Uzun uzun zaman önce memleketin birinde deniz kenarında bir şehir varmış. Şehrin ahalisi balıkçılıkla geçinirmiş. Şehir küçük bir koyda olunca, özellikle kayıkçılık şehrin geçim kapısıymış. Kayıklarda güçlü kuvvetli kürekçiler varmış. Bu kürekçiler daha büyük kayıklar ve teknelerle açık denizlere doğru açılır, azgın dalgalara rağmen oldukça fazla balık tutarak şehre dönerlermiş. Kürekçiler arasında öyle biri varmış ki, adını sanını kimse bilmezmiş. Ona kürekçi demiş geçmişler. Onun hakkında yıllardır kürek çeker, çeker amma boşa çeker, evi barkı yok, karısı yok, kimi kimsesi de yok derlermiş.
Kürekçi, bir zamanlar fırıncıymış. Orada da işi kürekçilikmiş. Fırın küreği ile fırın sahibinin kafasını yarmış, iki-üç ay zindanda yatmış. Sonra çıkmış zindandan kayığı olan birinden, denizde kürek çekmesini öğrenmiş, vurmuş kendini denizlere. Ağ atmış, balık çekmiş, balık pazarında kayık sahibinin adına satmış. İyi kötü geçinip gidiyormuş. Kafasını yardığı fırıncının kardeşleri denize yeni açıldığı bir gün, bir başka kayıkla kesmişler yolunu. Kürekçi kaldırmış kayığın küreğini gelişine yanındaki kayığa indirmiş. Kayık ters dönmüş, fırıncının kardeşleri dökülmüşler denize. Kürekçi, elindeki küreği rastgele indirmiş fırıncının kardeşlerine.
Hırsını yenememiş, çekmiş kayığı karaya, basmış fırını. Almış fırıncı küreğini eline, fırıncıyı öyle bir dövmüş ki, kimse elinden almaya cesaret edememiş. Ortalık yatıştığında, Muhafızlar gelip olaya el koymuşlar. Kürekçiyi yakalayıp Kadı efendinin huzuruna çıkarmışlar. Kadı, kürekçi demiş, Fırıncının kardeşleri şifahane de. İkisi ağır yaralı, biri öldü. En küçüklerinin kolu kırılmış. Fırıncı da az önce son nefesini verdi. Olaylara şahit olanlar, nefsi müdafaa dediler. Ağır tahrik var dediler. Fırıncının senin ölmeni istediğine dair en az yarım düzine insan var. Var amma ortada da iki ölü var. Kararımı daha sonra bildireceğim. Bu süre zarfında zindana atılacaksın. Kürekçiyi atmışlar zindana.
Kürekçi zindana girer girmez zindanda onu bekleyen bir grup insan saldırmışlar üstüne. Kürekçi iri yarı boyu iki metreye varan bir adammış. Vurduğunu devirmiş. Üzerine gelenleri kaldırmış duvarlara çarpmış. Saldırganlardan üçü oracıkta ölmüş. Zindanı ölüm sessizliği kaplamış. Kürekçi çekilmiş bir köşeye. Gece yarısı çıkarmışlar zindandan, bindirmişler bir arabaya. Araba hızla çıkmış şehirden gün ağarıncaya kadar hiçbir yerde durmamış.
Sabaha doğru araba bir liman şehrinde durmuş. Arabayı süren, sen burada iniyorsun kürekçi demiş. Bu şehir bizim şehrin beş katı büyüklüğünde. Gemi çok, kayık çok. İş çok. Haydi var git yoluna. Kürekçi, rıhtımdaki hanlardan birine varmış. Hancı demiş, bu gece burada kalacağım amma bana çalışabileceğim bir iş lazım. Ben kürekçiyim. Hancı maşallah demiş boyun posun yerinde. İş kolay. İstersen benim handa çalış. Bu şehirde hır-gür çıkaran çok olur. Olaysız, kavgasız gün geçmez. En çok kavga benim hanımda olur. Sen yine de bir düşün.
