Prof. Dr. Ümit Özdağ’I 1990’lı yıllardan beri tanırım. Yüksek lisans tez danışmanımdı. Birlikte bilimsel araştırma yaptım. Siyaset yaptım. Yayıncılık yaptım. Ümit Hoca’nın kaynak kullanımı ve kaynakların doğrulanması açısından ne kadar hassas olduğunu bilirim. Her seferinde bir bilgiyi, bilginin kaynağını nasıl doğrulatmak için çaba sarf ettiğini en yakın yaşayanlardanım. Türkçe, İngilizce ve Almanca 25 bin kitaptan oluşan kütüphanesinin dışında, yüzlerce dosyada onlarca büyük kutuda toplanmış, taşınabilir hard disklere kaydedilmiş, konu başlık ve alt başlıkları ile düzenlenmiş sürekli gelişen bir arşivi var.
Ümit Hoca’nın kaynak ile bilgi arasındaki ilişki konusunda verdiği bir örnek hiç aklımdan gitmez. Bir kişi eğer Rus T72 tankını gördüğünü söylüyorsa, birinci ihtimal bir tank gördüğüdür ve doğru söylemektedir. İkinci ihtimal tank görmemiştir ve yalan bilgi vererek yanıltmaktadır. Üçüncü ihtimalse gerçekten bir tank görmüştür, ancak o tankın T72 tankı olduğunu bilecek kadar tanklar konusunda uzman değilse verdiği bilgi yarı doğrudur. Özetle, ilk olarak Ümit Hoca kaynak kullanımı hususunda geçmişte yanında tez yazan öğrencileri oldukça zorlamış ve ikincisi kendisi bir konuyu birçok kez kontrol etmeden, birkaç kaynaktan teyit etmeden gündeme getirmez. Bir kaynak tarafından gündeme getirilen bir iddiayı ne kadar cazip olursa olsun başka ve güvenilir bulduğu bir kaynak daha teyit etmeden açıklamaz. İstihbarat Teorisi adlı 14. Baskısını yapan kitabının 339 ile 369. sayfalar arasında Ümit Hoca kaynak ve bilgi arasındaki ilişkiyi anlatır. Meraklısı oturup okusun.
Bunları anlatmamın nedeni şu. Ümit Özdağ son 2 ayda ortaya 3 iddia koydu. Birinci iddiası, Buğra Kavuncu’nun FETÖ ile iltisaklı bir derneğin, Kazakistan Türk İşadamları Derneği’nin başkan yardımcısı ve kurucusu olduğu idi. İkinci iddiası veya kendi ifadesi ile hesap sorması; CHP, Saadet Partisi ve HDP ile neden gizli anayasa çalışması yapıldığı konusuydu. Aslında bu konuda ilk açıklamayı yapan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve Anayasa taslağı veya çerçevesi hazırlamakla görevli komisyonun başkanı Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu idi. Ümit Hoca sadece yapılan taslağın hesabını sordu. Bunu da kendi ifadesi ile “İYİ Parti’nin Türk milliyetçilerini tasfiye edip Ruzi Nazar-Enver Altaylı-FETÖ-Buğra Kavuncu-Bahadır Erdem çizgisinin partide hâkim olması üzerine durumu Türk milliyetçilerine anlatmak ve hesap sormak için yaptığını” söyledi. Benim bildiğim Ümit Özdağ, anayasa taslağı çalışmalarının yapıldığı konusunda yüzde 200 emin olmadan böyle bir açıklama yapmaz. Zaten anketler de gösteriyor ki, toplumun yüzde 50’si bu anayasa çalışmasının yapıldığına inandı. Üstelik, bir yanda inkâr eden CHP, Saadet Partisi ve İYİ Parti olmasına rağmen Ümit Hoca tek başına yüzde 50’yi ikna etmeyi başardı.
Ümit Özdağ bir iddia, bir hesap sorma dışında bir de soru sordu. Dedi ki, “İYİ Parti Genel Sekreteri Uğur Poyraz, Ankara’da değişik yerlerde, AKP sözcüsü Ömer Çelik başkanlığında bir heyet ile yeni bir anayasa taslağı üzerinde çalıştığını söylüyor, bu doğru mu? Siz Sayın Akşener, TKP ile olur AKP ile olmaz açıklaması yaparken, Genel Sekreter Uğur Poyraz neden böyle konuşuyor?” Bu sorunun iki muhatabı vardı. Birinci muhatap, 2015 AKP Ankara milletvekili aday adayı olan İYİ Parti Genel Sekreteri Uğur Poyraz, ikinci muhatap ise Sayın Meral Akşener’di. Uğur Poyraz’dan hiç cevap gelmedi. Bunun yerine cevabı üzerine vazife olmayan AKP sözcüsü Ömer Çelik terbiye sınırlarını aşarak verdi. Ve AKP grup başkanvekili Cahit Özkan terbiye sınırlarını aşarak cevap veren ikinci kişi oldu. Ümit Hoca’nın bir lafı vardır. “Zıplamam zıplatırım”! Ne olmuştu da AKP’liler zıplamıştı. Onu da göreceğiz.
