Erol Sunat
Erol Sunat

Hekim Kızının Hikayesi

featured

Uzun uzun zaman önce memleketin birinin göz önündeki şehirlerinden birinde kimseyi dinlemeyen, şımarık, aklına geleni yapan, ahalinin bıktığı, usandığı, yıldığı bir Bey oğlu varmış. Bey oğlu bir ara hastalanmış, şifahaneye yatırmışlar. Bey ve sülalesi yığılmış şifahaneye. Bey oğlu, hekim beğenmezmiş, Başhekim, Bey oğlu demiş, dünya senin etrafında dönmüyor. Hiçbir şeyin yok. Şifahane senin eğlence yerin değil. Bırak da ahalinin hastalarına bakalım. Bu laflar çok dokunmuş Bey oğluna, atmış kendini şifahanenin avlusuna. Hekimbaşının başına ne çorap öreyim diye düşünürken, avluya güzeller güzeli bir kız girmiş. Bey oğlu, geçmiş kızın karşısına. Sende kimsin peri kızı demiş. Kız, önümden çekil Bey oğlu demiş, ben Hekimbaşının kızıyım. Yeter şifahaneyi fuzuli yere meşgul ettiğiniz. Bey oğlu, seni gördüm, babanı sürmekten vazgeçtim Hekim kızı demiş. Hele bir de benimle evlenirsen, şifahaneyi hemen terk ederim.

Hekim kızı kaçarcasına uzaklaşmış oradan. Bey oğlu anasına, anam demiş, Hekimbaşının bir kızı var, peri kızı gibi. Onu isterim. Anası, o kızın demiş sevdiği bir yiğit var. Bize de uzaktan akraba geçer. Muhafızın ne anası hayatta ne babası. Muhafız ölür de o kızdan vazgeçmez. Olmaz oğul demiş, gel vazgeç bu sevdadan. Bey, hatun demiş, ben isteyeceğimde Hekimbaşı vermeyecek öyle mi? Bey hatunu olmaz Beyim demiş, delikanlı kervan muhafızı olarak şehir dışında, yanlış bir adım atarsak, oğlumuzdan oluruz. Bu muhafız için aynı zamanda Sultanında muhafızlarından diyorlar. Hem kız iki dünya bir araya gelse varmaz bizim oğlumuza. Şımarık Bey oğlu, yeminle kaçırırım demiş, o kervancı gelmeden bu iş olup bitmeli.

Hekimbaşı, kızım demiş, senin nişanlıya haber gönderdim. Bu şımarık Bey oğlunun hakkından bir tek o gelir. Ertesi gün, Bey oğlu, almış anasını, babasını, varmış Hekimbaşının evine, Bey, Hekimbaşı demiş, ne için geldiğimizi bilirsin diye girmiş söze girmesine amma kapı açılmış, iki katlı evin ikinci katındaki odaya, kızın nişanlısı olan Kervan muhafızı girmiş. Beyim demiş, nişanlı bir kızı istemek, arada var olan nişanı yok saymak Beye yakışmaz. Bey, hakça davranandır, adaleti gözetendir. Sana olan saygımız kalmasın mı istersin? Bey oğlu, Bey bir kızı istedi mi, değil nişanın, evliliğin bile hükmü olmaz demiş. Kervan muhafızı, yakalamış Bey oğlunu, fırlatmış pencereden aşağı.

Kılıcına davranan Beyi, bir yumrukta yere sermiş, Bey hatunu yalvaran gözlerle muhafıza bakmaya başlamış. Kervan Muhafızı, tutmuş Hekim kızının elinden, çıkıp gitmişler şehirden. Bey hatunu avluya koşmuş. Bey oğlu baygın yatıyormuş. Beyi ve oğlunu şifahaneye kaldırmışlar. Ancak bu olayı şehirde duymayan kalmamış. Bey oğlu bir ay kadar yatmış şifahane de Bey, her yana haber salmış ne Hekim kızına, ne de kervan muhafızına rastlayan yokmuş. Memleketin Sultanı, Beyi huzuruna çağırmış. Bey demiş, Hekimbaşına dokunmak yok. O haddini bilmez oğluna da haddini bildirirsin artık. Bey, şehrine döndüğünde, güvendiği adamlarına bulun bana o kervancıyı demiş. Bulduğunuzda, onu da o kızı da gebertin. Gömün geberttiğiniz yere. Bey oğlu da boş durmuyormuş.

Arayan ya belasını ya Mevlâ’sını bulur demişler ya. Bey oğluna bir haber gelmiş. Bey oğlu, babasına dahi haber etmeden, baş belası adamlarından en seçmelerinden bir birlik yapıp düşmüş yola. Ana yolların kesiştiği bir kervansaray yakınlarından geçmekte olan kervanın kesmiş yolunu. Kervancı başı, yiğidim demiş, kesme yolumuzu. Ne bu kervan ne bu kervanın muhafızları bildiklerinize benzemez. Kervansaraya gittiler. Gelmek üzereler. Bey oğlu, ben demiş sevdiğim kızı kaçıran bir kervan muhafızını ararım. İhtimal ki, kız da yanında. Her neredelerse onları bana teslim et. Bu kervanda olduklarını biliyorum. Kervancı başı, var git yoluna yiğit demiş, sen kim, benim kervanımdan adam almak kim.

