Mevlâna şehrinde, Mevlâna diyarında, Mevlana’nın Konya’ya gelişi olan 3 Mayıs, doğum tarihi olan 30 Eylül ve vefat tarihi olan 17 Aralık unutulabilir mi? Aslında bu tarihler şehrin belli başlı noktalarına asılmalı ve hep orada kalmalı. Konya’da yaşayanda, ziyarete gelende, geçiyordum uğradım diyende görmeli ve unutmamalı artık…
2003 Kültür Yolunun yollara düştüğü yıldı. 2007 ise Uluslararası Mevlâna yılı.
Yıl oldu 2024…
Mevsimler geçti, yıllar geçti…
Sözler sözlere eklendi…
Umut, hadi inşallah dendi beklendi…
Konya Mevlâna demekti.
Ona uğramadan geçilmezdi, ziyaret edilmeden gidilmezdi.
Konya’ya gelip de Mevlana’yı görmeden gitmek diye bir şey olmazdı, olamazdı…
Kültürün yolu, geçemedi 30 Eylül’den…
Yalnızca…
“Hz. Mevlâna’nın Doğum Yıldönümü Etkinlikleri çerçevesinde düzenlenen “Konya Uluslararası Mistik Müzik Festivali” diye bir cümle dikkat çekti, satır aralarında…
Mistik Müzik Festivali, 30 Eylül tarihini içine alacak şekilde bir düzenleme yapılmış…
23-30 Eylül arası denmiş.
Cümle, zevahiri kurtardı mı sizce? Kurtarabildi mi?
Bugün 30 Eylül…
Şerbeti Veladet ne şerbet içme töreni ne de pilav dökme….
Mübareğin doğum günü bugün…
*****
Kültür yolu nerede?
Kültür Yolu tasını tarağını topladı dün ayrıldı şehrimizden…
Yine uğramadı yolu 30 Eylül’e…
Ne diyordu o slogan?
Şehirde festival var…
Şehirde Mevlana da vardı…
Kültür Yolu, Mistik Müzik diyor, ben bu yılda Mevlana’ya uğrayamadım, benden selam söyle Mevlana’ya, sen benim yerime bir uğrayıver, doğum günün kutlu olsun deyiver.
Manzara bu…Vaziyet bu…
30 Eylül’ü, görmeden gelip geçmeyi adet eyledi Kültür Yolu…
*****
Ne diyordu Mevlâna?
“Üzgünlere ve mesut olanlara yoldaş oldum / Herkes benim bir arkadaşım olduğunu sandı/ Lâkin, hiç kimse içimde biriken sırları araştırmadı / Oysa benim sırrım, şu inleyişlerin çok uzaklarında değildir. / Lâkin nerede o sırlara erecek nûru gören göz ve işiten kulak”
Anlayamadık Mevlana’yı…
Okumadık, araştırmadık, ne dediğine kulak asmadık.
Hoşgörü denen o güzellikle yıldızımız nedense hiç barışmadı.
Hoşgörü yolunda Mevlana’yı dinleyebilseydik eğer;
Emin ve cesur adımlar atabilseydik, bugün ne kavgalar olurdu ne sataşmalar ne kargaşa ne karmaşa…
Barış gelirdi, huzur gelirdi üç günlük dünyamıza. Dünyada derin bir oh çekerdi, bizler de…
Diyor ki Mevlana, “Sevgide güneş gibi ol, dostluk ve kardeşlikte akarsu gibi ol, hataları örtmede gece gibi ol, tevazuda toprak gibi ol, öfkede ölü gibi ol, her ne olursan ol, ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol.”
Nasreddin Hoca sağ olsaydı, bindiği dalı her defasında kesene ne derler diye sormaz mıydı?
*****
Ülke çapında uluslararası bir gün olması gereken bir kültür etkinliği Mevlâna Meydanında…
Mengüç sokağını hatırlarsınız…
Önce simitçiler sokağı, sonra yumurtacılar, ardından nargileciler sokağı olmuştu.
Sesini kimse duymamıştı.
Ne mi oldu?
Tarihi Konya sokağı yalan oldu…Kültürel bir etkinlik ziyan oldu.
Sonra meydana alındı o gün…
Görmek istemeyen sokakta da görmezdi, meydanda da…
Kültür Yolu ne gördü ne de geçti o meydandan. Hatır için dahi uğramadı…
Tanışamadı, Mevlana’nın doğum günüyle…
Kendi kaybetti…
Selçuklunun Başkentinde kültür demek Mevlâna demek…
Mevlâna varken, hiçbir şey ne onun önüne geçebilir ne de onun boşluğunu doldurabilir.
Atalarımız, “Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az” dememişler mi?
*****
Konya’nın güçlü Vekilleri, güçlü Bakanları, güçlü Başbakanları vardı…
Saç-baş yolduran, bu kadarda olmaz denilen tali gündemler, yıllarını çaldı Konya’nın…
Hayallerini elinden aldı…
Geriye ne mi kaldı?
Ankara’nın bağları, büklüm-büklüm yolları…
Birbirimizi şikâyet etme ve kuyusunu kazma trafiği Arap saçına döndü.
Şehrin hem nevri hem başı döndü…
Millet öyle bir hale geldi ki…
Ne olmuş 30 Eylül’de demeye başladı.
Mevlâna şehrinde, Mevlâna diyarında, Mevlana’nın Konya’ya gelişi olan 3 Mayıs, doğum tarihi olan 30 Eylül ve vefat tarihi olan 17 Aralık unutulabilir mi?
Aslında bu tarihler şehrin belli başlı noktalarına asılmalı ve hep orada kalmalı. Konya’da yaşayanda, ziyarete gelende, geçiyordum uğradım diyende görmeli ve unutmamalı artık…
*****
Bugün Hz. Mevlâna’nın doğumunun 817. Yıldönümü.
Şerbet-i Veladetle onu anıyor Konya.
Rahmetli Arif Nihat Asya, “Kubbe-i Hadrâ” şiirinde, “Konya Mevlânâ demek” diyor.
Bu cümle Konya’yı ve Mevlana’yı öyle muhteşem bir şekilde ifade ediyor ki, bu cümlenin üzerine başka bir şey söylenemez de eklenemez de…
Konya, 30 Eylül’le oldukça hoş, vefa kokan, kültürüne yeni bir açılım kazandıran bir güne merhaba demişti.
Dilerim, vefa kazanır…
Dilerim, 30 Eylül çok daha coşkulu bir etkinlik olarak, türbesinin bulunduğu şehirde yaşar kalır.