Türkiye Cumhuriyeti, öyle bir güç ve kudretin sahibidir ki, öğrencilerine günde bir öğün yemekte verir. Öğrencilerini ücretsiz taşır da…Hatta köy okullarını tekrardan açar, atama bekleyen öğretmen kardeşlerimizi, o çok sevdikleri meslekleri ve öğrencileriyle buluşturur.
Aslında her şey köy okullarını kapatmakla başladı…Köylerin dengesi bozuldu…
Köye öğretmen geldi diye başlayan cümlelerin kalbi kırıldı.
Boynu bükük bir okul binası kaldı geriye ve her sabah o binayı açan öğretmenin olmayışının burukluğu…
Öyle bir derin boşluktu ki bu, hiç ama hiç dolmadı…Doldurulamadı…O köylerin kimyasının bozulduğunu nedense kimse anlamadı…Anlatmak isteyenleri de dinleyen olmadı.
Öğrencileri taşımalı sistemle kasaba ve ilçe merkezindeki okullara taşımaya başladık…
Adına taşımalı eğitim dedik…
Öğretmenleri de kopardık aldık o köylerden, merkezi okullarda istihdam ettik…
Bendeniz Millî Eğitim Bakanlığında acizane uzun yıllar idarecilik yapanlardan biriyim.
Ankara’da yapılan bir toplantıda, yeni bir sisteme geçerken, konuşan Daire Başkanı, tereddütlerinizi anlıyorum dedi, ancak siyasi otorite böyle istiyor.
O siyasi otoriteler, ne olurdu azıcık sahada olan bizleri dinleselerdi.
Oysa neler anlattık, ne notlar ilettik sahadan.
Bugün geldiğimiz durum dünün aynısı…
Türkiye Cumhuriyeti, öyle bir güç ve kudretin sahibidir ki, öğrencilerine günde bir öğün yemekte verir. Öğrencilerini ücretsiz taşır da…Hatta köy okullarını tekrardan açar, atama bekleyen öğretmen kardeşlerimizi, o çok sevdikleri meslekleri ve öğrencileriyle buluşturur.
*****
O yıllarda okullarımızda yardımcı hizmetler sınıfı diye bir sınıf vardı…Okulların birçoğu sobalıydı…Sobayı yardımcı hizmetler sınıfındaki görevliler yakar, sınıf ve koridorlarda paspas çekerler, okulun temizliğini büyük ölçüde onlar üstlenirdi.
Ayda en az bir kez, okulların genel temizliği yapılır, biz öğrenciler bu temizliğe katılır, kızlar camları siler, erkek öğrenciler, kovayla su taşırdı.
Okula gelen odun ve kömürü taşımada boş derslerimizde yardımcı hizmetler personeline yardım ettiğimiz zamanlarda olurdu.
Bunları neden mi anlatıyorum?
Şu anda böyle bir sınıf yok…Olmadığı için okullar perişan. Hijyen yok, temizlik yok.
Haftada üç gün görevli kiralamak, tutmak gibi formüller var. Koskoca okullara dönemlik, mevsimlik personel alınması meseleyi bugüne kadar çözemedi. Hiçbiri, kadrolu personel kadar etkili olamıyor.
Bizler bu kadrolarla çalıştık. Okullarımız çiçek gibiydi…
Ya şimdi?
Okul Aile birliklerinin çabası ne kadar yeterli?
Yardımcı Hizmetler Sınıfına geri dönülmesi konusundaki çağrılar, yazılar ısrarlar hâlâ sonuçsuz. Oysa bu konu, yeni bir istihdam alanı açabilir. Okullar rahatlayabilir. Okul yönetimleri derin bir nefes alabilir.
Köy okullarını kapatmakla nasıl köy öğretmenleri tarih olduysa, yardımcı hizmetler sınıfı da tarih oldu…
Okulların demirbaşı gibiydi o insanlar. Dilerim bu yanlıştan dönülür.