Bey oğlu, çekmiş kılıcını atını kervancı başının üzerine sürdüğünde, Kervan muhafızı kesmiş yolunu, atlamış üstüne, çökmüş boğazına. Kervanın diğer muhafızları, Bey oğlunun adamlarından birkaç tanesi haricinde hepsini öldürmüşler. Muhafıza, Beyim demişler, Bey oğlunu ne yapacaksınız? Muhafız, Bey oğlunu atına ters bindirmiş, şehrin kale girişine bırakmış. Bey, öfkesinden ne yapacağını şaşırmış. Ahali, Bey oğlunun haliyle günlerce alay etmiş. Bey, o konuşanları ve alaycıları zindana atsa da şehirde Bey oğlu hikayeleri anlatılır olmuş. Bey, derinden ve oldukça sessiz bir araştırma yaptırıp, Muhafız ve Hekim kızının olduğu kervanı buldurmuş. Çapulculardan, haramilerden, boşta gezen serserilerden meydana gelen büyük bir birlikle, kervanı basmış. Kervancı başını ve kervanda kim varsa herkesi öldürmüş, kervan muhafızı ve Hekim kızını sağ olarak yakalamış. Gece karanlığında, şehre getirip, Bey konağının altında bulunan bir odaya kapatmış.

Hekim kızı doğum yapmak üzereymiş. Bu sıkıntılı süreçte, Hekim kızını Konağın bir odasına almışlar, Beye yakın hekimler ve ebeler doğumu gizlilik içerisinde gerçekleştirmişler. Hekim kızının bir oğlu olmuş. Kervan Muhafızını kıpırdayamayacak bir şekilde bağlamışlar. Bey oğlu, çekmiş kılıcını, sana yaşamak haram demiş, ardından bir ses dur demiş, muhafıza dokunursan kellen gider. Bey oğlu geri dönmüş bakmış kimse yok. Bey oğlu, muhafız demiş, bugün hayattaki son günün. Yarın senin leşini yırtıcı hayvanlara atacağım. Karınla evlenip, oğlunu da uzak bir diyara evlatlık vereceğim. O gece birileri gelmiş, muhafızı tutsaklıktan kurtarmış. Onun yerine, yüzü tanınmaz hale gelmiş bir cesedi de muhafızın giysilerini giydirip atmışlar konağın kapısına. Hekim kızı, günlerce ağlamış.

Bey oğlu, kızın çocuğunu alıp, uzak bir diyara yola çıkarmış. Hekim kızına da kocan öldü demiş, oğlunu da öldü say. Bugün benimle evleniyorsun. Önce nikah, düğün haftaya. Kızla nikahlanmış. Baş başa kaldıklarında, Hekim kızı, sakladığı hançeriyle, Bey oğlunu delik deşik etmiş. Kaç kere sallamış hançerini bilmiyormuş. Bey oğlunun bağırışlarına önce anası koşmuş, sonra Şehrin Beyi olan babası. Odaya girdiklerinde, oğullarının cansız bedenini görmüşler. Bey hatunu düşmüş bayılmış. Hekim kızı, kocamı öldürdünüz demiş, oğlumu da. Sen de gebereceksin diye saldırmış Beye. Beyin adamları, üstü başı kan içinde kalan Hekim kızını zindana atmışlar.

Bey konağından kaçırılan kervan muhafızı, oğlunu kaçırmaya çalışanları yakalayıp, oğlunu ellerinden almış. Yanına gelenler, Beyim demişler, Hekim kızı, Bey oğlunu delik deşik edip öldürmüş, Bey Hatunu da bir saat kadar önce kalpten gitti. Ahali zindandaki Hekim kızını bırak diye Bey konağına yürüdü. Şehir karıştı. Kervan Muhafızı oğlunu adamlarının hanımlarına emanet edip, şehre gelmiş. Zindancı başını bulmuş. Zindancı başı, Beyim demiş, Bey, yarın Hekim kızını meydanda asacak. İbret olsun diye Hekimbaşını astı. Payitahta haber uçurduk. Oradan yardım gelene kadar, Hekim kızı da babasının yanına gider haberin olsun.

