Ümit insanları yaşatan bir kavramdır. Ümitsizlik denen o karamsar düşüncenin gerisinde, sayısı bilinmeyen ümit müjdelerinin var olduğu bilmek dahi, insanları hayata geri döndürür.
Bir anda bütün hayallerin bitmesi, ümitlerin tükenmesi insanlarda şok etkisi yapar! Buna eklenen hayal kırıklıkları, Üst üste gelen sıkıntılar, Yaşama sevincinin kaybolmaya yüz tutması, Sürekli artan gerginlikler, Azalmayan ve sabırları zorlayan stresli anlar, benden bu kadar denilmesine, Buraya kadar laflarının söylenmeye başlamasına, Üzerinizde kara bulutların dolaşmasına, Altından kalkılamayacak birçok dert ve sıkıntıyla yüz yüze olunmasına, yol açmışsa…Bunların altından kalkabilmek, kolay bir hadise değildir.
Karanlığın sonu aydınlık denilmesi, Karanlığın ardında nice güneşlerin var olduğu, Kara gün kararıp kalmaz denmesi ondandır. Atalarımız ölüm hariç, her şeye çare var demişler! Bizi yaratan Rabbimiz, “Kulum benden ümit kesme” buyuruyor! Ümitsizlik, Çaresizlik, Yapayalnız kalma, yalnız bırakılma hissi, Arananların dönmemesi, dost ve arkadaşların halin nedir, ahvalin nedir diye çıkıp gelmemesi, hemen birçok insanın başına gelen ve gelebilecek olaylardır.
Atalarımız gün doğmadan neler doğar derken, Her sabah yeni ve taze bir başlangıçtır derken, Ümit kapılarının daima açık olduğunu anlatmaya çalışmışlardır. Ümit kapısı ilginç bir kapıdır.
En ümitsiz olunan hallerde, hiç bilmediğiniz, çok az tanıdığınız birileri çıkar gelir bir anda…
Hızır gibi yetişti dediğiniz anlar, o anlardır. Her olay, her sıkıntı, insanın başına gelen her türlü dert değişik bir imtihandır.
Ümitsizliğe düşen, Karamsarlığın girdaplarından çıkmak için çırpınan insanlar bu süreç zarfında,
O güne kadar farkına varmadıkları birçok şeyin farkına varırlar! Nelerin mi? En başta vefanın…
Kimlerin iyi gün, kimlerin kara gün dostu olduğunun… Öz kardeşlerinizin bu haliniz karşısında ne gibi tutum ve davranışlar izlediğinin… Hısım-akrabanın nereye kadar yanınızda yer aldığının…
Konu-komşunun desteğinin ne anlama geldiğinin. O en sıkıntılı günlerinizde kimin yanı başınızda bulunduğunun…Kimin arandığında yok mesajları gönderdiğinin…Kimin varken, birdenbire kayboluverdiğinin…
Bu sefer gitti, bu sefer bitti, bir daha belini doğrultamaz diye ardınızdan en fazla konuşanlar!
Dedikodunuzu yapmadık, yaymadık yer bırakmayanlar! Nasıl kurtuldu bu işlerden hayret diye şaşıranlar! Varken yok diyenler, aradığınızda bulunmayanlar, her gün yanınıza uğramadan geçmezken, o en ümitsiz halinizde bir anda kayboluverenler! Adı hısım-akraba olup, geçmiş olsun derken bile, oh olsun dercesine bıyık altından gülenler! Bilmem kaç yıllık komşum diye el üstünde tuttuğunuz, ancak kötü günlerinizde selamı sabahı kesenler! Eğer bu saydıklarımız, o hengâme geçip gittikten sonra ilk gelenler, ilk geçmiş olsun diyenler, gelemedik, soramadık diye gerekçelerden kuleler yapanlarsa, hiç şaşırmayın! Onları bildik bileli, hep aynılar, hiç değişmediler ve aramadığınız kadar çoklar, nedense herkesin takdir ettiği, övdüğü, örnek aldığı, referans diye gösterdikleri de böyle insanlar!
Yalan dünyanın, yalandan insanları! Siz esas bu insanlardan fırsat bulup da gelemeyen, hatta hiç gelmeyen vefakâr, cefakâr, kötü günlerinizin gerçek dostları olanları unutmayın! Unutmayın ki, düşenin dostu olmaz diyenlerin aksine, düşeni düştüğü yerden kaldırmaya uzanan ellerin ve kalplerin var olduğu bir dünyada yaşıyoruz. O kalplere o ilhamı verene şükürler olsun!
Gönül Sultanlarından, Hz. Mevlâna diyor ki; “Karanlığın ardında nice güneşler var. Ümitsizlikten sonra nice ümitler var!”