Erol Sunat
Erol Sunat

Öğretmeni anlamak bu kadar zor muydu?

Bugün kim bilir ne kadar güzel cümleler söyleyecekler sana! SMS çekenlerin yanı sıra çok az da olsa, kontörlere ve dakikalara kıyıp seni hatırlayanlar çıkacak!

Seni anacaklar ya bugün, herkes yüzünde en güleç maskesiyle gününü kutlayacak, elini sıkacak,  sırtını sıvazlayacak,  göstermelik olarak birkaç yaşlı öğretmenin eli öpülecek!

İstisnalar kaideyi bozmazsa, kiminin gözleri dolacak, kiminin sözleri boğazında düğümlenecek! Zoraki tebessümlerle, yapmacık nezaketlerle, ‘bir an önce bitse de, kalksak gitsek’ yüz ifadeleri çökecek protokolün ve diğer davetlilerin yüzüne!

Yine, öğretmenim canım benim diyen şarkılar söylenecek, şiirler okunacak, bam telinden vuran nutuklar çekilecek, bir kaç saatliğine.

Sonra ne mi olacak?

Bir sonraki 24 Kasım’a kadar unutulacaksın!

Nasıl bir yaradılıştaysan, benim hakkımda ne kadar güzel şeyler söylediler diye, duygulanacaksın, duygusallaşacaksın, gözlerindeki akmak üzere olan gözyaşlarını saklamak için arkanı döneceksin, olmadı sırdaşın ve şahidin olan duvarlara dönüp sessizce ağlayacaksın, sağ olsunlar beni unutmamışlar diye!

Ah, öğretmenim ah!

Nasıl bir seven yürek taşıyorsun sen?

Seni unutanları bile unutmayan, hatırlayan, anan, takip eden bir yürek!

Sana övgüler yağdıran, seni yere-göğe koyamayan, her 25 Kasım’da unutuveren siyasetçileri, Milletvekillerini, Bakanları, Başbakanları sen yetiştirmedin mi?

Söz nasıl olsa bedava öğretmenim! Bugüne kadar her Öğretmenler günü öncesi sana o kadar çok söz verdiler ve unuttular ki, yalan sözlerden, önce yalan tepecikleri oluştu, şimdi ise başı pare pare dumanlı dağları andıran kocaman bir yalan dağı!

Everest’ten bile yüksek dense yeri!

Ne yaptılarsa küstüremediler seni!

Çünkü sen, küsemezsin, ömrün boyunca küsenleri bir araya getiren, barıştıransın!

Bir daha küserseniz diye başlayan ikazlarının sonrasında, küsmek kimin aklına gelirdi ki!

Sevgiyi, doğruluğu, dürüstlüğü, yalan söylememeyi, kalp kırmamayı, birlik ve beraberliği, barışı, kardeşliği ve insanlığın ne demek olduğunu ilk anlatan ve öğretendin.

Unutmasınlar diye de az mı tekrar ettirdin?

Ne yazık ki büyüyünce, unuttu birçoğumuz!

Biz, seni çok kırdık öğretmenim!

Çok incittik!

Yine de seni anlamadık, anlayamadık!

Anlamaya çalışmadık desek daha doğru!

Öğretmenler günü ilk ortaya çıktığında, bir bayram günüydü adeta!

Bir araya gelmişlerdi, el sıkışmışlardı, aynı masalara oturmuşlar, karşılıklı çay içmişler, yemek yemişlerdi öğretmenler.

Bu görüntü çok sürmedi. Öğretmenlerin bu bir arada olma görüntüsü birilerini endişelere sevk etti!

Öğretmenler günü seksenli yılların ortalarında yarım gün tatildi. Mülki Amirlerin onayı ile bu yarım gün, bir güne dönüşebiliyordu.

Daha sonraki yıllarda bayram günü olma özelliği kaybettirilerek, kuşa döndürüldü.

Bir kaç saate sığdırılan, zor tahammül edilen, basit seremonilerle geçiştirilen tatsız-tuzsuz, renksiz bir hal aldı.

24 Kasım gününü ‘Öğretmen Bayramı’ yapmak, çok zordu herhalde! O günü öğretmenlerin kendilerinin yapacağı etkinliklere ayırmak, kimsenin ne işine geldi, ne de aklına!

Bugün öğretmenize, öğretmenlerinize ne diyeceksiniz?

Öğretmenim canım benim mi?

Öğretmenim seni çok seviyorum mu?

Öğretmenim senede bir günde olsa seni anıyorum, daha ne istiyorsun mu?

Merak etmeyin, bütün bu vefasızlıklara ve bütün vurdumduymazlıklara rağmen öğretmenleriniz hepinizi çok seviyor ve ölünceye kadar da sevmeye devam edecekler!..

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!