Türk Milleti, haykıran bir şairini, haykıran bir ozanını, en gür sesini, ölünceye kadar kalemi elinden düşmeyen, onun için çarpan yüreğini kaybetti.
Ozan Arif, bu dünyadan göçtü gitti.
Şiirleri, haykıran sesi milletin kulaklarında yankılanıyor.
Ozan Arif, bir deli yürekti!
Ozan Arif, gözünü budaktan sakınmayan bir yiğitti!
Ozan Arif, Türk Milletinin hislerine tercümandı.
Ozan Arif, pervasızdı!
Ozan Arif, yalansızdı!
Ozan Arif, korkusuzdu!
Ok misali sözleri hedefini hiç şaşırmadı!
Ozan Arif, gurbetin, hasretin, çilenin ozanıydı aynı zamanda.
Ne çekerse çeksin, Türklük ve Türkiye sevdasından hiçbir şey kaybetmedi.
Milletine ve ülkesine küsmedi.
Onu bu milletin, Milliyetçi camianın bu kadar çok sevmesini anlayamayanlar oldu. Görmek istemeyenler oldu.
Ozan Arif toparlayıcı özelliği olan bir insandı.
Onun bir şehre, bir ilçeye geleceği duyulsa, binlerce insan kendiliğinden toplanıverirdi.
Bir zamanlar etrafına bin kişi bile toplayamayanlar, Ozan Arif’in on bin kişinin üzerinde insanı küçücük ilçelerde nasıl toplayabildiğine akıl sır erdiremediler.
O sevgiyi göremediler.
Ozan Arif, “Aha geldim gidiyorum” şiirinde bakın ne demişti;
“Yalan dünya sana böyle / Kimler konup göçtü söyle, / Ben de işte aynen öyle / Aha geldim, gidiyorum.”
“Gülemedim şöyle bir gün ,/ Senelerim geçti sürgün / Gönül sevdiğine dargın, / Aha geldim, gidiyorum.”
“Arif der ki: bunca yıl ay / Geldi geçti vay dünya vay! / Yaşamaksa yaşadım say, / Aha geldim, gidiyorum.”
Dediği gibi, “Aha geldi, gitti işte” Yaşamaksa, yaşadı saydı!
Gurbette, hasretliği buram buram yaşamıştı, bakın ne diyordu rahmetli Ozan Arif;
“Yine akşam oldu gurbet elde aah.. Ah, / Bilseniz nereler aklıma düştü. / Ellerin yurdunda çürüdüm eyvah, / Ta Bizim oralar aklıma düştü.”
O bu yurdun aşığıydı, Türklük ve Türk Milleti için ölene kadar sevgi ve aşkla çarpan kalp, o aşkla ona neler yazdırdı neler.
“Siz sormayın bana aşkı / Ben bu yurdun aşığıyım / Kalleş dosttan gözüm yıldı / Düşman merdin aşığıyım.”
Ozan Arif, rahmetli Alpaslan Türkeş’i, şiir diliyle en güzel anlatan ve onu en güzel tarif edenlerin en başında geliyordu.
Bakın ne güzel anlatmış mekanı cennet olsun rahmetli Alpaslan Türkeş’i
“Yemin ediyorum Başbuğum yemin, / Gülüşünde bile başkalık vardı. / Kürsüye gelirdin kendinden emin / Gelişinde bile başkalık vardı.
“Gelip ‘Bozkurtlarım’ deyince hele / Zelzele olurdu sanki zelzele / Davudi sesinle mevzuyu ele / Alışında bile başkalık vardı.”
“Her derdini düşünürdün ülkenin / Ferasetin müthiş, müthişti fenin / Herkesin bildiği konuyu senin /
Bilişinde bile başkalık vardı.”
Ozan Arif gurbetlerde geçen ömrünü, hasretini bakın nasıl anlatmış o yıllarda;
“Hiç istemem yine gelir,/ Çatar gurbet akşamları / Yüreğime hançer olur,/ Batar gurbet akşamları”
“Öldürecek beni dertler, / Bende geçti bini dertler, / Dertlerime yeni dertler /Katar gurbet akşamları”.
“Bilmiyorum dertten gamdan, / Zevk mi alır intikamdan?/ Kanlım gibi şu yakamdan, / Tutar gurbet akşamları”
“Şimdi akşam bak şu anda, / Zindandayım ben zindanda,/Zindan ne ki zindandan da / Beter gurbet akşamları”
Vefatının ardından neler konuşacaklar neler.
Kıymetini yaşarken neden bilemediğimizi sorgulayan olacak mı?
Yoksa her zaman olduğu gibi, vah vah, tüh tüh çok üzüldük, inanamadık gibi sıradanlaşmış kelimelerin ardına mı sığınılacak?
Bizim vefasızlığımız; kendi değerlerimize yaşarken sahip çıkmamak, çıkamamak!
Bizim yanlışımız ve içinden çıkamadığımız; Küsmek, küslüğümüzü sürdürmek, küslükte inatlaşmak, affetmeyi, hoş görmeyi, hatalarımızı kabul etmeyi bir türlü kabullenememek!
Barışmak için elimizi neden uzatamadığımızı kendi vicdanlarımıza sorma gibi düşüncemiz olacak mı?
Kaybettiğimiz hoşgörümüzü mezara götürmek gibi yeni huylar ve adetler mi edindik?
Elini uzatmakta, barışmakta ve helalleşmekte geç kalanlar!
Ozan Arif’i, Rabbimiz bizden aldı.
Onu bağrına basamayanlar,
Söz verip de, kucaklayamayanlar,
Hoşgörüyle karşılayamayanlar,
Anlayamayanlar,
Bizden ne kadar uzak olursa o kadar iyi diyenler,
Şiirlerini her defasında yanlış yerlere çekmeyi marifet sayanlar,
Merak etmeyin, Ozan Arif’in çağrıldığı yere istisnasız herkes gidecek.
Çünkü, “Az yaşa, çok yaşa akıbet gelir başa denilmiş”
Ozan Arif her biri ayrı bir destan olan şiirleriyle yaşayacak. Onu, “Unutamam, Unutamam, Unutmam” dediği gibi, hiç ama hiç unutmayacağız.
Türk Milletinin ve Türk dünyasının başı sağ olsun. Mekânın cennet bahçelerinden bir bahçe olsun Ozan Arif.