Ümit Özdağ’ın TBMM’de yaptığı basın toplantısı ile bu konuları gündeme getirmesi üzerine Meral Akşener açıklama yaparak İYİ Parti’nin ne CHP, Saadet Partisi, HDP ile, ne de AKP ile bir anayasa taslağı hazırlamadığını açıkladı. Ve Özdağ’ın İbrahim Kaboğlu’na dayanarak yapmış olduğu CHP-İYİ Parti-Saadet Partisi ve HDP anayasa taslağı çalışmalarının 4 ay sürdüğü konusu üzerine giderek 4 ayda bir anayasa taslağı hazırlanmasının mümkün olmadığını ileri sürdü.
Şimdi gelelim 18 Aralık 2020 Cuma akşamı Halk TV’de yayınlanan ve Sayın Akşener’in katıldığı programa. Özlem Gürses ile katıldığı programda Akşener şöyle dedi: “Sayın Davutoğlu, parlamenter sisteme dair bir çalışma yaptılar ve bize, Kılıçdaroğlu’na götürdüler. Biz de bir sistem tasarımı yapıyoruz. Kalemin rengi ne olacak, şekli ne olacak bunu çalışıyoruz. Ocağın ortaları gibi bitecek, kamuoyu ile paylaşacak ve ben de diğer arkadaşlara takdim edeceğim. Bizde hukuk kısmından ziyade sistem ile ilgili belirlemeler var.”
Sayın Akşener’in söylemek istediği şeyi günümüz Türkçesi ile ifade edersek, Anayasanın başkanlık sistemi ile ilgili hükümlerinden parlamenter sisteme dönüş ile ilgili hükümlere dönüş konusunda bir çalışma yapıyoruz demek istiyor. Yani işin özü Akşener’in söylediği anayasanın yasama, yürütme ve yargı ile ilgili bölümleri yeniden yazılıyor. Bu bölümler de anayasanın yarıdan fazlasını oluşturuyor.
20 Aralık 2020 gecesi Habertürk TV’de yayınlanan programda Fikret Bila, İYİ Parti’de İYİ Parti Genel Sekreteri Uğur Poyraz’ın yapmış olduğu bir anayasa taslağı hazırlığından bahsetti ve bu taslağın Ocak ayında açıklanacağını ifade etti.
Şimdi soralım, Anayasa’nın Akşener’in ifadesi ile “sistem tasarımı” için kaç ay yeter? Özdağ, 11 Kasım 2020’de TBMM’de basın toplantısı yapıp Uğur Poyraz’ın AKP ile bir anayasa taslağı hazırladığını iddia ettiği zaman bu taslak üzerinde çalışılıyor muydu? Hani Akşener Anayasa taslağı 4 ayda hazırlanmaz demişti? Peki, Uğur Poyraz bu taslağı, pardon sistem tasarımını kaç ayda hazırladı? Bu sistem tasarımını hazırlarken AKP’den milletvekili aday adayı olan (AKP’nin milletvekili adayı bile yapmadığını biz genel sekreter yapıyoruz) ve bir çok AKP’li milletvekilinin ve eski bakanın avukatlığını yapan, bazıları ile çok çok yakın dostluğu olan Uğur Poyraz, acaba sistem tasarımını hazırlarken AKP’li dostlarından “Size nasıl bir şey uyar?” şeklinde fikir almış, sohbet etmiş olabilir mi? Sonra da bunu Ankara’da değişik yerlerde meselâ TTV’de bir öğlen yemeğinde masada siyasetçi ve hukukçuların olduğu bir ortamda “AKP ile ortak anayasa hazırlıyoruz” diyerek anlatmış olabilir mi? Neyse göreceğiz bunları da hep birlikte, Allah ömür verirse…
Tabii bu arada İYİ Parti Ankara Milletvekili Durmuş Yılmaz bir şeyler duymuş olacak ki, 19 Aralık 2020’de “İlk turda seçilemeyeceği kesin olan CB haydi bakalım güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçiyoruz derse ne yapacağız? Tamam deyip onun liderliğinde oluşacak bir masaya oturacak mıyız? Yoksa, arkadaş sen önce seçime gir, yurttaş sana bir hesap sorusun, sonrasında görüşürüz mü diyeceğiz?” şeklinde bir twit attı. İYİ Parti İzmir Milletvekili Aytun Çıray da, Durmuş Yılmaz gibi önce seçim sonra TBMM tarafından yapılacak bir parlamenter sistem anayasasını savunanlardan.
Sonuç olarak bugün ağzını doldura doldura Ümit Özdağ’a hakaret eden arkadaşlara “Biraz sakin olun” önerisinde bulunacağım. Geçtiğimiz 20 yılda birçok insanın Ümit Hoca’ya gelip, “Hocam hakkını helal et, yanlış yapmışız” dediğine ilk elden şahit olan birisi olarak biraz sükûnet öneriyorum.
Yorumlar kapalı.