Aynaya yaklaşılmazsa, aynaya bakılmazsa, onca acil mesele nasıl gelsin gündeme? Çaresizlik, çaldığı kapılardan eli boş dönmek, ümidini yitirmek, hayalleri çalınmak aynayla alakalı… Ya aynaya gidilecek ya da ayna gelecek diyorlar ya…Çarşı ayna, Pazar ayna, sokak ayna, vatandaşın hali ahvali ayna, ayna çoktan geldi, her şeye ayna tutuyor, biz ise hâlâ nerede ayna, nerede kaldı ayna diye gezip yürüyoruz!
Aynaya yaklaşmak nasıl bir şey mi?
Aynaya yaklaşsak, aynaya bakacağız, baksak Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü göreceğiz…
Kendimize geleceğiz…
Ne yapıyorum ben böyle diyeceğiz…
Türk’e durmak yaraşmaz, Türk önde, Türk ileri diyerek ayağa kalkacağız…
Silkineceğiz, toparlanacağız…
Ne mutlu Türküm diyene diye öyle bir haykıracağız ki, dağlar taşlar inleyecek…
Gözlerimiz dolacak…
Aynaya yaklaşsak, aynaya baksak Batı Trakya’yı göreceğiz, Kerkük’ü göreceğiz, Doğu Türkistan’ı göreceğiz.
Diyeceğiz ki;
Unutmadık, unutmayacağız hiçbirinizi…
Aynaya yaklaşsak, aynaya baksak, göreceğiz ki;
Ayna vefakâr…Ayna hatırnaz…Ayna küsmez…Ayna hıyanet değil…Ayna arkadan iş çevirmez…Hile, tuzak, entrika bilmez…Yalan söylemez…
*****
Aynaya yaklaşsak, aynaya baksak, nerde ne yanlış yaptık, nerede ne eksiklikler var, neresi aksıyor, nerelerde yanlışlıklar var, ayna gösterecek…
Aynada cümleleri eğip-bükmek olmaz…En yalın hal neyse o çıkar karşınıza…
Aynaya yaklaşmamakla insanların dertleri çözülmüş olmuyor.
Gözü doymayanlar, insanların neler çektiğini görmek ve bilmek istemeyenler aynanın üzerine örtü üzerine örtü örtüyorlar. Ne biz aynayı görelim ne de ayna bizi görsün der gibiler.
Aynaya biz yaklaşmışız, bakmışız meseleyi çözmüyor.
Aynaya değil bakmak, yaklaşamıyoruz bile…
Aynayı öyle bir uzağımıza koyduk ki…Her aklımıza geldiğinde daha da ileriye alıyoruz. Bizden uzak ol da nerede durursan dur, nerede olursan ol der gibiyiz.
*****
Aynaya yaklaşmak ne mi?
Yaklaşmamak için geri geri gitmek…Bazen kaçarcasına…Bazen koşarcasına…
Ne mi var aynada? Ne yok ki?
Hakikatin ta kendisi az şey mi…
Aynaya yaklaşana, bakana ayna öyle bir bakacak ki, onun soracaklarını, biz soracağız kendimize.
Ne yaptın bugüne kadar? Neden bu kadar geç kaldın? Neden kimseyi dinlemedin? Neden gelmedin? Neden sormadın? Nerelerdeydin?
Verin kolaysa cevabını…
Aynaya yaklaşan, yaklaşmak için adım atan, bu soruların muhatabı olmanın endişesini taşımasa çoktan geldim işte derdi.
Buradayım…Geliyorum, geleceğim, az daha bekleyin, az sabır. Ayna beni bilir…Ayna bizi bilir.
