Erol Sunat
Erol Sunat

Bey kızının hikayesi

featured

Uzun uzun zaman önce memleketin birinde insanların yüzüne gülüp ardından söylemediğini bırakmayan insanların yaşadığı bir şehir varmış. Bu şehrin insanları ilk defa karşılaşmış dahi olsalar kim olursa olsun o insan kadın olsun erkek olsun överler, sonra da ardından yerin dibine gömerlermiş. Bu işten haberi olmayanlar, bayılırlarmış şehre ve insanlarına. Karşılamaları hoş, insanın gönlünü almaları hoş. Ne güzel insanları var bu şehrin diye anlata anlata bitiremezlermiş.

Şehir misafirperverliğin merkezi ilan edilmiş. Saygılı insanların sevgi dolu insanların otağı olarak anılmaya başlamış. Şehrin Beyi bu durumdan hoşnut olsa da ahaliden ayağı suya değenler, Allah’tan aleyhlerinde konuştuklarımızı bilmiyorlar, maazallah bir daha şehrin kapısından içeri girmezlerdi demekten kendilerini alamıyorlarmış.

Günün birinde şehre oldukça zengin ve hatırlı bir kadın gelmiş. Kadın şehrin ilgisinden fazlasıyla memnun kalınca, çıkmış Vali Paşanın huzuruna, Vali Paşam demiş ne hoş ne güzel şehirmiş burası. Ben izninizle bu şehre yerleşmek dilerim. Bu şehirden münasip bir konak almayı düşünüyorum. Vali Paşa, iyi düşündünüz mü demiş, sonra pişman olmayasınız.

Yok demiş kadın, bu şehrin melek gibi insanları var. On gündür buradayım. Beni el üstünde tuttular. Ağırladılar, gezdirdiler. Bu şehirde kalma arzum her geçen gün daha da artıyor. Vali Paşa, siz demiş bir on gün daha misafir olun sonra gelin tekrar görüşelim. Kadın, Vali Paşa demiş Ağabeyimin arkadaşı, boş konuşmaz. Varmış kaldığı hana. Çağırmış hancıyı. Hancı demiş. Memleketteki işlerimi tam halledemedim. Bir on gün kadar daha hanında kalmak istiyorum. Bu arada sende bak, uygun bir konak bulursan oraya da bakayım.

Hancı bu kadın demiş oldukça hatırlı bir zengin. Bu kadınla iyi geçinelim diye adamlarına talimat vermiş. Ertesi gün, hana genç bir delikanlı gelmiş, Hancı demiş, ben tüccarım. Bugün gelen kervanla geldim. Bedestenden bir dükkân bakacağım. Hancı yiğidim demiş, öyle bir hana geldiniz ki, ben ve adamlarım emrinize amadeyiz. Ne dilerseniz ne isterseniz size yardımcı olmaya hazırız.

Delikanlı, handa demiş benden başka kim kalıyor. Hancı. Hatırlı bir kadın geldi beyzadem demiş. Kadın çok konuşuyor çok bilmiş. Para çok, akıl yok. Ne yapacağı belli değil. Dırdırından gına geldik yeminle. Allah’tan parası peşin. Bahşişi eksik değil. Müşteri velinimet demişler demesine de. Neyse başını ağrıtmayalım.

Delikanlı yahu Hancı demiş, bu şehir için saygılı şehir, misafirperver şehir diyorlar. Siz böyle herkesin arkasından konuşuyorsanız foyanız çabuk orta çıkar. Bülbülün çektiği dili belası demişler. Hiç duymadın mı? Hancı tamam beyzadem demiş aramızda. Bunları hiç konuşmadık. Sen unut. Ben unuttum. Handa kalan zengin kadın ertesi gün şehre gelen bir kervana katılmış sabahın erken saatlerinde ayrılmış şehirden.

Delikanlı da binmiş atına o da çıkmış gitmiş. Kervan bir handa mola verdiğinde, delikanlı kadını bulmuş. Anam demiş, o şehir bildiğin gibi değil, o hancı denen adam hakkında neler demedi neler. Hancıya meydan dayağı çekmemek için zor tuttum kendimi.

