Tam bir insanlık dramının yaşandığı, sesini dünyaya duyuramadığı, duyurmak için başta soydaşları olmak üzere kapılarını çaldığı dünyanın,
Unutulmuş, göz ardı edilmiş, Uygur Türkü kardeşlerimizin yaşadığı bir coğrafya.
İnsan zor zamanında ne yapar?
Kardeşine gider…
Kimin kapısını çalar?
Kardeşinin!
Hele ki o kardeşle arasında din bağı, kan bağı, soydaşlık ve dindaşlık varsa. Ve her şeyden önce arada binlerce yıla dayanan gönül köprüleri varsa.
Kardeş kim mi?
Elbette Türkiye!
“Çin milletinin sözü tatlı, ipek kumaşı yumuşak imiş. Tatlı sözle, yumuşak ipek kumaşla aldatıp uzak milleti öylece yaklaştırırmış. Yaklaştırıp, konduktan sonra, kötü şeyleri o zaman düşünürmüş. İyi bilgili insanı, iyi cesur insanı yürütmezmiş. Bir insan yanılsa kabilesine, milletine akrabasına kadar barındırmaz imiş. Tatlı sözüne, yumuşak ipek kumaşına aldanıp çok çok, Türk milleti, öldün; Türk milleti öleceksin!”
Kardeşi Kül Tigin adına dikilen anıtta ‘da, çok daha kesin bir ifadeyle, “O yere doğru gidersen, Türk milleti öleceksin!” denilmiştir.
Hiçbir şeyden haberleri yokmuş gibi…
Doğu Türkistan ‘da neler oluyor diye soruyorlar!
Neler olmuyor ki…
Soykırım var…
Asimilasyon var.
Bir yerden bir yere gitme hürriyetleri kısıtlama var!
Dini ibadetlerini yapmaları yasak, yasak olduğu gibi, karşılığı Çin zindanları.
Kendi dillerini konuşmaları suç…
Çocuklarına Türkçe adlar koymaları suç!
Doğu Türkistan’ın şairleri, alimleri, din adamları, sanatçıları, ozanları zindanlarda.
Urumçi, Hotan, Kaşgar, Turfan, Yarkent, Aksu, Altay, Gulca gibi kadim Türk şehirleri, Çinlilerin uyguladığı iskan politikası gereği işgal altında.
Çin’e, ne İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi söküyor, ne de insan olmanın, insanca yaşamanın onurlu davranışı.
Doğu Türkistan, petrol zengini, maden zengini bir coğrafya üzerine kurulu. Yeni dünyanın yeni sömürgecilerinden biri de Çin. Doğu Türkistan’ı yuttuktan sonra, bakalım sırada hangi coğrafyalar var?
Geçtiğimiz Pazar günü, Uygur Akademisi, Ahde Vefa Turan Derneği ve Türk Ocağı’nın ortak faaliyeti olan,” Toplama Kampları ve Uygur Aydınlarının akıbeti ” konulu programda, Uygur Akademisinden Abdülhamit Karahan, Abdülcan Eruygur, Dünya Uygur Kongresi sekreteri Erkin Emet birer konuşma ve sunum yaptılar.
Bu sunumda, Çin devletinin uyguladığı soy kırım ve dönüştürme politikasını anlattılar.
Doğu Türkistan’ın durumu içler acısı.
Doğu Türkistan resmen bir açık hava hapishanesi.
Akıbeti bilinmeyen Uygur aydınlarının bir bakıyorsunuz, Çin zindanlarından ölüm haberleri geliyor.
Hatırlarsanız, yaklaşık iki yıl önce tutuklanan Doğu Türkistan’ın dünyaca ünlü halk ozanı Abdurehim Heyit’in önce ölüm haberi gelmiş, dünya çapında gösterilen infial üzerine, yaşadığına dair görüntüler yayınlanmıştı.
Dünya, Hitler’in toplama kamplarından, milyonlarca günahsız ve masum insanı öldürmesinden, Demirperde Ülkeleri olarak anlatılan Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliğinin, Sibirya’daki toplama kamplarından rejim muhalifi olarak gördüğü biçare masum ve mazlum milletlerin yok edilmesinden çok çekti.
İnsanlık suçu işleyen liderler ve devletler nefretle ve beddualarla anılmaya devam ediliyor.
Bugün Çin Devletinin yaptığı da, budur.
Doğu Türkistan, hem soydaşımız, hem de din kardeşimiz olan insanların yaşadığı bir coğrafya, Çinlilerin Sinkiang dediği , Sincan Uygur Özerk Bölgesi, Çinlileştirilmek için sistemli, planlı ve maksatlı programların uygulandığı bir coğrafya.
Uygur kızlarının zorla, Çinli erkeklerle evlendirildiği…
Sözüm ona, akrabalık tesis etme adıyla, Çinli kadınların, ya da Çinli erkeklerin Türk aileler içine yerleştirilmesi, bu insanların o evlerde yatılı kalması olağan hadiselerden.
25 milyon Uygur Türkü, kendini en üstün ırk gören, Çinliler tarafından asimile edilmeye çalışılıyor.
Çin, Doğu Türkistan’la, kedinin fare ile oynadığı gibi oynuyor.
Hürriyetleri tamamen kısıtlı insanları, cezalandırıyor. Sürüyor, hakaretler yağdırıyor, inandığı ve hassas olduğu ne varsa yerle bir ediyor.
Uygur Türkü kardeşlerimiz, derdini dökmeye ilk önce nereye geliyorlar?
Kardeşlerine!
Yani bize, Türkiye’ye!
Gökbayrak, Doğu Türkistan’ın sembolü ve Ay yıldızlı bayrağımızın kardeşidir. Kardeş, Türk Milleti için, candır, candan azizdir.
Kardeş diye bize geliyorlar, bize içlerini döküyorlar, bize dertlerini anlatıyorlar. Onları öncelikle biz dinlemezsek, biz yardımcı olmazsak, biz ellerinden tutmazsak, kim dinleyecek, kim anlayacak, kim çare arayacak Doğu Türkistan’a?