Kürekçi düşünecek bir şey yok Hancı demiş, kabul ettim say. Hancı halden anlayan bir adammış. Kürekçinin karnını doyurmuş. Bir oda göstermiş. Yat dinlen demiş. Seninle akşam işimiz var. Akşama doğru kürekçi kalkmış. Hancı, gel yiğidim demiş, yanımdan ayrılma. Rıhtımda bir kayığa binmişler. Kürekçi, kürek çekene, böyle kürek çekersen ağamın gideceği yere sabaha anca varırsın demiş, kalk küreklerin başından. Geçmiş küreklerin başına, söyle ağam demiş, nereye gidiyoruz. Kayık, denizin üstünde süzülmeye başlamış. Kısa bir süre sonra bir gemiye yanaşmışlar.
Hancı, bırak kürekleri demiş, yanımda ol. Gemiye çıkmışlar. Hancı, bir kamaraya girmiş. Kürekçi dışarıda bekliyormuş. Az sonra içeriden bağırışlar duymuş, omuzlamış kamaranın kapısını girmiş içeri birde bakmış ki, birileri Hancının boğazını sıkıyor. İçeridekileri kaptığı gibi savurmuş dışarı. Hancının boğazını sıkana öyle bir yumruk atmış ki, adam bir daha yerden kalkamamış, herkes çil yavrusu gibi dağılırken, Hancı, odada ne var ne yok, hepsini toplamış toparlamış, kürekçi demiş kayıktaki da bunların adamı. Kürekçi kayıktaki adamı kaptığı gibi fırlatmış denize, Hancıyla birlikte gelmişler Hana. Hancı, kürekçi demiş, şu bir kese altın senin hakkın. Beni soyanların, haraca bağlayanların gemisiydi o gemi. Sen kesinlikle benimle çalışmalısın.
Kürekçinin neler yaptığını rıhtımda duymayan kalmamış. Hancının hanında kısa bir süre sonra ne olay çıkaran kalmış ne de olay çıkarmaya niyetlenen. Birkaç teşebbüs eden olmuşsa da kürekçi günlerce ayağa kalkamayacak bir hale getirmiş her birini. Hancı, kürekçi demiş sen bu şehre nerden geldin? Kürekçi, ağam demiş, ben eski defterleri kapattım. Yolu bu şehre düşmüş garip bir kürekçi de geç. Sen bana kalacak bir oda, yatacak bir yatak verdin. Ömrümde ilk defa bu kadar çok param oldu. Sana sataşan, seni tehdit eden, seni soymaya kalkan karşısında beni bulacak bundan sonra.
Hancının hanı ileri ki günlerde o liman şehrinin en güven duyulan, güvenilen hanı olmuş. Herkes en emin han diye o hana geliyor, orada kalıyormuş. İnsanlar hanın adını bırakmışlar, Kürekçinin hanı demeye başlamışlar. Hancı bu durumdan önceleri memnun olmamış. Bakmış ki, han dolup taşıyor, handa insanlar yatacak oda bulamıyorlar. Ben demiş böyle kazandıktan sonra varsın adına ne derlerse desinler. Günlerden bir gün Hancı, kürekçi demiş karar verdim seni evlendireceğim. Kürekçi benim gibi birine kim varır, kim kızını verir ağam demiş. Hancı ben demiş, seni kızımla evlendireceğim. Hem bana damat olacaksın hem de kızımla birlikte bu hanı işleteceksiniz. Ben de şehirde birkaç tane daha han açacağım.
Kürekçi on gün kadar sonra Hancının kızıyla evlenmiş. Kız, babam demiş senden hem çok çekiniyor, hem çok korkuyor, hem de çok güveniyor kürekçi demiş. Beni sana vermesi biraz da ondan. Kürekçi ben demiş durup dururken kimseye bir şey yapmam. Hele ağama hiç. O bana babalık yaptı. Bana aş verdi, iş verdi, yatacak yer verdi. Evim, ocağım olsun diye de seni bana verdi. Kız kürekçi demiş babam senin geldiğin şehirde neler yaptığını öğrendi. Daha da korktu. Sen kimsin kürekçi? Kaç kişi öldürmüşsün. Aldığın ceza yok. Başkası senin yaptıklarını yapsa oracıkta asarlardı.
