Çileli bir ömür geçirdi. Cezaevlerinde, zindanlarda geçen ömrü boyunca kimseden korkmadı, kimseye boyun eğmedi. Bir Türk gibi yaşadı, Türk gibi öldü. “Bozkurtların Ölümü” ve “Bozkurtların Dirilişi”nde onun kahraman; “Ruh Adam”da düşünür; şiirlerinde ise romantik kimliğini görürüz. Atsız Ata’yı yine en iyi kendisi anlatır, satırları sahibine bırakalım:
VEDA
Hayat ve ölüm… Bunların ikisi de güzeldir. Fakat esas ve ebedi olan ölümdür. Öteki bir rüya kadar geçici ve aldatıcıdır. Büyük ve esrarlı kâinatın sinesinde yatmak… İşte bizim nasibimiz de budur. Bu nasibimizi almadan önceki kısa rüya âleminde kendimizi ölüm kadar ebedi bir fikre vermek ve o fikir uğrunda harcamak gibi yüksek bir ülküye kaptırmaktan şerefli ne olabilir? Bu ölüm bizi gayemize, Tanrı Dağında bekleyen ecdat ruhlarına ve bizzat Tanrıya kavuşturacak şanlı ve güzel bir ölümdür. Bu ölümün güzelliği ile içki ve şehvet içindeki hayatın çirkinliğini düşünmek hakikatı anlamaya da yardım edecektir…
Ülkü yolunda ölenlerin, ebedi karanlık içinde kaybolurken hafızalarda bir ışık gibi parlamaları güzel, fakat hafızalardan ve gönüllerden de uzakta bulunarak karanlıkla bir olmaları ondan daha güzeldir.
Yaşamak sadece, kısa bir anı yaşamaktır. Ölüm ise kâinatın ebediliğinde, hatıralarda ve gönüllerde asırlarca yaşamak yahut hatıralardan ve gönüllerden de silindikten sonra sonsuzlukta sonuna kadar yaşamakta devam etmektir.
Yaşamak hakkından vazgeçmek ne kadar güzel, hatırlanmadan, gönüllerden silinerek, unutularak yaşamak ondan da ne kadar güzeldir. Her fedakârlık muhteşemdir. Fakat eserine imza koymamak, ülkü uğrunda ad bırakmadan silinmek her şeyden daha muhteşemdir.
(Orkun, 68.sayı, 18 Ocak 1952)
YOLLARIN SONU
Bugün yollanıyorken bir gurbete yeniden
Belki bir kişi bile gelmeyecektir bize.
Bir kemiğin ardında saatlerce yol giden
İtler bile gülecek kimsesizliğimize.
Gidiyorum: Gönlümde acısı yanıkların…
Ordularla yenilmez bir gayız var kanımda.
Dün benimle birlikte gelen tanıdıkların
Yalnız bir hatırası kaldı artık yanımda.
Yufka yüreklilerle çetin yollar aşılmaz;
Çünkü bu yol kutludur, gider Tanrı Dağına.
Halbuki yoldaşını bırakıp dönenlerin
Değişilir topu da bir sokak kaltağına.
İster düşün… Kendini ister hayale kaptır…
Uzar, uzar, çünkü hiç sonu yoktur yolların.
Bakarsın aldanmışsın, gördüğün bir seraptır
Sevimli bir hayale açılırken kolların.
Ey doğunun alnımı serinleten rüzgârı!
Ey karanlıkta bana arkadaşlık eden ay!
Arzularım bir oktur, aşar ulu dağları,
Düştüğü yer uzakta "DİLEK" adlı bir saray.
O sarayda bulunca tanrılaşan erleri
Artık gözüm arkaya bir daha dönmeyecek.
Hepsi sussa da "Kür Şad" uzatarak elini:
"Hoş geldin oğlu ATSIZ, kutlu olsun" diyecek.