Nasıl bir züğürt teselli ise artık…Anlayan beri gelsin… On bin bu, on iki bin beş yüz bu… Yan yana elli tane iki yüzlük, yan yana altmış iki tane iki yüzlük, bir tane de yüzlük… Kolay kolay biter mi? Gel de Heybeli’de her gece mehtaba çıkma…Ardından da “Efkâr bastı gönlümü yine feryat ediyor…” diye devam etme…
Adam çarşı pazarda sırtında küfe, kim küfeci diye seslense hemen bakar, sebze, meyve, kavun, karpuz yerine, zamanına, mevsimine göre taşırmış.
İyice yorgun argın olduğu bir günün gece vaktinde, küfe sırtında evine doğru gidiyormuş ki, mahalleden yaşlıca biri, evlat demiş, senin baba filan meyhanede sızdı kaldı. Bir sokak ötende, al onu oradan.
Ne yapsın küfeci?
Varmış meyhaneye…
Meyhaneci, gel evlat demiş, iyi ki geldin, baban yine sızdı kaldı.
Meyhanedekilerin yardımıyla, küfecinin babasını, koymuşlar küfeye.
Küfeci, çıkmış meyhaneden.
Dışarıda hafiften de bir rüzgâr esiyormuş.
Kendine gelmiş, ayılmış baba…
Bakmış bir küfede, evladı kendini taşıyor.
Hava güzel, kendine göre kafası iyi, neşesi yerine gelmiş.
Başlamış, “Biz Heybeli’de her gece mehtaba çıkardık” diye duymayan kalmasın babından şarkı söylemeye…
Ne desin küfeci?
İnsanlar, bakmışlar bir küfeci, küfede bir küfelik adam…
Küfelik olan, “Biz Heybeli’de” diye şarkı söylüyor…
Kimi küfeciye acımış, kimi adama…
Kimi gülmüş geçmiş, kimi içmenin de cılkını çıkardılar demiş, kimi pis sarhoş demiş saydırmış…
Biri de ben bunları tanıdım demiş, küfedeki babası, taşıyanda oğlu…
Helal olsun çocuğa, babasını almış eve götürüyor.
Amma velakin baba mutlu, bak bak el hareketlerine bak, sesi de fena değil hani, işte böyle abi iki tek atarsın, Heybeli de mehtaba çıkarsın…
*****
Heybeli neresi mi?
Mehtaba çıkmak neyin nesi mi?
Onun cevabı derin…
Neşemizi, yaşama sevincimizi kaybedeli çok oldu.
Kimse de sormuyor, bize ne oldu?
Elimizde teselli babından böyle birkaç şarkımız kaldı…
Bari onları mırıldanalım…
Hatta söyleyelim o güzel şarkıları…
Şarkı söylemenin nesi kötü?
Alem ne der, el alem ne der diyorlar ya…
Alem de el alemde önce kendine baksın…
İnsanlar daha başka nasıl efkâr dağıtacak?
Yanan yanmış, yakan yakmış, yaktığıyla bırakmış, ne yapsın yanmış insanlar?
Bırakında bir şarkılıkta olsa teselli olsunlar…
*****
Adam soruyor, küfelik olan kim?
Dünyaya boş vermişler mi?
Her şeye kafayı takanlar mı?
İçmeden sarhoş olanlar mı?
Hayat kime güzel abi?
Bize mi?
Yeminle değil…
Dışarıda bir simit alamayan, bir bardak çay içemeyen insan için, Heybeli misali yerler, Keşanlı Ali Destanında anlatılan şehir kadar uzak…
Ne diyordu o destanda;
“Sinekli dağ burası, şehre tepeden bakar/ Ama şehir uzakta masallardaki kadar”
Bize gelince denize kadar aramızda dağlar var, uzun ince yollar var…
Şehirler, nehirler, ovalar, tepeler var…
Daha da anlatacak neler var neler…
*****
Eskiden borcumuz harcımız yoktu mesela…Paramız azdı, azdı amma her şeye yeterdi.
Neşemiz gitti neşemiz…
Hayatla bağımız koptu…
On bin lirayı, on iki bin beş yüz lirayı fena büyük para zannedenler, bu paralar kiraya da elektrik ve suya da marketlere de çarşı ve pazara da yeter hatta artanıyla yüz dolar bile alınır diye mi düşünüyorlar acaba?
Doğalgaz yandığında doğalgaza, okul masraflarını karşılaması da olası…
İnanın öyle…
Genel yaklaşım böyle…
Ne deniyor?
Memlekette yoksul yokmuş…
Fakirlik semtimize uğramadı da teğet mi geçti acaba?
Öyle sanılıyor…
Ortalık güllük gülistanlık diye bir davul çalınmadığı eksik…
*****
Farkındayız, haberimiz var, sıkıntılar bize kadar ulaştı babından açıklamalar çok…
Ya çare?
Ne yapsın çare denen biçare?
“Çaresiz dertlere düştüm” türküsünü mırıldanıyor, çaresizce…
Bir de Orhan Babanın “Bir teselli ver” şarkısını çağrıştıran, bir teselli var…
Gönlümüzden geçen bu değildi…
Bir kucak, “-ecek” ve “-acak”
Emeklinin, asgari ücretlinin hali ne olacak?
Yoksa yine insanlar, “Biz Heybeli’de her gece…” diyerek bir şarkılık efkâr mı dağıtacak?
*****
Rahmetli Erkin Koray’ın dediği gibi…
Alemin keyfi yerinde yine maşallah…
Bize de kader bir gün güler, güler inşallah diye bekliyor insanlar.
Nasıl bir züğürt teselli ise artık…Anlayan beri gelsin…
On bin bu, on iki bin beş yüz bu…
Yan yana elli tane iki yüzlük, yan yana altmış iki tane iki yüzlük, bir tane de yüzlük…
Kolay kolay biter mi?
Gel de Heybeli’de her gece mehtaba çıkma…
Ardından da “Efkâr bastı gönlümü yine feryat ediyor…” diye devam etme…