Erol Sunat
Erol Sunat

Bir zamanlar tertemizdi okullarımız

featured

Bugün elimizde her türlü imkân var. Var lakin; Öğrencilerimize günde bir öğün yemek veremiyoruz… Okullarımızı temizleyemiyor, temiz tutamıyoruz. Okul temizliği öyle fena S.O.S veriyor ki, veliler, öğretmenler ve öğrenciler cümbür cemaat tam kadro okuldalar…Çaresiz bir çırpınış içindeler. Bu acı ve hazin manzara sürdürülebilir bir manzara değil… Temizlik meselesinin okullarımızı felç ettiği, kilitlediği bir durum var ortada… Okullarımızı temiz tutmak zorundayız, zorundayız amma acil bir neşter vurma zamanı gelmedi mi daha?

Eğitim ihmale gelmiyor. Eğitime getirilen tasarruf tedbirleri, eğitimde tasarruf olmaz sözünün haklılığını bir kez daha ortaya çıkardı.

Mektepler ve muallimler olmasa Maarifi ne güzel idare ederdim diyen Maarif Nazırının kulakları çınlasın.

İşin içine mekteplerin yani okulların temizliği de eklendi.

Bir zamanlar tertemizdi okullarımız. Biz o temizliği, o kıt imkanlarda gören ve yaşayan bahtiyar öğrencileriz.

Eğitimin çarkları eskisi gibi dönmemeye başladı. Az biraz daha zorlanırsa çarkların dişlileri kırılacak…Çatırdama sesleri memleketin her tarafından duyulmaya başladı.

Okullarımızı açtık açmasına da okulların temizlik meselesini çözemedik.

Yardımcı Hizmetler sınıfı diye bir sınıf vardı Eğitimimizde. Bu sınıfı geliştiremedik.

Geliştiremediğimiz gibi fena budadık.

Şimdi işin içinden çıkılamıyor. Okul temizliği meselesi entübe halde…

Nefes alamıyoruz diyen okulların sesi sokaklara taşmış durumda.

Okullar kapanır kapanmaz yapmamız gereken temizlik personeli alma meselesini bugünlere bıraktık…

Rakam çok düşük…

Otuz bin personel alınıyor. Nereye, hangi okullara? Neden bu kadar az?

Bir temizlik personeline kaç okul düşüyor gibi trajikomik sorular dolaşıyor her yerde?

Almaya kalktığımız tedbirler hem yetersiz hem devede kulak kalıyor.

Milli Eğitim nasıl olurda okullarını temiz tutamaz sorusunun cevabını arıyor Veliler, öğrenciler, öğretmenler.

*****

Onlarca sınıfı olan okullarımızda değil okulu, okulun tek bir katını temizlemek, temiz tutmak başlı başına mesele…Hele bir de o okulda ikili öğretim varsa…

Temizlik personeli olmayınca ne yapsın okul?

Şuna gitme, falandan yardım isteme, hele filan yardım ederse, katiyen kabul etme, bana hiç gelme, bak başının çaresine benzeri kelamlarda edilmişse…

Başını hangi taşlara vursun okul? Ne yapsın Okul-Aile Birlikleri?

Nasıl kurtulacak zevahir…

Zevahir, kendini parçalasa ne olacak?

Para toplanmış Velilerden, okulu temizletmeye personel tutulmuş…

Olmamış…

Sonunda sıvamışlar kolları…

Veliler bir yandan, öğretmenler bir yandan, öğrenciler bir yandan…

Başlamışlar okullarını temizlemeye, silmeye süpürmeye…

Buna can dayanır mı?

Bir gün değil, üç gün değil…Dayanacak dert değil…

Okul temizlemenin bir başka adı, çaresiz dertlere düşmek…

“Çaresiz dertlere düştüm, Doktor bana bir çare…” türküsünün sözleri gibi…

*****

Bir zamanlar, benim Milli Eğitimim öyle düşünceliydi ki…

Öğrencilerini üşütmezdi…Aç bırakmazdı…Korurdu, gözetirdi…

Kollarını ardına kadar açardı…Sevgi vardı o kollarda, şefkat vardı.

Okul benim okulum…

Sınıf benim sınıfım…

Öğretmen benim öğretmenimdi…

Bir zamanlar Milli Eğitim, benim Milli Eğitimimdi…

Okul Müdürleri saygın insanlardı. Okulları için yapamayacakları hiçbir fedakârlık olmayan Okul Müdürlerine ve Öğretmenlere sahipti Milli Eğitim.

Çiçek gibiydi okullar…

Tuvaletler tertemiz, pırıl pırıldı sınıflar.

Okula gitmek…Okullu olmak…Sınıfları doldurmak…

Bir başkaydı…

Bugün bile andıkça gözlerimiz doluyor…

*****

O Milli Eğitim benim Milli Eğitimimdi…

Bizler o okullara ve öğretmenlerimize emanet çocuklardık…

Anamızdı, babamızdı öğretmenlerimiz…

Evlatlarından bizi hiç ama hiç ayırmadılar.

Kardeş gibi, kardeşten öte sınıf arkadaşlarımız vardı.

Kimi kan kardeşimizdi, kimi sıra arkadaşımız, kimi sırdaşımız.

Biz o yokluk dönemlerinin çocuklarıydık.

Kurşun kalem kıymetlimiz, silgi boynumuzda kolyemiz, saman yapraktı defterimiz…

Kimimizin çantası yoktu, kimimizin kalemtıraşı, kimimizin cetveli, gönyesi, pergeli…

Siyah önlüklerimiz, beyaz yakalarımız vardı.

Biz, Ellili yılların çocuklarıydık…

Elimizde beyaz tebeşir, kara tahtanın başındaydık. Sınıf geçmek zor, mezun olmak olay, hayat ve daha ilerisi tatlı bir hayaldi.

Ne sınıfımızı unuttuk ne öğretmenlerimizi ne okulumuzu…Ne de o günleri ve çocukluğumuzu…

*****

Benim Milli Eğitimim var ya…

Samimiydi…İçtendi…Yanımızdaydı…Kalbimizdeydi…

Çare olurdu…Çare bulurdu…Çare tükenmezdi ki onda…

Tek bir meselesi ve hedefi vardı…

Eğitim…

Benim Mili Eğitimim de bambaşka bir aşk vardı…

Başka bir aşk istemez, aşkınla çarpar kalbimiz diyerek düşülürdü yola…

Sevinçliyiz hepimiz yaşasın okulumuz derdik…

Türküm, doğruyum, çalışkanım diye ant içmeden girmezdik sınıflarımıza…

*****

Bugün elimizde her türlü imkân var.

Var lakin;

Öğrencilerimize günde bir öğün yemek veremiyoruz…

Okullarımızı temizleyemiyor, temiz tutamıyoruz.

Okul temizliği öyle fena S.O.S veriyor ki, veliler, öğretmenler ve öğrenciler cümbür cemaat tam kadro okuldalar…Çaresiz bir çırpınış içindeler.

Bu acı ve hazin manzara sürdürülebilir bir manzara değil…

Temizlik meselesinin okullarımızı felç ettiği, kilitlediği bir durum var ortada…

Okullarımızı temiz tutmak zorundayız, zorundayız amma acil bir neşter vurma zamanı gelmedi mi daha?

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!