Erol Sunat
Erol Sunat

Açık konuşabilir miyiz?

featured

Açık konuşabilir miyiz? Keşke amma… Ben konuşuyorum ben diyen kadınlar, adamlar varken, kolaysa açık konuşunda görelim… Açık konuşabilir miyiz? Pek değil…Hatta söz konusu bile değil… Hadi ne diyeceksen de deyip de duydukları karşısında saldırganlaşan, bana ha, sen bana bunları nasıl dersin, sen kimsin, bana bunları söylemek senin ne haddine diyenler kim? Dünde zordu, bugün de zor mesele açık konuşmak.

Aslında hiç açık konuşamadık. Hep saklandık kelimelerin, deyimlerin ardına. En açık konuşanlar espriyle ya da argoyla karışık konuştular, onlarda çoğu kez kaş yaparken göz çıkardılar.

Her açık konuşabilir miyiz cümlesinde açıklık belli belirsiz halini korumaya özen gösterdi.

Olabildiğince açık bir konuşmaydı diye özetledik bu konuşma tarzını.

Sözüm ona açıktı amma, görünmez sınırları vardı.

“off the record” derler ya. Yazılmamak ve konuşulmamak kaydıyla…

Seksenli yılların ortalarına doğru açık-seçik konuşmak diye bir tabir vardı…

Bu tabiri en fazla rahmetli Özal’dan duymuştuk…

Gönlümüzden geçen bu değildi diye açıklamada bulunan siyasilerimiz onlarca yıldır açık mı konuştular? Gönüllerinden geçenin ne olduğunu öğrenemedik gitti.

Sonra da açık konuşabilir miyiz dediler, hem de defalarca…

Aman efendim, söz sizin, kürsü sizin mikrofon sizin, meydan sizin…

Konuşun tabi…Biz oldum olası açık konuşanı da açık konuşulmasını da severiz sevmesine de…

Öte yandan, açık konuşulmasına hasret gittiğimizi kimselere anlatamayız…

Açık konuştuk ya…

Daha ne kadar açık konuşma bekliyordun?

Sen ne dediğimizi anladın, arife tarif gerekmez dememiş mi atalar.

Rahmetli Orhan Veli, ne demişti, “Beni bu havalar mahvetti…”

Bizi de bu açık konuşabilir miyiz muhabbeti…

*****

Bir konuşursam yer yerinden oynar diyen o kadar çok anlı şanlı adam dinledik ki bugüne kadar. Her biri açık açık konuşacaklardı…

Konuşan oldu mu?

Konuşamadılar…Mevzu, açık konuşmak oldu mu, nutku tutuluyor mangalda kül bırakmayanların. Dut yemiş bülbüle dönüveriyorlar.

Madem öyle açık konuşunda yer yerinden nasıl oynayacaksa oynasın dedi insanlar…

Onlarca yıldır bekliyoruz, yer yerinden oynayacak diyenler, yerlerinden oynadı, değişimlere ve değişikliklere gittiler, lakin açık açık konuşma meselesini Sümen altı ettiler. Unuttular, mevzuları kapattılar.

Değil açık, kapalı dahi konuşamıyor bu kelamları onca kişinin önünde sarf edenler…

Biz istesek de açık konuşamayız…

Lafı dolandırmayı, sulandırmayı, asıl mevzudan bayağı bir uzaklara alıp götürmeyi…

İmalı bir şekilde, anlatmaya kalkmak gibi yolları deneriz.

Açık konuşmak bir de bakmışsınız bir başka bahara kalmış…Yalan olmuş…Hiç olmadık yerlere gitmiş…Ortada sadece konuşuyormuş gibi yapmak kalmış…

*****

Oldum olası konuşma sıkıntısı çekeriz zaten…Evlat babasıyla konuşamaz…Memur amiriyle…Kadın kocasıyla, hatta kaynanasıyla…Kız kardeş ağabeyiyle…

Konuşsanız bir dert, konuşmasanız zaten hapı yuttunuz.

Açık konuş diyenler, konuşma suya sabuna dokunmaya başlayınca ne derler?

Ben sana bu kadar mı açık konuş dedim, her doğru her yerde söylenmez bilmiyor musun?

Doğru nerde söylenir? Huzuru mahşerde mi?

Herhalde…

Gördüğünüz gibi açık konuşulamıyor. Frekanslar tutmuyor…Asgari müştereklerde de birleşilemiyor…

Aşağı tükürsen sakal, yukarı tükürsen bıyık…Ne söylesen zülfüyâra dokunuyor. Ne desen, muhatabın alınıyor.

*****

Muhtar, köyünde bir toplantı yapmış, köyün sıkıntılarını liste yapmış, köylüler açık açık anlat Kaymakam Beye demişler. Muhtar varmış Kaymakamın makamına. Kaymakam bir şeylere kızmış, hükümet konağı zangır zangır titriyormuş.

Muhtar girmiş içeri.

Kaymakam, ne söyleyeceksen çabuk söyle, hemen söyle demiş bağırarak. Muhtar diyeceklerinin hepsini unutmuş.

Ne desin?

Köy halkının selamı var sayın Kaymakam beyim demiş…

Çıkmış dışarı…

Açık konuşsa ne, kendine açık konuş dense ne?

Muhtarın durumu neyse, bizlerinde asabi babalarımız karşısında durumu aynıydı.

Rahmetli babalarımız çok asabiydiler. Analarımız, bir kahve yapar, ondan sonra, kimin ne maruzatı var, sıraya dizilirdi. Oğlan bir şey diyecek, kız bir şey söyleyecek diye başlanırdı söze…

Karşısında bizi konuşturmazdı babalarımız. Derdinizi ya ananıza anlatırdınız ya da babanızın anasına…

Biri bize açık konuşabilir miyiz dese, biraz da bu yüzden şaşırıp kalıyoruz, ardında arkasında ne var diye düşünüyoruz, neden böyle bir giriş yaptı diye kafalarımız karışıyor…

*****

Açık konuşabilir miyiz?

Olur tabi de…

Ne kadar açık?

Olabildiğince…

Açık ol, açık konuş, sıkma kendini…Rahatla, gevşe…Açık açık konuş…

Apaçık mı?

Madem açık konuşacağız?

Eminsin…

Açık konuşalım demiştin değil mi? Bayağı bayağı açık konuşacağız öyle mi?

Bak sen şu işe…Madem açık konuşacağız…Konuşalım konuşmasına da…

Anlaşılan o ki, açık konuşabilir miyiz muhabbeti bize iyi gelmiyor. İyi gelmedi. İyi gelmeyecek…

*****

Konuşamayan insan ne yapar?

Düğümlenir kalır. Dinleyen yok. Anlat diyen yok. Dinlemesini beklediğiniz insanın derdi bitecek gibi değil, istiyor ki, hep o anlatsın, hep onu dinlesinler.

Ya derdi olan kime anlatacak derdini?

Sanki dert dinlemeye niyeti olmayanın umurunda…

Ondan sonra…

Açık konuşabilir miyiz?

Keşke amma…

Ben konuşuyorum ben diyen kadınlar, adamlar varken, kolaysa açık konuşunda görelim…

Açık konuşabilir miyiz?

Pek değil…Hatta söz konusu bile değil…

Hadi ne diyeceksen de deyip de duydukları karşısında saldırganlaşan, bana ha, sen bana bunları nasıl dersin, sen kimsin, bana bunları söylemek senin ne haddine diyenler kim?

Dünde zordu, bugün de zor mesele açık konuşmak.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!