MHP’ye gönül verenler, gençlik yıllarından beri, hep “ Türkeşçi” olarak anıldılar.
Rahmetli Alpaslan Türkeş’i sevmeleri, onu karşılamaları, onu uğurlamaları, onunla aynı lokantada birkaç lokma yemeleri, onun elini öpmeleri, onunla aynı mekânda kısa bir süre bile bulunmaları, onlar için bir ömür boyu anlatacakları bir hatıra oldu.
Vatandaş üç hilalli bayrakları evine, arabasına asanları, mitinglerde “Başbuğ Türkeş” diye bağıranları hep o isimle andı ve anmaya devam ediyor.
Sohbetlerde siyasi görüşlerle ilgili bir konu geçtiğinde, “falanca Abi mi, o bildik bileli koyu Türkeşçidir. Hem hiç taviz vermez. Türkeş’e laf söyletmez” denirdi.
Rahmetli Türkeş’in ismi, MHP’nin çok önündeydi.
O devrin insanları için, önce Türkeş, sonra MHP gelirdi.
Yetmişli yılların MHP’sinde aktif olarak görev yapanlar, “Şimdi diyorlar, MHP ismi önde, sadece o kadar… Ama, bize hala Türkeşçi diyorlar. Bu namla anılmak bizim için şereftir.”
MHP’ye gönül verenler, rahmetli Türkeş’in vefatının 20. Yılında hala onu arıyorlar.
Yaşı 70’lere merdiven dayamış olan bir MHP’li, “Gözler meydanlarda onu arıyor, sözler onu arıyor, kalpler onu arıyor.” diye görüşlerini belirtiyor.
Bir insanı bu denli sevmenin, bu denli onu aramanın ve onun yerine kimseyi koyamamanın anlamını hiç merak eden oldu mu?
İşte karizma denilen özellik bu…
Rahmetli Mustafa Kemal Atatürk’te, rahmetli Adnan Menderes’te, rahmetli Turgut Özal’da var olan özelllikler, işte böyle karizmatik özelliklerdi.
Alpaslan Türkeş, MHP’liler için tartışılmaz derecede sevilen bir insandı. Ona laf söyletmezler, ona laf söylemek isteyeni de hoş karşılamazlardı.
MHP’liler onu unutamadılar. O unutulacak bir insan değildi. MHP’liler onu Türk Milliyetçiliğinin fikir babası olarak, liderleri olarak, başbuğları olarak sevdiler, inandılar ve peşinden yürüdüler.
Rahmetli Türkeş, Türk Devletlerinde de, saygı ve itibar gören, o devletlerde mümtaz bir şahsiyet olarak kabul gören istisnai bir kişiliğe sahipti.
Yeni nesil MHP’liler, belki Türkeşçi olarak anılmıyorlar, belki bu kavramı, babalarından ve yaşları kendilerinden en az 15-20 yaş büyük olanlardan dinlediler. Ancak, rahmetli Türkeş’le birlikte o yılları yaşayanlar, aynı havayı teneffüs edenler, geçmişte yaşadıkları hatıraları, gözleri buğulanarak anıyor ve anlatıyorlar.
O günleri yaşayanlardan bir MHP’li şöyle diyor, “Evet, o yıllarda iktidar değildik, iktidar olmak umurumuzda bile değildi. Memurduk sürüldük, kimsenin gitmek istemediği yerlere gittik, bir Türkeşçi gelmiş diyorlardı, sonra o insanlara Başbuğumuzu anlattık, davamızı anlattık, insanların bize hak vermeleri uzun yıllar aldı. 17 Milletvekili çıkardığımız zaman ise dünyalar bizim olmuştu.1999 Nisanında iktidar olduk ama bu konuları konuşmak istemiyorum. Rahmetlinin elini bir kere öpmek nasip oldu. Şimdi torunlarıma anlatıyorum o günleri…”
O günlerin MHP’lileri, MHP’nin efsanevi lideri diye, rahmetli Alpaslan Türkeş’in posterlerinin asıldığı salonlara ve duvarlara bir başka buruk bakıyorlar.
Türkeş’in isminin konuşmalarda kaç defa geçtiğini bile sayıyor ve sorguluyorlar. Hayatlarını Türkeşli günler ve Türkeşsiz günler olarak iki bölümde irdeleyenleri var.
Türkeşçiler yani MHP’liler, karizmatik liderleri Alpaslan Türkeş’in yerine kim olursa olsun koyamıyorlar.
Vefatının üzerinden 20 yıl geçmesine rağmen bu görüşlerinde bir değişiklik olmadı.
“Onun ismini gönlümüzden, resmini evimizden silemezler” diye, konuşuyor bir MHP’li…
MHP’liler duygusal insanlar, Rahmetli Türkeş’le ilgili hatıralar ve konuşmalar söz konusu olduğunda, gözler nemleniyor, gözyaşlarını kimi saklıyor, kimi saklamaya gerek görmüyor.
Ruhun şad, mekânın cennet olsun…