Bu çalışmalardan ilki Başbakanlık Müsteşarı Alparslan Türkeş tarafından hazırlanan reform tasarısından daha ziyade reform tavsiyelerinde bulunan bir rapordur.

 

Toprak reformu ile ilgili çalışmalar Toprak ve Tarım Reformu Kanunu’nun 19.7.1973 tarihinde kabulüyle son şeklini almıştır.

 

Toprak Reformu ile ilgili netice verici çalışmalar Milliyetçi Cephe hükümeti döneminde hükümet ortağı MHP’nin gayretleri ile gerçekleştirilmiştir. İlk toprak dağıtımı da Başbakan Yardımcısı Alparslan Türkeş’in de katılımıyla 24 Haziran 1975 günü Urfa’da yapılmıştır. 1977 yılına kadar Urfa’da 697 köyden 329’unda kamulaştırma yapılmış, buna mukabil 1.616.000 dönüm arazi kamulaştırılmış ve 430.756.410 Lira kamulaştırma bedeli ödenmiştir. 47 köyde 1.128 aileye 231.000 dönüm (aile başına ortalama 190 dönüm) toprak dağıtılmıştır.

 

9 Kasım 1976’da Anayasa Mahkemesi Liderliğini Ferruh Bozbeyli’nın yaptığı Demokratik Parti’nin başvurusu üzerine yaptığı incelemede Toprak Reformu Kanununu şekil yönünden iptal etti ve yeni yasanın çıkarılması için bir yıl süre tanıdı. 1977 yılına gelindiğine ise Toprak ve Tarım Reformu Kanunu Demokrat Parti’nin başvurusu neticesinde Anayasa Mahkemesi tarafından fiili olarak iptal edilmiştir.  Böylelikle uygulama yalnız Urfa ili sınırları içerisinde yapılabilmiştir.

 

Tarih tekerrürden ibarettir. Çizgi değişmemiştir. Atatürk’ten Türkeş’e uzanan Türk Milliyetçisi kadro çizgisi feodaliteye karşı çıkmış; Osmanlı’dan kalma Hürriyet ve İtilâf Fırkası’nın artığı Birinci TBMM’deki Atatürk muhaliflerinin oluşturduğu İkinci Grup’tan DP, AP, DYP, ANAP ve AKP’ye uzanan eyyamcı çizgi sadece toprak ağaları ve şeyhleri milletvekili yapmak suretiyle tabanlarından oy alabilmek uğruna feodaliteyi desteklemişlerdir.

 

Güneydoğu kırsalında ağaların ve şeyhlerin tebaası olarak karın tokluğuna çalışan, evleneceği kızı ya da erkeği seçme hürriyeti bile olmayan Kürt genci feodal yapıda bir kimlik bunalımı yaşamaktadır. Köyünde kaybedecek hiçbir şeyi olmayan kimliksiz genç terör örgütü tarafından kandırılıp dağa çıktığı zaman kendisini kahraman hissetmekte, verilmemiş olan kimliğini orada geçici olarak bulmaktadır.

 

Dağa çıkışı durdurmanın en etkili yolu bu bölgedeki feodal yapıyı dağıtmaktır. Bu yapı dağıtıldığı zaman bölge halkı gerçek anlamda vatandaş olmanın şuuruna erecek, “Kürtçülük” propagandaları o kadar etkili olmayacaktır. Bölgede yapılacak diğer reformlar ancak feodal yapının dağıtılması ile etkili olabilecektir.

 

Bizlerin ise, hükümeti “yıkıcı açılımlar”a değil, “yapıcı açılımlar”a davet etmekten başka yapabileceği bir şey yok.

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!