Uzun uzun zaman önce memleketin birinde sineğin yağını hesap eden, menfaatlerini her şeyin üzerinde tutan insanların yaşadığı bir şehir varmış. Bu şehirde de paragöz namıyla tanınan oldukça açgözlü bir adam yaşarmış. Bu adamı anlatanlar, aç gezdiği günlerin, aç yattığı gecelerin intikamını alıyor derlermiş.
Şehirde birçok evi varmış. Bazıları konak ve yalıymış. O kendince basit derme çatma bir evde oturur, evlerini de kiraya verirmiş. O tarihlerde şehir göç alan şehirlerden biri olunca paragöz başlamış ellerini ovuşturmaya. Oturulacak evler süratle tükenmiş. Fiyatlar yükselmiş.
Paragöz bu işi paraya çevirmenin yolunu ararken, fırsat ayağına gelmiş. Dışarıdan gelen insanlar, paragözün evlerine talip olmaya başlayınca paragöz geçmişte bir gümüş akçeden fazla etmeyen evlerine beş gümüş akçe istemeye başlamış. Varsın boş dursun diyormuş. Acelem yok. Beklerim. Bu ay olmadı, öbür ay, olmadı üç ay sonra istediğim fiyatı vermeye mecbur kalacaklar.
Oturduğu mahallenin güngörmüşleri, akrabasından ileri gelenler etme demişler, yapma demişler, insanların bu halinden istifade etmeye kalkma, fahiş fiyatlar isteme, sonunda olmadık birine çatarsın, pişman olursun.
Paragöz evler benim demiş, ne fiyat istersem ona veririm. Hem zorla ev kiraladığım yok. Kiralamak isteyen verir beş gümüş akçeyi veririm anahtarını. Kiracılarına değişik şartlar koyması da cabasıymış.
Vali Paşa çağırın şu densizi demiş, kendini ne sanıyor bu adam. Paragöz saygıyla yarı beline kadar eğilerek girmiş Vali Paşanın makamına. Vali Paşam demiş, bende geçimimi böyle sağlarım. Babadan ve hanımın ailesinden bize bayağı bir ev kaldı, bir o kadar da biz aldık. Evi olmayana kiraladık. Bu şehirde en hayırlı işi ben işlerim. Şu anda şehirde neredeyse ev yok. Ben de üç beş gümüş akçe fazladan istemişim çok mu?
Çok demiş Vali Paşa, hane başına iki gümüş akçeyi geçmeyeceksin yalı konak meselesi ayrı bir konu, ancak hanelerde istediğin ve aldığın kiraları bu insanlar karşılayamazlar. Bundan böyle iki gümüş akçeden fazla almayacaksın aldığın fazla akçeleri de kiracılarına iade edeceksin. Yapamam kabul edemem diyorsan, aklın başına gelinceye kadar seni zindana atacağım. Akçelerine el koyup, o insanlardan haksız yere aldığın akçeleri onlara geri vereceğim.
Gel güzellikle bu işi kendin yap, ben duymamış, görmemiş olayım. Bu işleri yaparken de Katibim yanında duracak, iade ettiğin akçelerin zaptını tutacak. Tabi iki de muhafız bulunacak yanınızda.
Paragöz ne dediyse ne kadar çırpındıysa olmamış. Akçeleri iade etmiş etmesine amma verdiklerini geri almak için fırsat kollamaya başlamış.
Aradan üç ay geçmiş. Paragözü hafakanlar basmış. Hastalar olmuş. Karısı en az paragöz kadar hırslıymış. Duydum ki demiş Vali Paşa bu şehirden gidecekmiş, yerine uzun zaman kimse gelmez diyorlar. Merak etme talih yine bizden yana olacak. Şehirde ev kalmadı oturacak. Şu şımaran kiracıları çıkaralım, yeni kiracılardan da on gümüş akçe isteyelim.
Paragöz ne Vali Paşa gider ne de senin dediklerin olur diye yatmış kulağının üstüne. Bir ay daha geçmiş. Bir sabah bir de duyulmuş ki, Vali Paşa gerçekten şehirden bir başka görevle ayrılmış. Yerine Payitahttan bir görevli gönderilmiş.
Paragöz, hemen adamlarıyla bir olup, kiracılarını zırla çıkarmış atmış evlerden. Ya demiş on akçe verirsiniz ya da kendinize oturacak başka evler bulun. Saray gibi evlerde yok öyle bedavaya oturmak diyormuş. Evlerinden atılanlar, hemen Vali Paşanın yerine gelen Beyin yanına koşmuşlar. Bey onları dinledikten sonra çağırın şu ev sahibini demiş. Paragöz yine saygıyla girmiş içeri. Beyin elini öpmüş, ayaklarına kapanmış ağlamış, sızlamış. Bey haneler senin demiş, istediğine istediğin fiyata kiralayabilirsin. Bu senin hakkın. Paragöz Allah ömürler versin Beyim demiş. Ardından da birçok hediye göndermiş Beye. Evine gelince hanım demiş, senin dediğin oldu. Gün artık bizim günümüz. Bundan böyle kim on akçe verdi, o otursun bizim hanelerde.
Paragözün babası, yazıklar olsun senin gibi evlada demiş, sende hiç mi insanlık kalmadı? Hani senin merhametin, hani senin vicdanın? Bundan gayrı benim evladım değilsin!
Paragöz, babasının söylediklerini duymazdan gelmiş. Hanelerinden en geniş olanına dışarıdan gelen bir adam talip olmuş. Paragöz bu hane en geniş hane demiş buraya 15 akçe isterim. Adam iyi bildin demiş. Ben sana beş akçe kaparo vereyim, Ailemi alıp geleyim. Geldiğim gün üç aylık kirayı peşin vereceğim. Söz değil mi? Söz demiş paragöz, bizde söz akçeden önce gelir! Adam uzatmış beş akçeyi. Paragöz keşke demiş herkes senin gibi anlayışlı olsa. Git al getir aileni. Merak etme anahtarın bende.
