Erol Sunat
Erol Sunat

Veriye gel veriye

featured

TÜİK, bir kilo peynirin, bir kilo zeytinin, bir kilo çiçek yağının, zeytinyağının kaç lira olduğunu, yapılan dokunuşların yüzde kaçlara ulaştığını biliyor mu? Tespit edebilmiş mi? Ya beyaz ve özellikle kırmızı etin…Bir litre sütten haberi var mı mesela… Olsaydı, yüzde onlara yakın rakamlar veri diye açıklanırdı diye düşünüyoruz… Ardından yok yok diyoruz, kıyamazdı rakamlara, biz varken… En kolayı bize kıymak… Verilerin ağzı dili olsa, bu işin aslı şu, faslı şu, gel kıyma şu insanlara diyecekler demesine de… Veri veri, bas geri…gibi kelamlara karşı ne desin ne söylesin veri?

Açıklansa da veri, biz gideriz geri geri…Veri kâbus, veri hayal kırıklığı, veri boş bir ümit. Veri değil sözünün eri. Veri denen bir tespitin elinde kaldık. Eline kaldık. İnsafına kaldık.

Veri, ben ne dersem o dercesine davranıyor. Sepeti ayrı, tespit yaptığı, ölçüm yaptığı çarşısı, pazarı, marketi ayrı…

Yalnız o tespitlerin yapıldığı yerler bu ülkede var mı?

Enflasyon denen canavar, mini minnacık sevimli bir şey gibi anlatılıyor.

Ne var canım, enflasyon mu var? Hani nerde, ben neden görmüyorum, ben neden hissetmiyorum dercesine yapılıyor cümle açıklamalar.

En son on iki bin beş yüz liraya çıkabilen emekli maaşı, köke takıldı kaldı, kök meselesi hem izaha hem çözüme muhtaç…Meselenin köküne inmek gibi bir yaklaşım var mı yok mu emekliler yılının son günlerinde hep birlikte göreceğiz.

Bir zamanlar elli lira büyük paraydı…Şimdi bir kilo ıspanak ediyor.

En büyük paramız iki yüz lira. Ne saklamaya geliyor ne bozdurmaya…

Döviz karşısında havlu attı. Bir gram altının yanına yaklaşabilmesi fermana mahsus.

“Kimseye etmem şikâyet, ağlarım ben halime / Titrerim mücrim gibi baktıkça istikbalime” diyen o içli şarkı sanki onu anlatıyor.

O iki yüz lira ki, vakti zamanında kral paraydı…Havası bir başkaydı. Alım gücü yüksekti.

Pazarda harca harca bitmezdi.

Göz değdi…

Nazarlara geldi…

*****

Şimdi bin lira ile ne alabilirsin diye soruyorlar. Bin lira beş tane iki yüzlük…Pazar verilerine göre, pazardan son kuruşuna kadar harcanan bir para olarak çıkma ihtimali yüksek olan bir para…Ancak, onun yarısıyla dahi pazara gelen insan sayısı her geçen gün daha da azalıyor…

Bin lira doğalgaza yetmiyor. Kiranın en az on beşte biri…Derde derman olması söz konusu bile değil. Memlekete gidip gelmeye kalksanız, bir ihtimal gidersiniz de geri gelemezsiniz. Hatta gitmeniz bile şüpheli.

Bin lirayla yola çıkan yolda kalır. Çarşıya giden, vitrinlere bakmak bedavaydı der geri döner.

Bir zamanlar dehşet bir paraydı. Çocukluk yıllarımda mor binlikler vardı. Rahmetli babamın Polis maaşı 150 lira bile değildi. Hatırladığım kadarıyla 143 liraydı.

O zamanlar enflasyon yoktu. TÜİK yoktu. Buçuklu küsuratlı rakamlar yoktu. Ortası delikli yüz paraya yani 2.5 kuruşa bir külah kabak çekirdeği alındığı günlerdi. Rahmetli annemle kâğıt 2.5 lirayla Çarşamba pazarından file dolusu alışveriş yaptığımız bir dönemdi.

Alım gücü denen bir güzellik vardı. Şimdi her şey var. Raflar dolu, pazar tezgâhları dolu. Lakin cebimizde o fiyatlara yaklaşabilecek para yok. Alım gücü pes etti, iflas etti.

