Bin yıldır, hatta çok daha ötesinde bu coğrafyada Türk var, Türk var, Türk var! Gerisi lafı güzaf! Ne mi diyelim? Mevzubahis olan Türk ve Türklükse, gerisi teferruattır.
2014 yılında kaybettiğimiz rahmetli Şair Bekir Sıtkı Erdoğan, “Bizim Türkümüz” adlı şiirinde diyor ki;
“Atlarımız aldan, kırdan, yağızdan, / Akıncılar kopmuş gelmiş Oğuzdan, / Küçüklü, büyüklü hep bir ağızdan, / Dünyaca söylenir türkümüz bizim.”
“Kanundur, değişmez dünyanın seyri, / Kimsenin kimseye dokunmaz hayrı, / Savaştan yılmayız, Allah’tan gayrı / Hiç kimseden yoktur korkumuz bizim.”
“Üç lâf etsem Türküm derim, üçünde, / Sana cevabım var bana niçin de / Yetmiş iki buçuk millet içinde, / İşte budur gerçek farkımız bizim.”
Şairimiz şiirinin son kıtasında, “Üç laf etsem, Türküm derim üçünde” diyerek Türk’ün ve Türklüğün farkını ortaya koymuş. Bugün onun dediği yerdeyiz. Üç laf etsem, Türk’üm diyeceğimiz o noktada…
Ve bundan asla geri adım atmayacağımız bir yerde.
Türk; Türkiye Cumhuriyeti’nin banisi Mustafa Kemal Atatürk’e göre, yıldırımdı, kasırgaydı, dünyayı aydınlatan güneşti.
Anadolu coğrafyasına bin yıldır hâkim olan Türk milletiyle bin yıldır uğraşan uğraşana…
Her defasında değişik söylemler, değişik hücumlar, yıpratmalar, saldırılar ardı ardına geliyor.
Anadolu da çeşitli milletlerin var olduğu iddiaları çok önceden de vardı. Bir ara bu rakam otuz altıya kadar çıkarılmış, mozaikten falanda bahsedilmişti.
MHP Genel Başkanı rahmetli Alparslan Türkeş, 11 Haziran 1995’te “mozaik” tartışmaları üzerine şunları söylemişti; “Bugün bazıları, ‘Türkiye pırıl pırıl mozaiktir’ diyor. Ne mozaiği ulan. Türkiye’de Türk yaşıyor. Burası 1071’den beri Türklerin memleketidir. Türklerden önce buralarda Frigyalılar, Hititler, Lidyalılar yaşamış. Bunların hepsi ölü milletlerdir. Hepsi yok olup gitmişler. Kimi çevreler, ‘Kürt gerçeğini tanıyacağız’ diyorlar. Yediği naneye bak. Sen önce Türk gerçeğini tanı. Kürtler bizim bin yıllık kardeşimizdir.’’
*****
Türklüğü ayağa kaldıran, dirilten, adeta küllerinden yeniden doğmasına sebep olan odur.
Türklüğe yeni bir şuur ve gurur kazandıran odur.
Yücelten, ulu bir zirveye oturtan odur.
Türklük bayrağını açtığında, yorgun, ümitsiz, kaderine küs, hayata kahretmiş milletini toparlayan, şaha kaldıran, zaferden zafere koşturan, vatanın her karış toprağını geri alan odur…
İşte o kahramanın ve ona inanan Türk Milletinin birlikte temelini attığı devlet yüz yaşını doldurmak üzere.
Onun içindir ki; Üç laf etsem, Türküm derim üçünde diyeceğimiz o çizgideyiz.
Ve biz bu çizgiyi o kahramana borçluyuz.
Mustafa Kemal Atatürk’e….
*****
Osmanlı aydınlarının bile kabul etmediği kaba-saba diye reddettiği Türklük kavramını Türk milletine, “Ne mutlu Türk’üm diyene” diyerek, Türk Milletinin Türklüğü ile iftihar etmesini, Türklüğün dünya üzerinde saygı ve itibar görmesini sağlayan Mustafa Kemal Atatürk’tür.
Banisi olduğu Türkiye Cumhuriyeti yüzüncü yılının içinde.
29 Ekim 2023 tarihinde ilk yüzyılına erişmiş olacak. O günden sonra da Türkiye Cumhuriyeti için ikinci bir yüzyıl başlayacak.
Ne diyordu Mustafa Kemal Atatürk?
“Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır, fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır.”
