Soğuk Savaş’ın bitmesinden sonra dünyada hürriyetine kavuşamamış çok az bir toplum kaldı. Özgürlüğü tadamayan toplumlardan birisi de eski adıyla Doğu Türkiastan, yeni adı ile Sincan(Xinjiang)’da yaşayan Uygur Türk toplumu. Yıllardır Komünist Çin rejiminin baskı, soykırım ve asimilasyon politikası altında ezilen Uygurlar yaşadığımız bu günlerde de yeni bir felaketle karşı karşıya kaldılar.
26 Haziran 2009 gecesi Uygur Özerk Bölgesi’nin merkezi Urumçi’de Uygurlar ile Çinliler(Han) arasında çıkan olaylarda ölü sayısının artabileceği belirtiliyor. Çin’in resmi Şinhua (Xinhua) haber ajansı, şu ana kadar en az 154 ölü, 828 yaralının olduğu olaylarda, yüzlerce kişinin de gözaltına alındığını duyurdu. Olaylarda kilit rol oynadığı iddia edilen 90 kişinin de arandığını duyuran Şinhua, dün akşam yerel saatle 20.20’de çıkan olaylarda 261 motorlu taşıtın yakıldığını, 203 dükkân ve 14 evin hasar gördüğünü bildirdi. Çin’in Sincan Uygur Özerk Bölgesinin başkenti Urumçi’de çıkan olayların ardından, protesto gösterileri bölgenin kuzey batısında yer alan Kaşgar kentine sıçradı.
Doğu Türkistan Kültür ve Dayanışma Derneği Genel Başkanı Seyit Tümtürk, ”Gelişmelerden endişeliyiz. Aldığımız bilgilere göre, ölü sayısı 500’ün üzerinde. Binlerce yaralı var” dedi. Tümtürk, “Çin ajansları her zaman ki gibi sayıyı az gösteriyor ve hükümet basına ambargo koyuyor. İlk olaylar Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Türk bölgesini ziyaret ettiği gece başlamıştı. Oyuncak fabrikasındaki yatakhane baskınında 200’ü aşkın Türk’ün öldürüldüğü bilgisini aldık ancak bu rakam ajanslar tarafından 26 olarak açıklandı” dedi. Tümtürk’e göre olayların temelinde Çin’in asimilasyon politikasının yatmakta.
Tümtürk Olayın olayların çıkış sebebini şu şekilde açıklıyor: “Doğu Türkistan’dan Çin’e ucuz işgücü olarak götürülen, adeta köle muamelesi gören Doğu Türkistanlı kızlarımızın çalıştığı bir oyuncak fabrikasında kızlarımıza yapılan gayri ahlaki bir saldırıdır. Bu saldırı Haziran’ın 22 ya da 23’ünde vukuu bulmuş. Bu tarih Sayın Cumhurbaşkanımızın Doğu Türkistan ziyaretine denk gelen bir tarih. Ve bu olaya Doğu Türkistanlı kızlarımız ve gençlerimiz müdahale ederek olayı bertaraf ediyorlar. Olay tamamen yatışıyor.
Aradan 3 gün geçiyor. 26 Haziran 2009 gece saat 02’de 5000 Çinli bu kardeşlerimizin kaldığı yatakhaneyi basarak 300 kardeşimizi delici ve ezici aletlerle hapsediyor. Gece 2’de başlayan olay 7’ye kadar durdurulmuyor. Orada ölümlerin yaşanmasına göz yumuluyor.
Burada bir devlet provakasyonu var. Aynı nezaketsizlik 2000’li yılların başında Başbakan Yardımcımız orayı ziyaret ettiğinde Türkçe’yi yasaklamışlardı. Oradaki Türkler tutuklanarak adeta Türkler’e karşı bir gövde gösterisi yapılmıştı. Çin Devleti Uygurlar’a aba altından sopa göstermişti.”
Çin’deki olayların ilk kıvılcımının 26 Haziran’da Guangdong eyaletindeki bir oyuncak fabrikasında başladığını ifade eden Tümtürk, “Oradaki olaylarda 300 kişi hayatını kaybetmişti. Çin, uzun yıllardan beri, özellikle son 5 yılda Doğu Türkistan’dan 18-25 yaş arasındaki genç kızları zorla alarak Guangdong eyaletindeki oyuncak fabrikalarında çalıştırıyor. Bu, insan hakları ihlaline dünya bugüne kadar göz yumdu. Dün Urumçi’de gelişmeleri protesto etmek isteyen üniversiteli gençlerin üzerine yaylım ateşi açıldı, yüzlerce kişi öldürüldü” şeklinde konuştu.
Doğu Türkistan Gençlik Derneği Başkanı Tibet Yücetürk Önder ise olayı şöyle özetliyor:
“Doğu Türkistan da ki yüzbinlerce Uygur Türk’ü Çin vahşetine karşı ayaklanma başlattı. Bilindiği gibi Çin hükümeti Doğu Türkistan da ki 35 milyon Uygur Türküne karşı asimilasyon politikası izliyor. Türk kimliğini açıkça dışarı vuran Uygur Türkleri’ni rejim karşıtı olarak göstererek onlarca Uygur Türkünü idam eden, Uygur kızlarını zengin Çin işadamlarına seks kölesi olarak yollayan Çin hükümetinin son olarak Uygurlar üzerindeki baskıyı arttırması sonucu büyük isyan patlak verdi.”
Eski bakanlardan Ahad Andican analizi ise çok gerçekçi:
“Burada bir etnik çatışma yok. Çin resmi askeri teşkilatlarının göstericiler üzerine ateş açması ve onları öldürmesi var. Urumçi’deki olayda iki etnik grubun çatışması söz konusu değil. Asıl etnik çatışma bir hafta önce Hong Kong’a yakın bir eyalette meydana geliyor. Arada yaklaşık 7 bin kilometre mesafe var.
Çin resmi haber ajansı ölenlerin kim oldukları ve ne şekilde öldükleri konusunda bir açıklama yapmıyor. Yani ölenlerin içinde Han grubu Çinliler yok. Uygurlu Çinliler yok. Ölenlerin ve yakalananların tamamı Uygur Türkü. Şu anda Çin yönetimi elebaşı iddiasıyla 90 küsur kişiyi arıyor. Onlar da Uygur Türkü.”
Ne yazık ki bu satırların yazıldığı saatlere kadar hükümetten henüz etkili bir açıklama duyamadık. Bu soykırımın Cumhurbaşkanı Gül Çin’de iken başlatılmış olması Türkiye Cumhuriyeti devletine karşı bir meydan okumadır. Her seferinde global bir misyon yüklendiklerini iddia eden hükümet, eğer gerçekten global misyonlar yüklenebiliyorsa geçmiş hükümetlerin Doğu Türkistan milli bayrağını yasaklama gibi Çin’e yağcılık politikalarını tekrar gözden geçirip, büyük devlet olmanın gereklerini yerine getirmelidir. Filistin’deki Arap Müslüman kardeşlerimiz için katıldığı Davos Meydan Muharebesi’nde “Davos Fatihi” alan Sayın Başbakan’ın aynı yürekliliği burada da gösterip, Müslüman Uygur Türkü kardeşlerimiz için “Urumçi Fatihi” ünvanını almasını bekliyoruz.