Kira, kendini güncelleyip yüzde 60 ve civarı bir güncellemeyi esas alırken, Asgari ücretli yüzde 30, emekli yüzde 15,75. Memur emeklisi de yüzde 11,54 zam aldı. Açmazlara daldı… Ne mi yapıyor emekli? Yaşı ister yetmiş küsur ister seksen küsur ve hatta doksan küsür olsa da bir şekilde kirasını ödemeye karşılamaya çalışıyor. Yetmiyor, maaşı bir kira dahi etmiyor.
Yıl 1979’du. Mesleğimin beşinci yılıydı. Maaşım beş bin beş yüz lira civarında. Rahmetli ev sahibim Selahattin Ağabey, kira olarak benden yedi yüz lira istemişti.
Kiralarla alınan maaşlar arasında bir denge vardı. Kiranın maaşı geçtiği bir yerde bütün meslek hayatım boyunca çalışmadım. Lakin yetmiş yaşından sonra, kiranın emekli maaşlarını geçtiğini görmekte varmış…
Bu zamanlar maaşın kira karşısında pes ettiği zamanlar desek daha doğru…
Selami Şahin’in en güzel şarkılarından biri, “Seninle başım dertte” olunca;
Başın neyle dertte diye sormuşlar. Neyle dertli değil ki demiş vatandaş…Kira diye öyle bir derdim var ki…Kira demek, barınma demek…Kirayı veremedin, kapının önündesin, ölmekten beter bir haldesin. Ölen kurtuluyor, bu derdi çeken her gün ölüp-ölüp diriliyor yarın ne olacak diye…
Kira, emekliden öğrencilere kadar uzanan uzun ince bir çizgi. Öğrenciye tahsil hayatını askıya aldırıyor. Emekliye ve asgari ücretliye kapıyı gösteriyor.
Barınma çözümsüz bir vaka olma ciddiyetini koruyor.
Ne diyordu Selami Şahin?
“Bilmiyorum seninle / Sonumuz ne olacak?”
Sonra da devam ediyordu…
“Her gün değişiyorsun / Avutuyorsun beni / Bir bilmece gibisin / Çözemedim ben seni”
“Seninle başım dertte /Ne yapsam bilmiyorum…”
Kira ile başımız dertte…Ne yapacağımızı bilemiyoruz…
Kira denen bilmeceyi kim çözecek?
Varsa bir çözen öpelim ellerinden…
*****
Dünyada mekân ahirette iman mı?
Yoksa, dünyada iman, ahirette bir mekâna kavuşmak mı?
Bu söz ne kadar doğru tartışılır. İnşaat sektörüne ilaç gibi geleni, dünyada mekân diye başlayanı diyenleri espriyle karışık hemen her tarafta dinleyebilirsiniz.
Dünyada mekân… diye başlayan cümlenin önüne geçen, önünü kesen bir başka cümle henüz olmasa da, emekli ve asgari ücretlinin maaşları, yıldızı iyiden iyiye parlayan kiranın altında kaldı. Enflasyonun yanında birde kira ezdi emekliyi ve asgari ücretliyi. Maaşlarının yarısını vermeye razı da olsalar, kira o kira değil, ev sahibi o ev sahibi değil…Adil olmayan, çarpık bir arz ve talep meselesi. İçinden çıkılamayan bir bataklık dense yeri.
Ortada haksız kimse yok aslında…Şartlar neyi gerektiriyorsa insanlar öyle davranmaya çalışıyorlar. Mesele kira denen açmaza bir çekidüzen verebilmekte…O çekidüzen verilemedikçe ne kiracı rahat edebilecek ne de ev sahibi…
*****
Siyasilerimiz bize “Ev anahtarı” vaat ettiler, “araba ile iki anahtar birden vaat ettiler.”
Sonunda bizleri hem evden hem arabadan ettiler.
Elimizde, rahmetli Şekip Ayhan Özışık’ın Nihavent şarkısı, “Ellerim böyle boş mu kalacaktı” şarkısının adeta bizi anlatan dizelerinden başka bir şey kalmadı…
Şöyle diyordu o güzel şarkı;
“Ellerim böyle boş, boş mu kalacaktı / Gözümde hep böyle yaş, yaş mı olacaktı / Aramızda sıra dağlar, dağlar mı olacaktı”
Ellerimiz boş kaldı. Gözlerimizde yaş eksik olmadı. Ev sahibi olmakla aramızda sıradağlar oluştu. Bir türlü su basmanındın öteye gitmeyen kooperatifler yüzünden, elimizde, hayallerimizin toprağa gömülüp kaldığı bir yığın hüzün dolu acı ve buruk hatıra kaldı.