*****
Türk kavramıyla, Türklükle, Türk kavramının sahip olduğu ağırlıkla, ihtişamla derdi olan, sıkıntısı olan söylemler, kendimizi bildik bileli var. Bin yıldır, Türk’ün aleyhine söylendikten sonra geri alınan sözlere şahit bu coğrafya, hücumlara, saldırılara, işgallere, çarpışmalara şahit.
Dünde vardılar, bugün de varlar, yarın da olacaklar. Atıldığı halde gerisin geriye çark eden adımlar yüz yıllardır hep var.
Rahmetli Kazım Karabekir Paşa, sözlerini yazmış olduğu “Türk Yılmaz” marşında ne diyordu?
“Çelik gibi kollu, tunçtan ayaklı, / Türk hiç yılar mı, Türk hiç yılar mı? / Türk yılmaz, Türk yılmaz! / Cihan yıkılsa, Türk yılmaz!”
Üç laf etsem, Türküm derim üçünde demişti ya şair….
Türkiye Cumhuriyeti’nin banisi Mustafa Kemal Atatürk diyor ki;
“Bu ülke, tarihte Türk’tü bugün de Türk’tür ve sonsuza dek Türk olarak yaşayacaktır.”
*****
Osmanlının son döneminde, Türklere ne diyorlardı biliyor musunuz?
Etrak-i bi-idrak!
Yani anlayışsız Türkler!
Lakin, aynı dönemde; Ermenilere, “Millet-i Sadıka”, İngilizlere ve Araplara “Kavmi Necip”., Rumlara “Romeos” yani Romalı deniyordu…
Sonra ne mi oldu?
İzmir işgal edildi, Antep, Urfa, Maraş işgal edildi. Kim dost, kim düşman, kim işbirlikçi ortaya saçıldı. İstiklal mücadelesi başladı.
Anadolu coğrafyası işgalcilerden temizlendikten sonra, Türkiye Cumhuriyeti’nin temelleri atıldı.
23 Mayıs 1928 tarihinde TBMM, 1312 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanunu’nu kabul etti. Böylece…Türk milletinin evlatları yurttaşlık payesine eriştiler.
Türk vatandaşı, Türkiye Cumhuriyeti’nin vatandaşı olmanın mutluluğunu ve gururunu yaşadı.
Üç laf etsem, Türk’üm derim üçünde demek onun için bugün çok daha önemli…
*****
Türk kavramını yücelten ve mazlum milletlere umut aşılayan, hürriyet rüzgarları estiren Mustafa Kemal Atatürk oldu.
Bugün Doğu Türkistan’ın sesi, Kerkük’ün sesi, Türk ellerinin sesi ancak ve ancak Türk olmakla mümkündür.
Çünkü, ben Türk’üm demek, ayağa kalkmaktır, silkinmektir, kendine gelmektir, toparlanmaktır.
Kürşad olup 40 yiğitle Çin sarayını basmak, Alp-Er Tunga olup düşmana kök söktürmek, Alpaslan olup Malazgirt’ de destan yazmak, Kılıçaslan olup Miryokefalon’da Anadolu Türk’tür diye damga vurmak, Fatih olup İstanbul’u fethetmek, Genç Osman olup Bağdat’ın kapısını açmak, Mustafa Kemal olup kaybedilmiş bir vatanı kurtarmak, Türk’e has, Türk’e özgü bir haslettir. Türk olmayanda bulunmaz.
“Üç lâf etsem Türküm derim, üçünde” işte böyle bir tespitin neticesidir.
*****
Güftesi Orhan Veli’ye, bestesi Sezen Aksuya, seslendirmesi Levent Yüksel’e ait olan o güzel şarkı ne diyordu “Geç bunları, anam –babam geç bunları!”
Buradan nereye mi varacağız?
Deniyor ki, bu topraklarda şu varmış, bu varmış, falan yaşarmış, filan yaşamış. Kim onlar? Kimmiş onlar? Neredeyse tarihi inkar edecekler, Anadolu’ya Türk gelmedi, hiç görmedik, bilmiyoruz, onlarda kim, bu coğrafyada Türk yoktu diyecekler!
“Geç bunları, anam-babam geç bunları!”
Ne diyordu şair; Üç lâf etsem Türküm derim, üçünde…
Bin yıldır, hatta çok daha ötesinde bu coğrafyada Türk var, Türk var, Türk var! Gerisi lafı güzaf!
Ne mi diyelim?
Mevzubahis olan Türk ve Türklükse, gerisi teferruattır.
Ne mutlu Türküm diyene.