Bayramlar SMS’li bayramlar, telefonla aranan bayramlar diye ikiye ayrılmaya başladı. Sahillere uzanılan bayramların moda, memlekette eş-dost, hısım-akraba ile kutlanan bayramların demode olduğu bir döneme gireli bir hayli olsa da, biz henüz öyle bir şey yok diye ayak diremeye devam ediyoruz.
Bayramlarda sitem rüzgarları esiyor!
Onlar gitti, biz niye burayı bekliyoruz diye az biraz hasetlik, az biraz kıskançlık rüzgarları esiyor.
Hiçte bile diyenlerin dahi, beden dilleri öyle demiyor!
Sorulmayan soru şu!
Bazıları, neden bayramlarda bir yere alıp başlarını gidiyorlar?
Eskiden koşa koşa Türkiye’nin bir ucundan, bir ucuna bayrama gitmek meşhurdu.
Analar-babalar hasretle gelecek olanların yollarını gözlerlerdi.
Bayramlar hem sevinç günleri, hemde hasret giderme günleriydi. Ana-baba evler doldu-taştı diye ihya olur, kardeş çocukları kaynaşır, gelinler, eltiler, görümceler bir sevgi yumağı oluşturur, üç-beş günlük bayram , bayrama doyamadan sona erer, gözyaşlaryla karşılananlar, yine gözyaşlarıyla uğurlanırlardı.
Artk demode sayılan bu bayramları bulunduğu yerde kutlamayı geriye döndürmek gibi bir çabamız, bir samimiyetimiz, bir içtenliğimiz var mı?
İnanın yok!
Sahillere gidenlere kızmaya devam ediyoruz!
Yine kaçtılar, insan ha…bir bayramda memleketinde kalır, hiç bir bayram şehirde durmuyorlar diye, sitemler dizboyu!
Bu sitemlerin bir çoğu, sevgiden ziyade, bu insanları ellerinden kaçırdıklarına yanan bir serzeniş adeta!
Kaçıp gidenlerin, bunaltıcı, bıktırıcı eleştirilerden, örselenmelerden, hırpalanmaktan kaçtıklarını görmezden geliyor insanlar!
Bu kaçışlara davranışlarımızla, biz sebep olduk, biz kaçırdık, biz soğuttuk, diyen henüz çıkabilmiş değil!
Çünkü, bayramlaşmak kavramının ulviyetini, yüceliğini, güzelliğini, tadını unutalı çok oldu!
Sevgisizleştik, birbirimizi sevmeyi unuttuk, hoşgörüyü fırlatıp bir kenara attık.
Bayramlaşmaya değil, gittiğimiz evin mobilyasına, perdesine kolonyasına, bayram şekerine, hane halkının giyim kuşamına, ikram ettiği baklavasına, kestiği kurbanı kaça aldığına, kaç kilo et düştüğüne varıncaya kadar sorgulamaya gidiyoruz!
Adettendir dediğimiz birlikte yenen bayram yemeği ise kardeşlerin, eltilerin, görümcelerin, ablaların, ağabeylerin, kaynananın, kızkardeşlerin espri niyetine, bayram niyetine laf çarpmalarıyla, sözüm ona takılmalarıyla sürüp gidiyor!
Nedir bayram?
Karşılıklı iğneleme ve iğnelenme günü mü?
Laf sokuşturmanın dayanılmaz cazibesine kapılıp, bayram diye, büyüklerin yanında nasıl olsa cevap veremez diye karınlarının şişlerini indirme günü mü?
Fırsat bu fırsat denilen sorgu-sual günü mü?
Ne rastgelirse eleştirme günü mü?
İnsanların bir kısmının neden bayramda kaçıp gittiğine aklım ermiyor diyenler, sizlerinde neler yaptığınıza onların aklı ermiyor zaten!
Bayram barışmaktır, bayram kavuşmaktır, bayram tanışmaktır, bayramlar sevinç günleridir. Bayramda incitici ve kırıcı sözlerden, espri bile olsa iğneleyici sözlere varabilecek imalardan kaçının!
İnsanları itham etmekten, eleştirmekten haz duyanlar, bir çoğuna tepeden bakanlar, madem öyle gitmeyin bayramlaşmak için o insanların evlerine!
Bir başkasını küçük gören, hakir gören, aşağı gören insanın bu hareketleriyle şanı şerefi artmaz!
Bunları dinleyip, anlatanlara hak verenlerinde!
Misafir olduğu evde kendilerine ikram edilen çayı içmeyenler, şekere kağıtlı şeker diye dokunmayanlar, çikolatayı gözü tutmayanlar, kolonya markasına bakışları takılı kalanlar, tatlıya nereden almış, kim yapmış diye şüpheyle bakanlar, niyetiniz gerçekten bayramlaşmak mı? Yoksa, insanların açığını aramak mı?
Bayram herşeyden önce gönüllerin bayramlaşmasıdır, insan giyim-kuşamlarının, ikramlarının, ev mobilyalarının yarışması değil!
Nerede o eski bayramlar deyip, eski bayramları geri getirecek halimiz yok. Her bayram kendine göre, kendi şartlarında güzeldir. Yeter ki, bizler karşılıklı olarak o bayramları güzelleştirmesini bilelim. İnanın her şey bizde başlayıp, bizde bitiyor. “Sevelim sevilelim dünya kimseye kalmaz” diyen Yunus Emre, bir cümlede özetlemiş geçmiş yalan dünyanın halini.
Dostlarımıza, arkadaşlarımıza, komşularımıza, hısım ve akrabamıza onları sevdiğimiz için, bayramlarını kutlamak için gitmenin hazzını yaşamak az şey mi?
Sevgili okurlar; Kurban Bayramınız mübarek olsun. Rabbim, sevdiklerinizle ve sizi sevenlerle birlikte, sağlık, neşe, huzur içerisinde bir bayram geçirmenizi nasip etsin inşallah.