Kervan Muhafızı, Beyin konağına varmış. Bey demiş, Hekim kızını bırak, beni al. Onu asma, beni as. Bey, yakalayın şu Muhafızı demiş. Yarın ikisini birden asayım. Yüreğim belki birazcık soğur. O şifahane hatunumu kurtaramadı. Yarın ne kadar hekim var, onları da sallandıracağım. Beye oyun oynanmayacağını herkes öğrenecek. Şehir en uzun gecesini yaşamaya başlamış. Bey en güvendiği iki adamını çağırmış. Ben demiş sabahı bekleme niyetinde değilim. Bu iş bu gece bitmeli. Muhafızı da Hekim kızını da gebertin. Ondan sonra da varın şifahaneye, tek bir Hekim sağ kalmasın. Şifahaneyi de verin ateşe. Alevleri konağın çatısından seyredeyim.

Adamlar konağın alt katına inmişler. Bey demişler aklını yitirdi. Hekim kızıyla, kervan muhafızının kapalı tutulduğu odanın kapısını açmışlar. İkisini de serbest bırakmışlar. Adamlardan biri, Hekim kızı demiş. Rahmetli Hekim başı beni ve çocuklarımı ölümden kurtardı, ben sana kıyamam. Muhafız gibi bir yiğide kıyanı da Allah taş yapar. Bey, şifahaneyi yakın dedi, Hekimleri de öldürün diyor. Şu işlerin önüne, sizden başka kimse geçemez demişler. Muhafız ve Hekim kızı karanlıklar içinde kaybolmuşlar. Bir saat kadar sonra Bey, bir elinde meşale, diğerinde kılıcı varmış Şifahaneye.

Kervan Muhafızı, buraya kadar Bey demiş. Bundan böyle suçsuz insanları öldüremeyeceksin. Hekim kızı, sen demiş babamı öldürdün. Muhafızın akrabalarını katlettin. Senin yeni doğan günü görmen haksızlık olur diyerek, Beyin üzerine ok yağdırmış. Beyin elindeki meşale bir tarafa düşmüş, kılıcı bir tarafa. Sabah olduğunda, ahali merakla evlerinden dışarıya çıkmış. Beye bağlı olanlar, Hekim kızının önünde diz çökmüşler. Hanımım demişler, boynumuz kıldan ince. Biz bir zalime hizmet ettik. Seni çocuğundan kopardık. Şımarık Bey oğlunun her dediğini yerine getirdik. Ne karar verirsen razıyız.

Hekim kızı bu benim vereceğim bir karar değil demiş. Muhafız, şehre demiş yeni bir Bey gelecek, bırakalım da kararı o versin. Ahali olayları enine boyuna tartışmaya başlamış. Üç gün geçmiş. Üç günün sonunda, Sultan gelmiş şehre. Ahaliyi meydana toplamış. Hekimbaşı demiş Sultan babamın da Hekimiydi. Hekim kızına reva görülenlere karşı durdunuz. Muhafızı korudunuz. Çocuğunu da. Haktan adaletten ayrılmayan, haksızlığa karşı koyan böyle bir ahali olduktan sonra, benim memleketimin sırtı yere gelmez. Size bir Bey lazım. O Bey, Kervan Muhafızı olarak bildiğiniz, aslında benim de muhafızım olan yiğit. Bundan böyle bu şehrin Beyi o olacak.

Anlatırlar ki; Şehrine Bey olan Kervan Muhafızı ve karısı olan Hekim kızı, geçmişe ait cümle kötü izleri silmişler. Şifahaneyi geliştirmişler. Şehir canlanmış. Dedikodular kesilmiş. Hasımlıklar ve düşmanlıklar sona ermiş. Haktan ve adaletten yana olan ahali, Sultan tarafından bütün memlekette örnek ilan edilmiş. Şehir haksızlığa karşı duran şehir, Hekim kızı da haksızlıkla ölümüne savaşan ve mücadele eden kadın olarak anlatılmış. Memleketin herhangi bir yerinde benzer bir hadise yaşansa, Hekim kızı gibi durdu, Hekim kızı gibi davrandı, Hekim kızını kendine örnek aldı diye anlatılırmış. Hekim kızı hikayesi de sevenlere, evladı için mücadele eden anakara, haksızlıklara karşı koyan kadınlara örnek olarak asırlarca anlatılmış.

Şehir şehire, Hekim kızı Hekim kızına, Kervan Muhafızı Kervan Muhafızına, Hekim başı Hekim başına, Sultan Sultana, Bey oğlu Bey oğluna, Bey Beye, Bey hatunu Bey hatununa, Kervancı başı Kervancı başına, zindancı başı zindancı başına, şifahane şifahaneye, kervan kervana, zindan zindana, meydan meydana, ahali ahaliye benzer…

Bir kıssadır anlatılan. Her kıssadan bir hisse alına denmiştir. Bu hikâyede, anlatılanlarla bir benzerlik var ise, tamamen tesadüften ibarettir. Ne kimse gönül koya ne de alınganlık göstere…

Sürçü lisan eylediysek affola…

Bir daha ki sefere daha güzel bir hikâye anlatırız inşallah…

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!