Adam atlamış atına çıkmış gitmiş şehirden, üç gün kadar sonra Paragözün kapısı çalınmış. Paragöz bakmış oldukça zengin giyimli bir adam. Adam senin demiş geniş bir hanen varmış orayı tutmak istemiştim, lakin tutulmuş dediler. Paragöz doğru amma demiş ne zaman gelecek belli değil, zaten pek gözüm tutmamıştı, birkaç akçe kaparo verdi gitti. Adam o zaman demiş ben sana peşin 60 akçe vereyim. Üç aylığına tutayım bu evi. Baktım işim uzadı. Bu sefer aylığına 25 akçe veririm. Anlaştık değil mi? Al şu akçeleri. Paragöz yerlere kadar temenna etmiş, söz başka akçe başka, akçenin yanında sözün hükmü falan olmaz demiş.
On gün kadar sonra, evi ilk tutan adam çoluk çocuğuyla çıkmış gelmiş eve. Bakmış ki evde bir başkası var. Çalmış kapıyı. Ben demiş on gün önce bu evi kiralamıştım. Ailemi de aldım geldim. Adam ben demiş bu eve üç aylığına 60 akçe verdim. Derdin neyse bir sokak ötede ev sahibi var, git ona anlat. Adam çocuklarını, eşyalarını mahallenin ortasında bırakıp paragözün olduğu eve varmış. Çalmış kapıyı. Paragöz vay demiş sen misin? Ben seni gelmez dedim. Evi kiraya verdim. Kaporanı da verirdim amma, gelmedin yandı kaporan. Belki bir akçe falan veririm. Yarın Bedestene gel, bir akçeni al. Benim adetim böyledir. Kimseye ayrıcalığım yoktur.
Adam demek öyle demiş. Yapışmış paragözün yakasına çıkarmış evinden dışarı. Mahallenin ortasında başlamış dövmeye. Paragöz, yetişin adam öldürüyorlar. Kurtarın beni şu yabaninin elinden diye bağırıyormuş. Mahalleden kimse kapısını açıp dışarıya çıkmamış. Paragöz bir hafta yerinden kalkamamış. Kaburgaları kırılmış diye anlatmışlar. Ağzı yüzü ise Çarşamba çanağına dönmüş. Gözleri morarmış. Üç dişi kırılmış. Paragözün adamları hemen Beye koşmuşlar. Bey, paragözün evine kadar gelmiş. Paragöz öyle bir ağlamaya başlamış ki, Bey bile duygulandı ağladı diyormuş adamları. Bakmış ki, paragözün hali hal değil. Hemen şifahaneye kaldırmışlar.
Bey, muhafızlara emir vermiş, adamı alıp atmışlar zindana…Zindancı olayı biliyormuş. Hiç korkma demiş. Burada birkaç gün yat. Bu paragöz belasından da onu koruyan Bey’den de kurtulacağız.
Paragöz iyileştikten sonra karısına, gördün mü gücümü demiş. Amma yazıklar olsun o mahalleye. Kimse evinden çıkıp adamın elinden beni kurtarmadı. Karısı biz demiş hakkımız olanı istedik. Ancak sen yine de gel bir iyilik yap ver şu adamın beş akçesini. Olmaz kadın demiş paragöz, daha ondan beni dövdüğünün tazminatını alacağım Beye söyler yüz akçe falan isterim. Hem söz dediğin nedir ki, caydım, vazgeçtim. Ev benim, keyif benim, güç benim, kudret benim. O adamı da anasından doğduğuna pişman edeceğim. Üç gün sonra paragözün kapısını muhafızlar çalmış. Vali Paşanın konağına gidiyoruz demişler, hemen bizimle geleceksin. Paragöz o zindandaki adamı demiş bu sefer astıracağım.
Paragöz Vali Paşanın makamına girdiğinde bir de bakmış ki, giden Vali Paşa makamında oturuyor. Gel bakalım aç gözlü soyguncu paragöz demiş. Senin için bugün yolun sonu geldi. Haksız yere elde ettiğin
Ne varsa hepsine el koydum. Sen sözünde durmayan, alçak ve vicdansız bir adamsın. O geniş haneyi, zindana attırdığın o adama verdim. Hanelerinden çıkardığın kiracılarında o evlere oturdular. Sende al aileni, çık git bu şehirden. Paragöz seni demiş Sultanımıza şikâyet edeceğim ve geri geleceğim. Vali Paşa bak demiş bu elimdeki ferman Sultanımızın mührünü taşıyor. Oku bakalım ne yazıyor. Paragöz fermanı okumuş, beti benzi atmış. Sonra da binmiş atına, almış ailesini bir daha ne gören olmuş ne de nereye gittiğini bir duyan.
Sonra ne mi olmuş?
Şehir şehire, Paragöz paragöze, paragözün karısı paragözün karısına, kiracı kiracıya, hane sahibi hane sahibine, Vali Paşa Vali Paşaya, Bey Beye, Zindancı zindancıya, mağdur mağdura, fırsatçı fırsatçıya, ahali ahaliye benzer.
Bir kıssadır anlatılan. Her kıssadan bir hisse alına denmiştir. Bu hikâyede, anlatılanlarla bir benzerlik var ise, tamamen tesadüften ibarettir. Ne kimse gönül koya ne de alınganlık göstere…
Sürçü lisan eylediysek affola…
Bir daha ki sefere daha güzel bir hikâye anlatırız inşallah…