Feridun Yıldız
Feridun Yıldız

12 Kötü Adam

Açılımın sarı ışığını Abdullah Gül, yeşil ışığını Tayyip Erdoğan yakmış iken top İçişleri Bakanı Atalay’ın ayağına geçti. Herkes İçişleri Bakanlığı bünyesinde siyasî otorite tarafından oluşturulacak bürokrat, teknokrat, siyasetçi ve bilim adamlarından oluşacak bir çalıştayın çalışmaları sonucunda hükümetin siyasî sorumluluğunu üstleneceği bir “Kürt Açılımı(!)” beklerken, hükümet bu işin siyasî sorumluluğunu taşeronlara devretti.

Ankara Polis Akademisi’ne bağlı Uluslararası Terörizm ve Sınıraşan Suçlar Araştırma Merkezi ile(UTSAM) Uluslar arası Stratejik Araştırmalar Kurumu(USAK)’nun üstlendiği çalıştaya “Kürt Açılımı” yapmak üzere davet edilen köşe yazarlarının ortak özellikleri ise şimdiye kadar ya hükümetle paralel düşünmüş olmaları ya da hükümetin bunların söylediklerine göre hareket etmesi. Çoğunun ortak özelliği ise Fethullah Gülen paralelinde hareket eden “Abant Platformu” katılımcısı olmaları.

Çalıştay’ın bu demokratik(!) katılım kadrosu MHP Genel Başkanı Bahçeli’yi çileden çıkarttı. Geçen hafta partisinin Kocaeli İl Kongresi’nde yaptığı konuşmada, Basketbol Milli Takımız için söylenen “12 Dev Adam” sloganından esinlenerek Çalıştay’a katılan gazeteciler için “12 Kötü Adam” benzetmesini yaptı.

Bahçeli’nin tabiriyle, “Ermeni meselesinde aynı 12 adam, Kıbrıs meselesinde aynı 12 adam, Avrupa meselesi ve onun dayatmalarında yine aynı 12 adam” kimdir, düşüncelerini kendi ifadeleri ile öğrenelim.

Çalıştay’ın oturum başkanlığını yürüten Zaman Gazetesi yazarı ve Ankara Polis Akademisi Başkanı Prof. Dr. Zühtü Arslan, askerin yetkilerinin azaltılması doğrultusunda. Bu konuda George Soros tarafından fonlanan TESEV Vakfı’na yazdığı Almanak nedeniyle Orgeneral İlker Başbuğ tarafından askeri yıprattığı gerekçesi ile açıkça eleştirilmişti. 31 Ağustos 2007 tarihinde Hürriyet Gazetesi’nde çıkan habere göre Arslan hakkında, “polis ve askeri karşı karşıya getirmek” gerekçesiyle inceleme başlatıldı. Daha önce AKP’nin hazırlattığı sivil anayasa taslağının mimarlarından olan Arslan, Atatürk’e hakaret ettiği gerekçesi ile hakkında soruşturma başlatılan Atilla Yayla’ya destek bildirisinin, Türbana serbestlik tanınmasını isteyen bildirinin de imzacısı.

Yılmaz Özdil’in Hürriyet Gazetesi’nde 4 Ağustos’ta yayınlanan yazısında “Garip isimli Fetocu… Eşi milletvekili olan hani” diye tanımladığı Prof. Dr. Mümtaz’er Türköne de Zaman Gazetesi yazarı. Menfaatlerini kollamakta pek mâhir olan, 1980 öncsi Ülkücü, DYP iktidarda iken Tansu Çiller’in danışmanı, şimdi ise iktidara ve cemaate yakın olan, AKP İstanbul milletvekili eski öğrencisi Özlem Piltanoğlu ile evli olan Türköne bakın Zaman Gazetesi’nde neler diyor:

“PKK’nın siyasallaşması ne demek? Hadi olduğu gibi kabul edelim. Bir terör örgütünün elindeki silahı bırakarak “siyasallaşması” yani siyasal araçlarla yoluna devam etmesi olumlu bir gelişme değil mi?” (Zaman, 07 Mayıs 2009)

Yine Zaman Gazetesi yazarlarından olan Prof. Dr. İhsan Dağı AKP Ankara milletvekili olan Zeynep Dağı ile evlidir. Türköne gibi iktidar partisinin eniştesi olan Dağı, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş felsefesinin değiştirilip, yeniden kurulmasından yana:

“Bunların başında da devlete, devletin ‘bekasına veya devletin ‘inşa’sına odaklı bir milliyetçilik anlayışı var. Toplumu ‘homojen bir bütün’ olarak gören, daha da vahimi bu homojenliği inşa ve muhafaza etmek için devlet otoritesinin faşizan bir tarzda kullanılmasına cevaz veren bir anlayış ‘birlikte yaşamak ideali’nin önündeki en büyük engel. Kısaca, bu devletin yeniden inşası kaçınılmaz.” (Zaman, 17 Şubat 2009)