Kadın oğul demiş ben her şeyi biliyorum. Baban bu şehre Bey olmuştu. Sen bir yaşında ya vardın ya yoktun. Beni getirmedi. Bir yıl bile olmamıştı ki, baban kayboldu. Sonra şu anda Bey olan adam onun yerine Bey oldu. Babanın ne ölüsünü ne de dirisini bulabildim. Ağabeyim bu şehirde babanı çok aradı. Bu Bey denen adamı öldü diye şehrin meydanına attı gitti. Bu iki yüzlü şehir babanın akıbetini bilip de söylemeyen bir şehir. Ağabeyim memleketin diğer bir ucunda Vali Paşa. Bu şehrin Vali Paşası da kan kardeşi. O da babanı arıyor. Bir şekilde ne oldu ne bitti bulacağız. Delikanlı anam demiş, Bu Beyin çocukları yok mu? Üç kızı var demiş anası. Büyüğü nişanlı, en küçüğü evli, ortanca kız tam bir baş belası. İki kere nişanladılar. Birincisini okla yaraladı delikanlı ölümden döndü. İkincisini, şehrin meydanında tokatladı. O nişanlısı insan içine çıkamadı, kaçtı gitti şehirden.

Delikanlı. Dönmüş gelmiş şehre. Vali Paşanın yanına çıkmış. Vali Paşam demiş. Ben bu şehrin eski beyinin oğluyum. Vali Paşa senden haberim var demiş. Yalnız kimliğini açık etme. Ben bileyim yeter. Ne istersin? Delikanlı, Beyin demiş ortanca kızı varmış. İki nişanlısına etmediğini bırakmamış. Ben ona talibim. Vali Paşa, sen demiş şu andan itibaren benim yeğenimsin. Seni öyle tanıtacağım. Bey bu konuda beni kıramaz. Kalkmışlar gitmişler Beye.

Vali Paşa uzatmadan mevzuyu açmış. Bey çağırmış kızını. Kızım demiş. Bu delikanlı Vali Paşanın yeğeni, seninle evlenmeyi diler. Hakkında ne olmuş ne bitmiş her şeyi biliyor. Kız delikanlıya, tamam demiş önce nişanlanacağız, sonrasına bakarız. Fazla uzatmadan ertesi gün nişanlanmışlar. Delikanlı Bey kızının neden bu kadar çabuk evet dediğine bir anlam veremese de kız evet deyince, tamam demiş. Nişan haberi duyulur duyulmaz, şehir dalgalanmaya, çalkalanmaya başlamış.

Bakalım demişler bu delikanlının başına neler gelecek. Beyin ortanca kızı, nişanlısını yumruklar mı, tekmeler mi, atıyla çiğner mi? Herkes merakla bekleşmeye başlamışlar. Hancı, yazık olacak delikanlıya demiş. Efendiden de biriydi. Bey kızı bu sağı solu belli değil. Beyin en deli kızı bu. Ne zaman ne yapacağı belli olmaz. Bakmışsın atmış delikanlıyı şehrin surlarından aşağı. Şehir başlamış olacaklar üzerine tahmin yürütmeye.

Aradan bir ay geçmiş. Kız değil delikanlının canına kastetmeye bilakis onu üzmemeye çalışıyormuş. Ahali bu da Bey kızının bir başka oyunu demişler. Delikanlıyı gafil avlayacak. Bey kızıyla delikanlı, çıkmışlar surların üzerine. Ahali işte demişler vakit geldi. Haydi Bey kızı, tak çelmeyi, uçsun surlardan aşağı Vali Paşanın yeğeni.

Bekledikleri olmadığı gibi, üç gün sonra düğün davulları çalınmaya başlamış. Delikanlı Bey kızına, hayret demiş, şehrin senden beklentisi bu kadar yüksekken sen benimle evlenmeye kalktın. Hayırdır başına taş falan mı düştü. Kız, sende ahali gibi mi düşünürsün demiş. Sen beni taş kalpli birisi mi sanırsın. Delikanlı dönmüş yönünü çekmiş gitmiş. Evlendikleri gece. Bey kızı, duydum ki demiş babanı ararmışsın. Babanın nerede olduğunu bilenlerden biri benim. Düş peşime. Bey kızı ve kocası gizli bir tünelden bir saat kadar yürümüşler.