*****
Hükümetlerimiz son yarım asırda, isteseler güzel Türkiye’mizin güzel insanlarının yüzlerini güldürebilir, onların bin bir çileyle tırnaklarıyla kazıya kazıya biriktirdikleri birikimlerinin yazık olmasına göz yummazlardı.
İnsanımızın kimi kooperatif zede oldu, kimi Holding zede…
Hakkımı helal etmiyorum, huzuru mahşerde iki elim iki yakalarında diyerek öbür tarafa gitti insanlar. Tek bir istekleri vardı…Ev sahibi derdi olmayan, kendilerine ait bir ev…
Şuraya çivi çakma, şuraya şunu asma diye başlayan, sana saray gibi ev verdim diye devam eden bir yığın lafı duymak istemiyorlardı…
Çok şey mi istemişlerdi?
Yaşarken, sağken bir mekân sahibi olmak için bu millet az çalışmadı. Az gayret sarfetmedi. Olmadı, olamadı. Birçok girişiminde öyle mağduriyetler yaşadı ki, dizi olur, roman olur.
Bir tarihte kooperatifler, ardından holdingler insanımızın hayallerini toprağa gömdü. Bazılarını o hayallerle birlikte aldı götürdü.
*****
Evim olsun, küçük olsun, benim olsun, kira derdinden kurtulayım, diyen insanların kimi evlerine kavuşamadan, kimi oturamadan, kimi borcunu öderken ya kalpten gitti ya tansiyondan…
İnşaat sektörü, vicdan sahibi müteahhitlerle yüz güldürürken, insanları yüz üstü bırakanlar ah aldılar. Sektör ağır yaralar aldı. Güvensizlik gibi, itimat edememe gibi söylemlerin baş hedefi oldu.
İnsanımız tahminlerin çok ötesinde mağdur oldu, mağdur edildi. Bu kadar zarar görmeyi, bu kadar üzüntü çekmeyi, bu kadar aldatılmayı ve kandırılmayı hiçbir zaman hak etmedi.
Düzgün ve dürüst hareket edilse, meydan açgözlülere ve kısa yoldan zengin olmak isteyenlere bırakılmasaydı, konut sorunu diye bir şey kalmazdı güzel ülkemizde…
Şu an geldiğimiz noktada ev sahibi olmak çok daha zor…
Daha kira konusunu aşamadık. Kira insanlarının kolunu kanadını kırdı. Sokakta kalmak gibi, bir çatı altına sığınma umudunu kaybetme gibi bir kâbus çöktü insanımızın üstüne…En son maaş artışıyla, emekli aylığı 14 bin 469 lira.
Kira, kendini güncelleyip yüzde 60 ve civarı bir güncellemeyi esas alırken, Asgari ücretli yüzde 30, emekli yüzde 15,75. Memur emeklisi de yüzde 11,54 zam aldı. Açmazlara daldı…
Ne mi yapıyor emekli?
Yaşı ister yetmiş küsur ister seksen küsur ve hatta doksan küsür olsa da bir şekilde kirasını ödemeye karşılamaya çalışıyor. Yetmiyor, maaşı bir kira dahi etmiyor.
*****
Kira diyor ki?
Ey bu hanede oturan! Veremeyeceksen talep edilen kirayı…Bırak kavgayı, bırak tartışmayı…Ya ver parayı…Ya yarından tezi yok, düşün ev aramayı…
Bana ister bencil de… İster sen eskiden böyle biri değildin de…İnsafın, vicdanın merhametin nereye gitti, nereye kayboldu de…
Sen vermezsen, verecek çok bu istenilen kirayı…
Kusura bakma amma, senin derdin, imkânın benim sorunum değil ki…
Sorun kimin mi sorunu?
Kirayı veremeyecek, karşılayamayacak bir maaşa talim eden emeklinin ve asgari ücretlinin mi? Bu maaş, kiraya yeter, hatta üste para bile artar diye düşünen, sokağın halini ahvalini bir türlü göremeyenlerin mi?
Sevgili kira…
Derdin imanın para…İnsanlar düşmüş dara…Düşünür kara-kara…
Paraları vardı da vermediler mi?