Ramazan geldi hoş geldi diye başlamıştık söze. Ve geldik Bayrama… Bayrama ermek, bayrama erişebilmek, bayram etmek, bayramlaşmak bambaşka bir duygu.
Ramazan ayı bazılarına göre mola ayı oldu
Hadi bayramını gör derlerdi eskiler.
Bazıları da arifeyi gösterir bayramı göstermez insafsız diye bahsederlerdi birilerinden.
Bayramı zehir ettiler yine diye yakarırdı komşu teyzeler.
Bayram zehir edilmeyecek kadar güzel aslında.
Herkes bayramı görmeli…
Bayramı hissetmeli..
Bayram yapmalı..
Bayramlaşmalı…
Bayram aslında gönüllerin bayramlaşmasıdır.
Küslerin, dargınların, kırgınların, sudan sebeplerle incinmişlerin barışması gereken gündür.
Kim barışmak için daha önce bir adım atarsa sevabı onadır.
Bayramlar basit birer seremoni değildir.
Sadece bayram namazından ibarette değildir.
Bayramlarda var olan o deruni anlam, o manevi güzellik görülmeli…
Bayramların manevi yüceliğini bilseydi insanlar, sahillere kaçmazdı.
Bayram tatili diye, bayramları üç kuruş için tatil kelimesine kurban etmezlerdi.
İnsanları bayramın ruhundan koparıp alanlar, sahte eğlencelerle, bayramınız kutlu olsun hokkabazlıklarıyla bayram yaptıklarını ya da yaptırdıklarını mı sanıyorlar?
Adam annesinin babasının elini öpmüyor.
Eşinin dostunun evine gelmesinden mutlu olmuyor.
Kafasını dinlemeye sahillere gidiyor.
Telefonla öpücük gönderen torunlar.
Telefonla el öpen çocuklar.
Hatta bayramınızı toptan kutlarız anlamına da gelen SMS’lerle bayramı ihya ettiklerini düşünenler!…
Gittikçe duygusuzlaştığımızın ne kadar farkındasınız?
Eskiden gidemediğimiz bayramlarda zarif kartlar atılırdı.
Birkaç satır mektup yazılırdı.
Toplama kelimelerle kurulu cümlelerden oluşan ruhsuz mesajlarla bayram kutluyoruz.
Helal olsun hepimize!…
Bayramı silindirlerle ezip geçtik.
Şimdi çocuklara bayram nedir diye sorun bakalım?
Kimi çikolata getirmektir diyecek.
Kimi harçlık almak..
Kimi sahilden büyük anneyi, büyük babayı, anneanneyi ve dedeyi aramaktır diyecek.
Dedeni ara kızım denildiğinde..
Of… Anne, bayram bitmedi ya… Yarın ararım bile diyebilecek.
Çünkü o ortamı ona biz hazırladık.
Bayram barışmak demiştik.
Hz. Peygamber, üç günden fazla küs duran bizim meclisimize gelmesin diye buyursa da, katır inatlı, keçi inatlı, deve kinli tabir edilen insanlar yıllardan beri Ramazanları ve bayramları geçirdikleri halde barışamadılar.
Özellikle akrabalar arasında ki, miraslardan arta kalan, ve devreden küslükler tam bir evlere şenlik.
Taraflar umrelere gitmişler, hac farizalarını yerine getirmişler, hala küsler!…
Bu dünyadan öte tarafa bir şey gitmeyeceğini bile bile üstelik.
Hacca giderken helalleşip gidilmiyor mu?
Verin milletin üzerinizdeki hakkını.
Hem Allah’ın huzuruna gideceksiniz, hem orada söz vereceksiniz, hem de hala hak gaspına devam edeceksiniz.
Kefenin cebi yok, ağlayanın malı gülene hayretmiyor.
Şemsi Tebrizi bakın ne diyor;
“Başkasının rızkını sana vermezler, öyle ise vücudunu niçin üzmede, öldürmedesin”
İşte Bayram…
Her bayram bir fırsat…
Bayramlar inanan insan için büyük nimet…
Cenazeme gelmesin, salımdan tutmasın, bayramda kapımı çalmasın, diyenlerin kalpleri yumuşasın inşallah!..
Hepinizin Ramazan Bayramı mübarek olsun…