1 Nisan şaka günü olmaktan çıktıktan sonra, seçimi kazananlar için zafer günü, kaybedenler için hüzün günü, sürprizlerin yaşandığı istisnai bir gün olarak anılması da ihtimal dahilinde… 1 Nisan’ın kırılma günü olma ihtimali de göz adı edilecek gibi değil… Seçim sonuçlarının nelere gebe olacağını da kestirmek mümkün değil. Ancak, tansiyonu oldukça yüksek bir “Nisan 1” bizleri bekliyor olacak.
Nasreddin Hoca’nın şakalarının ve esprilerinin yaşadığı, Mevlâna hoşgörüsünün dolaştığı bu coğrafyada bir gülümsemeyi, bir tebessümü çok mu göreceğiz birbirimize.
Gülmek için, espri yapmak için, şakalaşmak için, Nisan ayının ilk gününü beklemek gibi bir derdimiz hiçbir zaman olmadı.
Bizde birçok şey şaka gibi zaten!
Rabbim ağlatmasın…
Kültürümüzde şaka var, şakalaşmak var, şakadan takılmak var, şakacı diye, şakacıktan diye tabirler var, affedersiniz eşek şakası var, hatta daniskası var.
Bize her gün 1 Nisan!
Maksat yüzler gülsün, maksat efkâr dağılsın, maksat muhabbet olsun!
*****
Eskiden olsaydı ne mi derdik?
Bugün 1 Nisan 2024 Pazartesi!
Demirbank, hayırlı günler diler…
Demirbank’ın bu hoş temennisi çeyrek asır öncesinde kaldı. Böyle güzel temennilere dahi hasretiz.
Nihayetinde bugün şaka günü!
Şaka yapacak, şaka kaldıracak, şakalaşacak, hatta gülümseyecek halimiz ve haliniz kalmamış olabilir!
Büyük usta rahmetli Neşet Ertaş diyor ki, “İnsanın derdi ne kadar büyük olursa gülüşü o kadar sıcak olurmuş, o dert güzelleştirirmiş onun yüreğini.”
Yüreği güzel olanlara, gülüşü sıcak olanlara, bizi dinleyip anlayanlara o kadar çok ihtiyacımız var ki…Bize Mevlânâ’nın “gel” çağrısı gibi bir çağrı lazım.
*****
1 Nisan 2024 Pazartesi, seçimin ertesi…
Durum böyle olunca; şakayı da şaka-maka demeyi de şaka ile karışık penceresinden bakmayı da yarı şaka yarı ciddi diye söze başlamayı da sandığa bıraktık.
Neden mi?
Çünkü bu yazıyı yazıp gönderdiğimde, oy verme işlemi devam ediyordu. Ne sandıklar açılmıştı ne de oy sayımı başlamıştı.
Neler mi denecek?
Bilmiyoruz….
“Bugün şaka günü amma, bakalım sandık nasıl bir şaka yapacak? Falan denir mi?
İhtimal dahilinde…
Sürpriz her seçimde olur…
Az olur, çok olur…
Kimi sandık güldürür, kimi düşündürür…
Kimi ibret, kimi hayret, kimi gayret, kimi seyret babında mesaj verir.
Neticede sandığın sahibi kim?
Millet…
Oy onun, karar onun…
*****
Nisan geldi gelmesine de bu yıl öyle bir “Nisan 1” yaşamak üzereyiz ki…
Şakaların kabul görmesi zor…
Hoş karşılanması imkânsız…
Yanlış yerlere çekilmemesi söz konusu bile değil.
Yanlış anlaşılma ihtimali yüzde yüz …
Çünkü, Mahalli İdare seçimleri sonuçlarının neredeyse tamamının alınacağı ve açıklanacağı gün, şaka günü ile çakışıyor.
1 Nisan şaka günü olmaktan çıktıktan sonra, seçimi kazananlar için zafer günü, kaybedenler için hüzün günü, sürprizlerin yaşandığı istisnai bir gün olarak anılması da ihtimal dahilinde…
1 Nisan’ın kırılma günü olma ihtimali de göz adı edilecek gibi değil…
Seçim sonuçlarının nelere gebe olacağını da kestirmek mümkün değil.
Ancak, tansiyonu oldukça yüksek bir “Nisan 1” bizleri bekliyor olacak.
*****
Her neyse diyelim, seçimi geçelim, olmaz amma, 1 Nisan diye Marketler, bütün ürünlerinde yüzde 50, bazılarında yüzde 75 indirim yaparlar mı?
Hemen, “Hadi canım olur mu öyle şey” diyebilirsiniz.
“Olur, olur bal gibi olur” demiyor mu bir şarkımız?
Hadi oldu, ne yapacaksınız?
Böylesi bir indirim oldu diye kara yaslar bağlayacak haliniz de yok ya!
Olsun diyelim de olsun!
Şakadan bile olsa, azıcık yüzümüz gülsün…
Bizde yüz güldürmek deyince akan sular durur.
Yüzüm güldü, yüzümüz güldü, yüzümüzü güldürdüler, yüzümüzü güldürecekler, yüz güldüreninde yüzü güler diye bir başladık mı, neler anlatırız neler.
İçimizde kahkahalarla gülenler, katıla katıla gülenler, gülmekten öldük diye mevzuyu abartanlar, gülüyormuş gibi yapanlar, buna kargalar bile güler diyenler, gülümsetenler, gözlerinin içi gülenler,
Ne gülüyorsun diye tavır koyanlar, maraza çıkaranlar, şakadan anlamayanlar yok mu?
Ne diyorduk?
Bugün 1 Nisan!
Gülmesin mi, gülümsemesin mi insan?
*****
Bugün ayın kaçı?
Biri…
Yani…
Nisan 1!
Şaka bir yana, “Nisan 1” bir yana, hatta dünya kadar geçirdiğimiz seçim bir yana…
Somurttuk olmadı, her şeye alındık olmadı, kırıldık olmadı, darıldık olmadı, kendimizi dağıttık olmadı, öfkelendik olmadı, tavır koyduk olmadı, küstük yine olmadı.
Ne kaldı elimizde?
Hoşgörümüz, gülümsememiz, tebessümümüz…
Aman ha, onları da kaybetmeyelim bundan sonra…