Kürekçi, ağam demiş boşuna korkmuş. Sende korkma. Ben ekmeğimin peşinde koşan garip, kimsesiz biriyim. Sana acı bir söz söylediğimi, sesimi yükselttiğimi, kızdığımı, bağırdığımı gördün mü? Babana karşı bir yanlışım oldu mu? Saygıda kusur ettiğimi gören var mı? Kız yok demiş. Allah için ben bir yanlışını görmedim. Ancak ister sezgi de ister değişik bir his. Sen kayıklarda kürek çeken kürekçiden daha başka birisin. Kürekçi, ben demiş kendimi bildim bileli kürekçilik yaparım. Şimdi de gördüğün gibi han muhafızı oldum. Hancı damadı oldum.
Aradan birkaç gün geçmiş. Liman Ağası adamlarıyla hanın önüne gelmiş. Hancı diye bağırmış. Çık dışarı. ya bana olan borcunu verirsin. Ya da hanını başına yıkarım. Seni o kürekçi damadında kurtaramaz. Hancının kızı, babam demiş, Kürekçi handa değil. Demek ki onun olmadığı bir zamanı kolladılar. İyi de senin Liman Ağasına ne borcun var? Sorma kızım demiş Hancı. Liman Ağası ile ortak bazı işlere girdim. Beni oyuna getirdi. Borçlandırdı. Şimdi de hana el koymak ister.
Liman Ağası çık dışarı hancı demiş. Borcunu ödeyemedin, hanın benim oldu. Kürekçi bir bakmış ki, Hanın önünde Liman Ağası ve adamları. Sormuş soruşturmuş meselenin aslını öğrenmiş. Hemen sahile inmiş, balıkçılardan birine, sen demiş küreğini bana emanet olarak versene.
Balıkçı, kürekçi demiş kırılırsa ne yaparım ben. Kürekçi, kırılırsa sana söz iki tane birden alacağım demiş. Almış omzuna küreği, gelmiş hanın önüne. Omzundaki küreği almış eline önce Liman Ağasına savurmuş, sonra da adamlarına. Kısa sürede ayakta adam kalmamış. Liman Ağası ilk kürek darbesinde ölmüş, adamların yarısı kırılmış. Canını kurtaran kaçmış. Kürekçi, gel bakalım Hancı ağam demiş Liman Ağası olmak istemez misin?
Tam o sırada kalabalık yarılmış, Vali Paşa gelmiş. Neden olmasın kürekçi demiş. Senin kayınpeder eskiden bu şehrin en önde gelen Balıkçılarından biriydi. Hancı, Vali Paşam demiş, sen kürekçiyi nereden tanıyorsun. Vali Paşa, senin bu damadın var ya demiş, adaleti kürekle tesis eder. Memleketin bütün sahil şehirlerinde ne kadar eğri iş, eğri sorumlu varsa, her birini kürekle doğrulttuğu için ona kürekçi derler. Bu lakabı ona Sultanımız taktı. Geldiği şehirde fırıncı ve kardeşleri o şehri haraca bağlamışlardı. Kürekçiye kürek olsun yeter. İster kayık küreği ister fırın küreği.
Anlatırlar ki; O hanın adı Kürekçi Hanı olarak anılmış durmuş. Kürekçinin kayınbabası hancı Liman Ağası olmuş. Kürekçi, almış karısını yanına, Sultanın verdiği yeni görevleri yapmak üzere, tebdili kıyafet eylemiş düşmüş yollara. Kürekçinin uğradığı her şehre huzur gelmiş. Şehirler kendini toparlamış. Kürekçinin oğulları da Sultanların emrinde kürekçi olmuşlar.
Şehir şehire, Kürekçi kürekçiye, Liman Ağası Liman Ağasına, Han Hana, Hancı Hancıya, Fırıncı Fırıncıya, Kayık küreği kayık küreğine, fırın küreği fırın küreğine, Zindan zindana, rıhtım rıhtıma, deniz denize, gemi gemiye, ahali ahaliye benzer.
Bir kıssadır anlatılan. Her kıssadan bir hisse alına denmiştir. Bu hikâyede, anlatılanlarla bir benzerlik var ise, tamamen tesadüften ibarettir. Ne kimse gönül koya ne de alınganlık göstere…
Sürçü lisan eylediysek affola…
Bir daha ki sefere daha güzel bir hikâye anlatırız inşallah…