*****
Gelişmiş ülkelerde bedava olan eğitim, bizde uçmuş vaziyette…Özel okullar kendini nerelerde görmeye başladılar acaba? Maarif okullarında ise özel okullara yetişme çabası ve gayreti var. Velilerden talep edilen değişik isimlerdeki paralar birçok yerde patlamış durumda…
Maarif okullarının paralı okullara dönüşme eğiliminde kantarın topuzu kaçmış görünüyor.
Vatandaşın çocuğu parası olmadığı için Maarif okullarında okuyamayacak mı?
Asgari ücretli bir baba, hele birden fazla da öğrencisi varsa, nasıl çıkacak bu işin içinden?
Ne diyecek okul yöneticileri?
İstediğimiz bağış parasını veremedin, al çocuğunu okuldan mı?
Var mı böyle bir cümle kurmaya hakları?
Eğitim ve para hiç bu kadar iç içe olmamıştı. Para hiç bu kadar eğitimden daha önemli ve daha çok konuşulur olmamıştı.
Neredeyse öyle bir yere geldik ki, ya para ya eğitim dedik, diyeceğiz. Zaten eğitimin kolunu kanadını o kadar çok kırdık, o kadar çok küstürdük ki, para denen şımarık eğitim benim demeye başladı.
Yine de soralım…
Eğitimde fırsat eşitliği denen düsturu nereye koyacaksınız?
Eğitim yılı başladı başlamasına da cevabı olmayan sorular sağanak misali yağarken, bazı sorular da ceviz büyüklüğünde dolu misali düşmeye başladı…
Güneş balçıkla sıvanmaz derler…
Mızrak çuvala girmez derler…
Derler de derler…
*****
Şimdi taşımalı eğitimi de kaldırıyoruz. Yapılan taşıma ihalelerinin iptal edildiği haberleri ekranlara yansıdı. Bugüne kadar taşınan çocuklar için pansiyonda kalmaları öneriliyor.
Gerekçe ne?
Tasarruf tedbirleri…
Eğitim ve tasarruf…Asla yan yana gelemeyecek ve gelmemesi gereken iki kavram…Tasarruf dünyanın hiçbir ülkesinde eğitimin yoluna çıkamaz…Eğitimin yolunu kesemez…Böyle bir şeyin var olması dahi kabul edilemez, hoş görülemez…
Kıyamet kopar!
Çocuklarımıza bir öğün yemek veremediğimiz gibi, şimdi onları taşımaktan da vazgeçtik…
Ne kadar farkındasınız bilmem amma; Sabah okula gidip, akşam evinde anasının babasının ve kardeşlerinin yanında olan çocukları onlardan koparıyoruz.
*****
Yeni Büyükşehir yasası ile köyler, kasabalar mahalle oldu…
Köy okulları kapandı…Taşımalı eğitim başladı…
Köyler okullarından oldular, çocuklar öğretmenlerinden…
Ya şimdi?
Taşımalı sistem ihaleleri iptal edilmeye başladı…
Ne oldu?
Köye okul açarak, öğrencileri okulla tanıştıran, öğretmenle buluşturan, köyün havasını değiştiren eğitimden…
Çocuklarına bir öğün yemek vererek, velilerin yükünü azaltan eğitimden…
Öğrencilerini taşımalı eğitimle merkez okullara taşıyan eğitimden nerelere geldik…
*****
Eğitim hiçbir zaman takılamayacağı, takılma ihtimalinin olamayacağı bir engele takıldı…
Tasarrufa…
Bu engel, bin pişman olacağı şeyler yapıyor. Bin tövbe etse de kurtulamayacağı bir vebalin altına giriyor.
Haberin var mı tasarruf? Haberin var mı eğitim?
Yoksa da haberiniz olsun.
Hani çocuklar bizim geleceğimizdi? Hani Öğretmenim canım benim diyordunuz?
Yol yakınken gelin vazgeçin. Çünkü, onlarla uğraşmak bugüne kadar hiç kimseye hayır getirmedi…