Ali Ulusoy’un “Ankara Hukuk’tan meslektaşım. Parlak bir akademisyen. Askere vurmayı sevmesi Cemaatin dikkatini çekmiş olmalı ki her fırsatta el verilmeye çalışılıyor. Cemaat mi onu kullanıyor, o mu Cemaati kullanıyor belli değil. Ah Arap milliyetçisi olduğunu ve Türk olan her şeyden nefret ettiğini bir haykırabilse rahatlayacak… Ama Marksist kökleri ve alıştığı ‘kripto’ yaşam tarzı buna izin verir mi bilinmez.”(Akşam, 04 Ağıstos 2009) cümleleri ile tanımladığı Prof. Dr. Mithat Sancar Çalıştay’a Taraf Gazetesini temsilen katıldı. Terörün bitmemesinin sorumlusu olarak TSK’ni gören Sancar bakın neler diyor:

“Türkiye’de Silahlı Kuvvetlerle de bağlantılı olarak tartışılan birçok konunun da doğrudan Kürt sorunu ile ilişkili olduğunu düşünüyorum. Örneğin, bu çatışmalar biter ya da bu sorun PKK gibi marjinal bir örgüt haline dönüşebilirse demokratikleşme sürecinde, ordunun iç politikadaki ağırlığı da azalacaktır.” (Köprü Dergisi, Bahar 2007,   98. Sayı)

Yeni Şafak Gazetesi’nin Marksist yaklaşımlı sosyolog yazarı Ali Bayramoğlu da Çalıştay’a katılanlar arasındaydı. Aşağıdaki yazısını okuyunca Bayramoğlu’nun “Kürt Açılımı”nda Öcalan’ı muhatap aldığını anlıyoruz:

“Öcalan’ın çözüm konusunda yol haritası hazırlamak içi kendi açısından bir gayret içine girmesi bu açıdan ciddiye alınmalıdır, zira başka bir siyasi gerçeğe işaret etmektedir.” (Yeni Şafak, 25 Temmuz 2009)

Beş ayrı medya kuruluşundan maaş alarak aylık maaş gelirini 100.000 TL.’nin üzerine çıkartmak suretiyle rekor kıran Fehmi Koru Çalıştay’a Yeni Şafak adına katıldı. Koru’nun açılım muhatabı ise DTP:

“Teröre muhatap her ülkede çözümün yolu siyasi bir muhatapla açıldı. Türkiye’de bu muhatabın kim olacağı belli: Demokrat Türkiye Partisi, DTP… Ak Parti ve CHP’nin devletin hassas birimlerinin de destek çıktığı çözüm arayışlarına DTP’nin de katılması bir zorunluluk…” (Yeni Şafak, 30 Mayıs 2009)

TESEV’de Demokrasi, Sivil Toplum ve İslam Dünyası Programını yöneten Sosyal Sorunları Araştırma ve Çözüm Derneği’nin (SORAR) başkanı, kendi ifadesi ile etnik olarak Laz asıllı, sosyalist, Galatasaray Lisesi mezunu Ruşen Çakır Çalıştay’a Vatan Gazetesi’ni temsilen katıldı. Yazdıklarına bakılırsa açılım sürecine PKK da dahil edilmeli:

“Bana göre PKK ve Kürt sorunları iç içe geçmiştir ve bunları birbirlerinden ayırarak çözmek pek de mümkün değildir. Yine kanımca, Türkiye sorunun çözümünü dışarılarda değil içerilerde aramalı ve çözüm sürecine bir şekilde muhakkak PKK’yı da dahil edebilmelidir.” (Vatan, 25.05.2009)

Kendi deyimi ile 45 yıllık sosyalist olan, Doğu Perinçek, Cengiz Çandar, Şahin Alpay, Mahir Çayan, Yusuf Küpeli, Hüseyin Cevahir, Hasan Cemal ile 70’li yıllarda her türlü mücadeleye giren Oral Çalışlar Çalıştay’a Radikal Gazetesi’nin temsilcisi olarak katıldı. 1998’den sonra Perinçek ile yollarını ayıran Çalışlar  da çözümün Öcalan ile sağlanabileceğine inananlardan.

“PKK nasıl silahsızlandırılacak? Dağdan nasıl indirilecek? PKK adına bu konuda kim karar verecek? Kim elini taşına altına sokacak? Bu soruları sormaya başlayınca birçok kişi, kulağınıza hafifçe eğilerek şöyle fısıldıyor: “Bu çözümün adresi İmralı’dır.” Daha önce Karayılan da benzer bir adres göstermişti. Gerçekten Öcalan böyle bir çözüm için adres olabilir mi? Bunu geçen hafta Ahmet Türk’e sormuştum: “Bu konuda en uzlaşmacı Öcalan’dır. En kolay onun üzerinden çözüme ulaşılabilir” demişti. Avni Özgürel’in yıllardır cesaretle ve ısrarla işlediği ‘çözüm Öcalan’dan geçer’ saptaması, kendini kabul ettiren bir gerçeklik haline mi geliyor?” (Radikal, 9  Haziran 2009)

