Uzun zamandır her ne varsa derinlerde yaşıyoruz…Derin enflasyon…Derin yoksulluk…Derin yalnızlık…Bizimkisi bayağı bir garip derinlik…Derin mi derin…Derinden daha derin…Düşen kaybolup gidiyor o derinliklerde…
Dibe vurduk çakıldık kaldık…Derinlerde, derinliği meçhul bir yerlerde debelenip duruyoruz.
Serinlik ararken, garip bir derinlik karşıladı her birimizi…
“Ağlama değmez hayat” şarkısı kimi teselli edecek bilmem.
Türk lirasının dibe vurduğu, ekonominin dip yaptığı, dibe vuran, dipte kalan, kendini toparlayacak hali kalmamış insan sayısının her geçen gün arttığı bir dönemin tam da ortasında kalakaldığımızı kimselere anlatamaz olduk!
Zarar-ziyan noktasında hem derdimiz büyük hem de yaşadığımız hayal kırıklığı öyle böyle değil!
Olur mu öyle şey dediğimiz ne varsa oldu.
Hem öyle bir oldu ki, tahminler ötesi…
Zarardan-kârdan geçtik…
Her geçen gün daha da fakirleştiğimizi, alım gücümüzün kalmadığını bizzat yaşayarak görmedik mi?
Elimizdeki ve cebimizdeki paranın markete, çarşıya, pazara yetmediğini, evlerimize eli boş dönmeyi bir türlü içimize sindiremediğimizi birebir yaşamadık mı?
Dibi görülmeyen, gözle seçilmeyen derinliklere nasıl girdik?
Nasıl çıkacağız bu derinliği belli olmayan sulardan? Ne zaman?
*****
Dip deyince, dibe vurmak deyince, derinlik deyince dalıp gidiyor insan…Aç kalmak, işsiz aşsız kalmak, dükkânı açamamak, borcu-harcı, kirayı ödeyememek, faturalar karşısında çıkış yolu bulamamak ne midir?
Adına ister dibe vurmak deyin…
İster derinlik…
Düşünüp kalma faslında…
İşin içinden çıkılamaz bir halde…
Kimimiz efkârlandı kaldı!
Kimimiz dağlara taşlara vurdu!
Kimimiz kendini dışarı attı, ıssız sokaklarda hüngür hüngür ağladı!
Kimimiz olmayan o çareleri aradı, bulamadı!
Sonra bir daha toparladı kendini…
Yaşadım mı, öldüm mü anlayamadım dedi…
*****
Yalan dünya kime kaldı ki?
Kim sahip oldu ki?
Dünya milyarlarca insanın mezarlığı aslında.
Dünya bizim, biz yöneteceğiz, bizim elimizden kimse alamayacak diye düşünenlerde bu ucu bucağı belli olmayan mezarlığa talip oldular.
Bir süre sonra, onlara gel denildiğinde, o mezarlığa gömülecekler.
Fani dünya kimleri öğütmedi ki…
Kimisi han dedi, kimi değirmen, kimi oyalanma yeri…
Bu dünya benim diyenler, bu dünyaya ait ne varsa ellerinde, bırakıp da ayrıldılar bu dünyadan…
Kendilerince derinlikler yarattılar, derin sulara, derin uçurumlara, attılar kendilerine rakip gördüklerini…
Sonra hiç bilmedikleri derinliklere gittiler.
Bu dünyadan hiçbir şey götüremediler.
Kefenin cebi yok diyenlerle dalga geçiyorlardı. Daha dediler, daha…Yetmez, yok mu daha dediler. Gözünü toprak doyursun diyenlerin ahları arşa ulaştı.
Gözleri açık, bu dünyaya ve ellerine geçirdiklerine doyamadan gittiler.
O gözü doymayanları, ne anan oldu ne de gittiklerine yanan…
*****
Uhulet ve suhulet tavsiye etmişlerdi. Tavsiyeler ters kepçe geldi.
Uhulet sakinlik demekti sakin olabildik mi? Sakin yaklaşabildik mi olaylara, olan bitene…
Suhulet, naziklikti, nezaketti. Biz nezaketi kaybettik, küfredenleri, küfürlü konuşanları hayranlıkla seyreder olduk.
Uhulet ve suhuletle meseleleri çözmeye çalışanlar ise yapayalnız kaldılar.
Dibe vurmak, derinlikle tanışmanın önemli bir adımı.
Dibe vuran ne olur?
O vurmanın şiddetiyle yerden güç alarak, sıçrayabilir mi?
Kurtulma ümidi olabilir mi?
Mevzu hızla alakalı…
Hızla çarpar derine inmeden, derin nedir bilmeden çıkar kurtulur mu? Neden olmasın?
Dibe vuran dipte mi kalır? Derinlere inen, derinlerden derinlere doğru yol alan çıkamaz mı o derinlerden ve adına dip denen o girdaplardan o bataklıklardan?
Kara günler gelir geçer, insan azminin, insan cesaretinin, insan zekasının neler yapabileceğini kendi bile tahmin edemez. Derinlik ne olursa olsun, insan en ümitsiz zamanlarda ve derinliklerde dahi bir çıkış yolu her daim bulabilir.
*****
Çatı akmış, kapının kime açık olduğu bayağı bir derin, kilit kayıp, anahtar nerde düşmüş belli değil…
Bir zamanlar gönül seferberliği diye bir söylem vardı…
Gönül ve gönüller için seferberlik düşüncesi heyecanlandırmıştı herkesi. Yarım kaldı, akim kaldı. Derinlerde bir yerlere takıldı.
Öyle derinlerdeki, almaya, çıkarmaya çalışanın kolu yetişmiyor. Hangi çamura, hangi batağa saplandı kaldı bilen yok gören yok, çıkarmak için artık çok geç diyenlerin derinlik anlayışı ise bambaşka…
İnat var, ikna olmamak var, asgari müşterek diye bilinen olumlu çizgi gurur ve kibir engeline takılıyor.
Anlayacağız bu derinlik can sıkıyor.
*****
Uzun zamandır her ne varsa derinlerde yaşıyoruz…
Derin enflasyon…Derin yoksulluk…Derin yalnızlık…
Bizimkisi bayağı bir garip derinlik…
Derin mi derin…Derinden daha derin…Düşen kaybolup gidiyor o derinliklerde…
Değişenler, dönüşenler, derin düşüncelere dalıp gittikten sonra ayrılık şarkıları söylemeye başlayanlar…
Neydi o şarkının adı?
Paramparça…
Parça parça olmuşların, parçalanmışların, dağılmışların, bir araya gelemeyecek hale düşmüşlerin derinlerde takılmış kalmışların şarkısı…