Gönülden düşen kimdir bilir misiniz? Sizin dostluğunuzu, arkadaşlığınızı ve sevginizi hak etmeyen demektir.
Sizi kendi amaçları için basamak yapıp, ulaştığı ilk düzlükte, sizinle yolunu ayırandır.
Aynı yolda birlikte yürümeye yeminler ettiğiniz, sözler verdiğiniz halde, sizi yarı yolda bırakan ve defterden silendir.
Durup dururken, kimse kimseyi gönlünden silip atmaz!
Vicdan taşıyanlar için, merhametli olanlar için, ikbal hırsı olmayanlar için, yaradılanı yaradandan ötürü hoş görenler için, gönülden bir insanın düşmesi, silinmesi o kadar zordur ki..
Size ihtiyacı kalmayan, yürüdüğü yolda ayağına dolaşacağınızı düşünen, sizinle yürürse hedefine varamayacağını hesap eden için vefanın, dostluğun ve arkadaşlığın süresi sona ermiş demektir.
Sizi kendince bir manevrayla yoldan çeken, aradığınızda bulunmayan için yas tutmanın bir alemi yoktur. O zaten bu hareketleriyle, beni gönlünden ister düşür, ister düşürme demiştir. Kendini bilen, bunu görür, verir kararını geçer-gider!
İnsan gönlünden birini düşürmüşse, gönül o düşenin izini, hatırasını her ne varsa hepsini siler atar, bir tek parçasını bile ne gören olur, ne de bulan!
Yolun başlangıcında kavlikarar eylenir ya.
Söz verilmiştir, el ele, omuz omuza verilmiştir o yolda….
Birlikten, birlik olmaktan, beraber olmaktan mesajlar verilmiş, gönüller fethedilmiştir.
O yolda korkuya, endişeye, mahal yoktur denilmiştir.
Yoktur lakin, bir zaman gelir ki;
Ardından yürünen, kendince bulunduğu konumun gereği olarak, bunu bir mecburiyet kabul ederek, beraber yürüdüklerini, kesilip atılması gereken bir teferruat olarak görmeye başlar.
Ve başlar budamaya!
O zamanda o sevgisize, o vicdansıza, o gönül kıymeti bilmeyene sorarlar!
Ey gönülden, gönül defterinden düne kadar sevdiklerini, yanından ayırmadıklarını, silmeye ve düşürmeye kalkan!
Kendinde misin?
Bakkal defteri dahi, senin tuttuğun defterden daha vefakârsa, sen nasıl bir gönül defteri tuttun demezler mi?
Ya sen gönülden nasıl düşülür bilmiyorsun?
Ya da kimse beni gönlünden düşüremez zannediyorsun!
Ey sevildiğini, takdir edildiğini, herkesin seni sevmeye mecbur olduğunu ve kimsenin senden vazgeçemeyeceğini düşünen!
“Kimse vazgeçilmez değildir”, sözünü bilmez misin?
Mezarlıkların, vazgeçilmez olduğunu düşünenlerle dolu olduğunu da mı hatırlamazsın!
İnsanın sözü, hükmü bir tek şeye geçmez!
Gönlüne!
Gönle girenle, gönülden düşenin hükmünü, ne sen verebilirsin, ne de bir başkası.
Ancak ve ancak, gönül verir.
Ey gönlümüzü geren!
Ey bizi sınamalara tabi tutup, üstümüze üstümüze gelen!
Gönül defterinden silmekle karşı karşıya getiren!
Nedir niyetin?
Gönül gerilmeye gelmez, zorlamaya gelmez, hırpalanmaya gelmez!
Seninle aynı yola düşerken kendiliğinden gelenlerin, yola düşenlerin halini o gün anlayamamışsan, bugün nasıl anlayacaksın?
Gönül diyorsa ki;
Ey kadir-kıymet bilmeyen, “yazıklar olsun sana”!
Sevdiğim için, peşinden yürüdüğüm için “yazıklar olsun bana”!
İşte orada dur!
Dur çünkü, bu anlar gönülden düşmeye başladığın anlardır.
Çünkü, gönül bir yerden sonra, ne söz dinler, ne ferman!
Hz. Mevlana, gönülden düşenler için bakın ne diyor, "Minareden düşenin parçası bulunur, bulunur da; Gönülden düşenin parçası bulunmaz..!”