Sonunda bir zindanın kapısında durmuşlar. Delikanlı ben senin planını anladım Bey kızı demiş. Beni de o zindana koymak istersin. Kocasını zindana koyan, ölüme terk eden Bey kızı olarak meşhur olacaksın. Aç kapıyı demiş. Kendiliğimden içeri giriyorum. Kız zindanın kapısını açmış. İçerde saç ve sakalı bembeyaz olmuş bir adam varmış. İşte demiş baban o adam. Yaşlı adam sende kimsin demiş. Bey kızı, bu delikanlı senin oğlun Beyim demiş. Benim de kocam. Çilen bitti.

Bundan böyle hürsün. Çözmüş ihtiyar adamın zincirlerini. Geldikleri yoldan yürümüşler, bir başka geçide girip şehirde bir evin içine çıkmışlar. Delikanlı bir de bakmış ki, anası o evde onları bekliyor. İhtiyara yeni elbiseler giydirmişler. Delikanlının anası, oğul demiş, bu Bey kızı, baban ölmesin diye yıllardan beri ona baktı. Babanı yaşattı. Anası bu kızcağızı doğururken ölünce, Beyin ilk hanımı bu kızı ortadan kaldırmak istemiş.

Bey ise onu güvendiği bir adamına emanet etmiş. Beyin Hanımı öldükten sonra, Bey kızını yanına almış. O tarihlerde kız on iki yaşlarındaymış. Hayatı şehrin tünellerinde ve şehirde geçmiş anlayacağın. Kızı büyüten adam da babanın yanındaki ona sadık insanlardan biriydi. Şehrin bütün dehlizlerini, tünellerin, geçitlerini bu kız kadar bilen bir başka biri daha yok bu şehirde. Delikanlı, Bey kızına sen demiş bana dünyaları bağışladın. Hakkında düşündüğüm olumsuz şeyler için beni bağışla. Hakkını helal et. Dersen ki, bu düğün böyle bir olayı ortaya çıkarmak içindi. Benden ayrılabilirsin. Lakin ben senden razıyım.

Bey kızı, önce demiş babanı ve ananı bu şehirden çıkaracağız. Evlilik meselesi sonraki iş. Bey kızı ile tekrar tünellerden birine girmişler. Şehrin dışında bir yerde dışarıya çıkmışlar. Delikanlının babası, anası onları bekleyen atlara binip gecenin karanlığında gözden kaybolmuşlar. Delikanlı ve Bey kızı, gelmişler Beyin konağındaki odalarına. Bey kızı, Bey oğlu demiş, şimdi konuş bakalım bundan sonra ne olacak?

Anlatırlar ki; Bey oğlu o Bey kızından bir daha hiç ayrılmamış. Sultan delikanlıyı o şehre Bey olarak görevlendirmiş. Çocuklarıyla birlikte o şehrin havasını da huyunu da eski yanlış alışkanlıklarını da değiştirmişler. Bey oğlunun anası ve babası da bir süre onlarla yaşamışlar. Bey kızının babası ise ayrılmış gitmiş o şehirden bir daha ne adını anan olmuş ne de ardını arayan…

Şehir şehire, Bey kızı Bey kızına, Bey oğlu Bey oğluna, ana anaya, baba babaya, Vali Paşa Vali Paşaya, zindan zindana, han hana, hancı hancıya, tünel tünele, konak konağa, ahali ahaliye benzer.

Bir kıssadır anlatılan. Her kıssadan bir hisse alına denmiştir. Bu hikâyede, anlatılanlarla bir benzerlik var ise, tamamen tesadüften ibarettir. Ne kimse gönül koya ne de alınganlık göstere…

Sürçü lisan eylediysek affola…

Bir daha ki sefere daha güzel bir hikâye anlatırız inşallah…

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!