03-04 Mart 2008 tarihinde Brüksel’deki Avrupa Parlamentosunda yapılan bir Konferansa, tanınmış Kürt siyasetçi olan Ahmet Gülabi Dere ile birlikte katılarak Kürt sorununun Türkiye’de siyasal ve demokratik yöntemlerle çözümünden yana bir konuşma yapan Cengiz Çandar 68 kuşağı gençlik hareketlerinin önemli isimlerindendi. Siyasal Bilgiler Fakültesi Öğrenci Derneği Başkanı olarak faaliyetlerde bulunduğundan 12 Mart Askeri Müdahalesi’nin sakıncalıları arasına girdi. Yurtdışına kaçtı. Filistin direnişi çerçevesinde Şam’da, Beyrut’ta ve daha sonra sırasıyla Cenevre, Paris ve Amsterdam’da yaşadıktan sonra 1974 yılında Türkiye’ye döndü. Ölümüne dek Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın özel danışmanı ve en yakınlarından biri olarak görev yapan Çandar Çalıştay’a Radikal Gazetesi’ni temsilen katıldı. Çandar çözümün Öcalan ve DTP ile sağlanabileceğine inanıyor.

“Özellikle, son seçim başarısından sonra DTP’yi bir “Kürt siyasi aktörü” olarak görmeden “Kürt politikası” nasıl üretilebilir? PKK, “çözümün bir parçası” yapılmadan silahlar nasıl bıraktırılacak?” (Radikal, 28 Temmuz 2009)

Çalıştay’a Sabah Gazetesi adına katılan ekonomi yazarı Okan Müderrisoğlu açılım konusunda TSK’ni engel olarak görüyor.

“Terörle örtüşen Kürt sorununun çözümünde oluşan iyimser hava maalesef, TSK komuta kademesinin baş etmesi gereken travmatik olaylarla iç içe geçti.” (Sabah, 04 Ağustos 2009)

Ahmet Davudoğlu’ndan boşalan Başbakanlık uluslar arası ilişkiler danışmanlığı makamına oturan SETA(Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfı) Başkanı Prof. Dr. İbrahim Kalın Çalıştay’a Sabah Gazetesi adına katıldı. Lisansüstü eğitimini Malezya ve ABD’de yapan akademisyenler geleneğinden gelen Kalın’ın yazdığına bakarsanız Türk kimliği konusunda şüpheleri var.

“Altı asır bireysel ve kültürel kimlikleri nedeniyle kavga etmeyen iki topluluk nasıl olur da birbirine tahammül edemez hale gelir? Kürtle ve Kürtlükle varoluşsal bir sorunu olan bir Türk kimliği (eğer böyle bir şey varsa), Osmanlı tecrübesinden nasiplenmemiş demektir. Cumhuriyetin kuruluş tecrübesi de bundan farklı değildi.” (Sabah, 01 Ağustos 2009)

Gazetecilik hayatına Zaman Gazetesi’nde başlayan Mustafa Karaalioğlu Yeni Şafak Gazetesi’nin kuruluşunda da yer aldı. 2007’den bu yana Star Gazetesi’nin Genel Yayın Yönetmenliğini ve Star Medya Grubu’nun İcra Kurulu Başkanlığını yürüten Karaalioğlu Çalıştay’a bu gazete adına katıldı. Karaalioğlu gazetesinin yazarı Şaml Tayyar gibi her türlü felâketi Ergenekon’a bağlayanlardan.

“Kürt sorunu bitince Ergenekon, Ergenekon bitince de Kürt sorunu bitecektir. Şimdi ikisi el ele bitişin mecburi istikametine doğru yol almaktadır.” (Star, 25 Temmuz 2009)

Çalıştay’a yine Star Gazetesi adına katılan ve İslamcı basının prenslerinden olan Nasuhi Güngör’ün nasıl bir mantık kargaşası içerisinde olduğunu anlamak için şu yazdıklarını okumak yeter.

“Bana göre, toplantıya damgasını vuran tespit şuydu: ‘Bugüne kadar Kürt düşmanlığı sistematik biçimde devlet tarafından yapıldı. Bugün devlet taraf olmaktan vazgeçiyor. Burada çok ciddi bir tehlike var. Kürt düşmanlığı siyasileşebilir ve geçmişte devletin, askerin yaptığını MHP üstlenebilir. Kürt sorunu artık Türkler için siyasi bir sorundur ve bunu aşmak için ciddi bir kamu diplomasisi gerekir.” (Star, 3 Ağustos 2009)

Çalıştay’a çeşni olsun diye çağrılan eski istihbaratçı ve stratejist Prof. Dr. Mahir Kaynak’ın kızı Bahçeşehir Üniversitesi rektörü ve Akşam Gazetesi yazarı Prof. Dr. Deniz Ülke Arıboğan ile Habertürk Gazetesi yazarı Muharrem Sarıkaya’yı yukarıda anılan zevat ile aynı kategoride değerlendirmek mümkün değil.

Bu Çalıştay’a Tayyip Erdoğan’a yakınlığı ile bilinen kendi deyimi ile İslamcı-demokrat Kürt aydını Mehmet Metiner’in niçin çağırılmadığını benim gibi pek çok insan da merak ediyordur kanaatindeyim.

Kılavuzumuz bunlar olunca inşallah burnumuz kötü bir yerlere girmez.

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!