Paranız yetti mi, yetiyor mu, yetecek mi diyen yok…

Hem de oldukça uzun bir süredir yok. Kiminin atıp savurduğu, kiminin yanıp kavrulduğu, oraya buraya savrulduğu bir dünya…

*****

Emeklinin, asgari ücretlinin aldığı para, adı büyük Kozanoğlu misali…On bin lira, on iki bin beş yüz lira, on yedi bin iki lira…

Bu para nasıl para?

Bir ev kirası edesi yok…Pazara gidesi yok…Borcu harcı ödeyesi yok…Nefesi yok…

Neşesi yok…

Bunlarda veri…

Veri amma…

Kimsenin göresi yok…Bakası yok…Duyası yok…Aldırası yok…

Bu verilerle, bu paralarla ekonomist olmamak elde değildi, artık her birimiz, gencimiz, yaşlımız, emeklimiz, asgari ücretlimiz ekonomist oldu çıktı. Sokak ekonomisi diye bir şey var. Sokağın verisi diye bir şey var. Pazarın verisi, çarşının verisi onlar daha bir başka…

Verilerin arasında adım atacak hali kalmamış, sıkışmış, bunalmış, hafakanlar basmış bir halde geldik 2024 yılın son günlerine…

Son bir veri kaldı öyle ya…Onun da gidişatı, ne çıkacağı, nereye varacağı, hangi rakamı tamamlayacağı belli…Bu verilerle mi enflasyona ezilmeyeceğiz, ezdirilmeyeceğiz?

*****

Gönlümüzden geçen bu değildi benzeri cümlelerin eşliğinde takdim edilecek açıklamalar bekliyor bizi…Refah paysız, seyyanen artışsız…Verilirse dişimi kıracağım diyenlerin, ağzında diş kalmadı.

Onca hengâmenin arasında espri yapabilen, mizah yapabilen bir mizaca sahibiz.

Eğer bunları da yapmazsak, beynimiz yanacak…

İşi boş vermişliğe vuranlarımız…Bu da geçer diyenlerimiz…Neler gördük biz diye konuşanlarımız…Ölümden öte yol mu var diye anlatanlarımız…Selam olsun verilere diye selam gönderenlerimiz pek çok…

Ne çıktı Kasım ayı verisi?

Yüzde 2,24…

Hay maşallah! Veriye gel veriye, millet döndü deliye…

Hoş geldin Aralık…

Bu veriye ne deniyor?

Perşembe’nin gelişi, Çarşamba’dan mı belli oldu, Çarşamba’yı sel mi aldı?

*****

Enflasyon beklentisi dün itibarıyla yüzde iki civarındaydı. Denildiği gibi de oldu. Az biraz geçti ikiyi. Geriye kaldı bir veri…Rakam gitmez ileri…

Ne çıkacak ikinci altı ayın enflasyonu?

Bu arada refah payı da beklemiyorum diye yazmış bazı yorumcular.

Refah payının olmadığı yerde seyyanen kavramının esamisi okunur mu?

Okunur diyenler…Okunmaz diyenler…Çekimserler…Olabilirde olmayabilir de diyenler…

TÜİK notu kıt, rakamların yüksek olanını, gerçeğini kime sakladığı belli olmayan değişik bir değerleme uzmanı…Son beş ayda 5 verdiği görülmedi. Geçtim beşten, dört bile vermedi…Eli titriyor eli, ne yapsın veri?

Rakamların sıkılması, sıkılıp suyunun çıkarılması, adeta bir küsür diyecektik, hadi sevildiğinizi bilin iki ile üç arasında gidip gelmenizde bizden olsun dercesine bir yol izliyor. Gerçek rakam bu değil, bilenler, hissedenler, ne çektiğimi bir ben bilirim, bir de Allah diyenler.

*****

TÜİK, bir kilo peynirin, bir kilo zeytinin, bir kilo çiçek yağının, zeytinyağının kaç lira olduğunu, yapılan dokunuşların yüzde kaçlara ulaştığını biliyor mu? Tespit edebilmiş mi?

Ya beyaz ve özellikle kırmızı etin…Bir litre sütten haberi var mı mesela…

Olsaydı, yüzde onlara yakın rakamlar veri diye açıklanırdı diye düşünüyoruz…

Ardından yok yok diyoruz, kıyamazdı rakamlara, biz varken…

En kolayı bize kıymak…

Verilerin ağzı dili olsa, bu işin aslı şu, faslı şu, gel kıyma şu insanlara diyecekler demesine de…

Veri veri, bas geri…gibi kelamlara karşı ne desin ne söylesin veri?

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!