Feridun Yıldız
Feridun Yıldız

Başkanlık Sistemine mi Gidiyoruz?

Başbakan Erdoğan, 18 Nisan’da ATV’de gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını cevaplandırdı. Erdoğan, ‘Cumhurbaşkanını halkın seçmesinin bir çatışma oluşturup oluşturmayacağı‘ sorusu üzerine aslında mevcut yapıda yarı başkanlığın olduğuna işaret etti. Cumhurbaşkanını halkın seçmesinin aslında başkanlık sistemine geçişin bir alıştırması olduğunu söyleyen Erdoğan, öngörülen modelle ilgili şunları ifade etti: “Başkanlık sisteminde başkanı halk seçiyor. Eğer bu sisteme geçilecekse böyle olmalı. O zaman hakikaten o makam sembolik değil, güçlü bir makam olur. Hatta 25-26 tane bakan olmasına da gerek yok. Onların da yeniden dizayn edilmesinde fayda olacaktır. Belki o zaman sayı 14-15’e inecektir ama bakanın altında yardımcıları bulunacaktır. Dolayısıyla sistem daha güçlü bir şekilde çalışma imkânını yakalayacaktır. Bunu yakalamamız lazım.”

Cumhurbaşkanının seçim şekli ile görev ve yetkilerinin tartışılması Türkiye’de yeni değildir. Üniter Devlete karşı Federalizmi Türkiye gündemine sokan eski cumhurbaşkanlardan Turgut Özalbaşkanlık sistemi”ni de kamuoyu gündemine getirmişti. Bu sistem daha sonra Süleyman Demirel’in cumhurbaşkanlığı döneminde de gündeme geldi.

Onuncu Cumhurbaşkanı Sezer, AKP’nin kuruluşundan beri savunageldiği “Başkanlık Sistemi” ile ilgili endişelerini 2005 yılı Yılbaşı Mesajı’nda dile getirmişti. “İktidar gücü otoriter ve totaliter rejimlere kayabileceğini” belirten Sezer, açıklamalarını şu şekilde sürdürmüştü: “Anayasa’da, demokratik devlet niteliği Türkiye Cumhuriyeti’nin değiştirilemez nitelikleri arasında sayılmış; demokrasiye en uygun olması nedeniyle de parlamenter hükümet sistemi kabul edilmiştir. Çoğunlukçu demokrasi yerine çağdaş çoğulcu demokrasi anlayışının benimsendiği Anayasa’da, devlet organlarının birbirini denetleyip dengelemesi; bu yolla iktidar gücünün sınırlandırılması öngörülmüştür. Seçim yasalarındaki aksaklık nedeniyle yasama ve yürütmenin tek parti egemenliğine girmesi sonucunu doğuracak bir seçim sistemi, ‘temsilde adalet’ ilkesiyle bağdaşmayacağı gibi, demokrasiye, giderek rejime büyük zarar verebilecektir.”( Sabah 1/1/2005)

ABD’de kendi şartlarında başarıyla uygulanan “Başkanlık Sistemi”nde halk tarafından seçilen “Başkan”, bizim sistemimizde hem “cumhurbaşkanı”nın hem de “Başbakan”ın görevlerini yürütür. Bakanlar(sekreterler) ise parlamento dışından seçilir. ABD’nin federal devlet yapısının tarihsel sürecine uygun olan bu sistem Güney Amerika ülkelerinde seçimle iş başına gelen “diktatörler” oluşturmuştur.

Başkanlık Sistemi tartışmaları yapılırken bu sistemin uygulandığı veya uygulanabildiği yerin siyasi, sosyolojik ve tarihi gelenekleri ile devlet yapısı da dikkatle incelenmelidir. Başkanlık Sistemini bu özellikleri gözardı ederek uygulamaya çalışan Güney Amerika ülkeleri ve Filipinler ise başkanlık sisteminin diktatörlüğe dönüşmesine engel olamamışlar, yolsuzlukların önünü alamamışlardır.

Bir ülkede “Başkanlık Sistemi”nin diktatörlüğe dönüşmemesi için ülkenin içişlerinde bağımsız federal devletlere bölünmesi gerekmektedir. ABD’nin 200 yıllık “Başkanlık Sistemi”nin temelinde bu esas vardır. Amerikan eyaletleri yıllarca süren bağımsızlık savaşlarında eyaletlerinin bağımsızlıklarını tek tek almışlar, daha sonra federal bir yapıda birleşerek ABD’yi oluşturmuşlardır.

Türkler ise, “Hatt-ı müdafaa yoktur, sath-ı müdafaa vardır; o satıh ise bütün vatandır” ilkesiyle tek millet, tek yumruk anlayışı ile vatanlarını emperyalistlerin işgâlinden kurtarmış, “Üniter devlet” esasına bağlı bir ulus devlet olan Türkiye Cumhuriyeti’ni kurmuşlardır.  Tarihi ve sosyal yapısı dikkate alındığı zaman bu coğrafyada federal bir yönetime geçmek Türkiye Cumhuriyeti’nin bölünmesine yol açacaktır.

Aydın Adnan Menderes Üniversitesi’nin düzenlediği bir panele katılan ünlü Anayasa profesörümüz Mümtaz Sosyal, “Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ardından Başkanlık sistemi getirilebilir mi?” sorusu üzerine, bunun mümkün olabileceğini fakat bu sistemin Türkiye için çok büyük tehlike olduğunu söylemiştir. Mümtaz Soysal, “Yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ardından Başkanlık sistemi gelebilir. Çünkü Cumhurbaşkanını seçecek AKP’li milletvekilleri bunu gerçekleştirebilir. Dış etkenler de Türkiye’de böyle bir sistemin uygulanmasını istiyor. Kalkınma ajansları, yatırım bölgeleri derken sonunda ülkemiz eyaletler halinde yönetilir hale gelecek.” Demiştir.(iha, 02 Nisan 2007)

Krizden kriz üretmekte mâhir olan AKP iktidarı, bir yandan cumhurbaşkanını halka seçtirmek için Anayasa değişikliği önerisi verdi, diğer yandan cumhurbaşkanını bu Meclis’e seçtirmek için yeni bir oylama takvimi yaptı. Anayasa hukukçularına göre bu takvim yeni bir krize yol açacak nitelikte. CHP son olarak bu sürecin işleyiş şeklini de Anayasa Mahkemesi’ne götürdü.

Kendin çal,  kendin oyna” taktiği ile anayasa değişikliklerini TBMM’den geçiren AKP Türkiye Cumhuriyeti’nin yapısını değiştirecek bir sistem değişikliğine doğru süratle ilerlemektedir. Millet yavaş yavaş ısıtılan bir kurbağa misâliyle arka plânını göremediği bu süreci seyretmektedir. Milleti uyandırma görevini yüklenmiş olanlar gecikmemelidirler, zira iş işten geçmek üzeredir.

Görelim Mevlâ neyler, neylerse güzel eyler…

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!