Nihayetinde belki biraz fazla bir süre aynadan uzaklaşmış olabiliriz. Görecekseniz aynaya yaklaşacağız, gerekirse bakacağız da…
Diyerek oyalamazdı, kandırmazdı insanları…
Anında çözer atardı, keser atardı kördüğümleri…
Havanlarda su dövmez, iplere un sermezdi bu kadar…
*****
Aynaya bakmak hakikatlerle yüzleşmek demek…Gerçekleri bütün ayrıntılarıyla görmek demek…Hayal aleminde yaşamaya son vermek demek…Aynaya neden yaklaşılamadığı, aynanın adını bile anmama yolunda gösterilen gayret ve çaba insanların canına tak ettirecek cinsten…
Yaşadıklarımız hayatın olağan akışı gibi değil. Bir ara rutin diye bir kavram vardı. Rutin-rutin takılanlar, benim rutinim bu diye rutine sırtını yaslayanlar, rutini fazla ciddiye alanlar yine de arada bir bakarlardı aynaya…
Siyasilerimizde aynaya yaklaştık, şöyle bir baktık, bir anda kendimizi sizin yanınızda bulduk derlerdi. O günler güzel günlerdi…Bir ara aramızda dolaşırlardı. Vekilim, Başkanım diyenleri durur dinlerlerdi. Not alanları, meselenizi varır varmaz çözeceğim diyenleri vardı.
“Aynaya baktım saç beyaz olmuş” türküsünün üzerinden yıllar geçti…
Nuri Sesigüzel’de rahmetli oldu geçtiğimiz yıl…Ne güzelde söylerdi bu türküyü…
Hayatın ne şaftı kaldı ne şakülü…Kantarın topuzu kaçtı…Zakkumlar çiçek açtı…
Aynalar kayboldu gitti gözümüzün önünden…Ne elveda dediklerini duyduk ne bir Allahaısmarladık…Yine de ne olduğunu anlayamadık…
*****
Aynaya yaklaşamıyoruz bir türlü. Aynaya yaklaşmaktan ziyade mümkün olduğu kadar uzak durmaya gayret ediyoruz.
Neredeyse bana ayna deme, yaklaşmak deme, bakmak hiç deme noktasındayız.
Aynaya bir yaklaşabilsek, bir bakabilsek, açlığı göreceğiz, yokluğu göreceğiz, fakirlik ve yoksulluğu göreceğiz.
Aynaya yaklaşabilsek, enflasyonu göreceğiz, emekliyi, asgari ücretliyi göreceğiz. Esnafın, köylünün, çiftçinin halini göreceğiz.
Aynaya yaklaşabilsek, Tacizleri, tecavüzleri, kadın cinayetlerini göreceğiz. Onların katillerinin acımasızlığını, vicdansızlığını ve merhametsizliğini göreceğiz.
Aynaya yaklaşabilsek, nerede tıkandığımızı, nerede tökezlediğimizi, nerede hangi işin içinden çıkamadığımızı göreceğiz.
*****
Gönüller fena yaralı…Saran yok, bakan yok. Teselliden nasipsiz…
Yarım elma gönül alma derler ya hani…
O bile yok…Hatırına gelen yok, kapımızı çalan yok, arayan yok, soran yok.
Aynaya yaklaşılabilseydi, gönül almakta çok geç kalmışız denecekti…
Elde ne var? Elde ne kaldı?
El elde baş başta bir vaziyet…
Hastanın ateşi hâlâ yüksek…Başına sirkeli su koyuyorlar, ya da ıslak bez…
Müdahale lazım…Neşter lazım…Hekim lazım…
Aynaya yaklaşmak lazım…Yaklaşmak lazım amma…
Ne mi deniyor?
Ayna olmaz…Aynaya yaklaşmak yok…Ne yapılacaksa aynaya yaklaşmadan, aynaya bakmadan yapılacak…
O zamanda ateşimiz düşmüyor. İniltiler, çığlıklar, feryatlar dinmiyor.
*****
Aynaya yaklaşılmazsa, aynaya bakılmazsa, onca acil mesele nasıl gelsin gündeme?
Çaresizlik, çaldığı kapılardan eli boş dönmek, ümidini yitirmek, hayalleri çalınmak aynayla alakalı…
Patinaj yapılması o yüzden…Iskalamak o yüzden…Yolunu kaybetmişlere dönmek o yüzden…Çıkmaz sokaklarda beyhude dolaşmakta öyle…
Ya aynaya gidilecek ya da ayna gelecek diyorlar ya…Çarşı ayna, Pazar ayna, sokak ayna, vatandaşın hali ahvali ayna, ayna çoktan geldi, her şeye ayna tutuyor, biz ise hâlâ nerede ayna, nerede kaldı ayna diye gezip yürüyoruz!