Dr. Aslan Yaman
Dr. Aslan Yaman

Anayasal Süreçler 5 : Anayasayı Koruma Görevi Kime Aittir?

featured

Amerika’da silahlı pek çok ölüm olmasına rağmen sivil halkın silahlanmasının önüne geçecek bir güç bulunmamakta, anayasanın bu hükmünün iptal edilmesi teklifleri olağanüstü sert tepkilere yol açmaktadır. Amerikan halkı tarafından bu hak anayasanın ve anayasada belirtilen özgürlüklerin korunmasının biricik yolu olarak 250 yıl önce belirlenmiştir.

Anayasa Mahkemeleri Anayasayı Koruyabilir mi?

Dünya tarihinde anayasayı koruma görevinin ilk icra edildiği yer, ilk anayasayı da yapan ülke olan Amerika Birleşik Devletleri’dir. Konunun tam olarak anlaşılabilmesi için anayasal gelişmelerle bitişik ve her türlü anayasal gelişmeyi doğrudan etkileyen dönemin siyasal tarih süreçlerine kısaca bakmakta yarar var.

Önce Avrupa’ya, ardından da tüm dünyaya esin kaynağı olan Anayasacılık Hareketleri Kolonilerin aynı zamanda İngiliz yasalarını reddetmeleri anlamına gelen kendi anayasalarını yapmaları ile başlamış, 13 Kolonisinin 1776’de ilan ettikleri bağımsızlık bildirisi ile devam etmiştir. Amerikan Federal Anayasası ise, 1790 yılında yürürlüğe girerken, Federal Devletin kurulmasını takip eden günlerde ilk ele alınan işlerden biri de Federal Adalet Sistemi ve bağımsız mahkemelerin kurularak yargıçların tayin edilmesi olmuştur.

Anayasanın 3. maddesinde yer alan yargı sisteminin kurulması ve hukuk sisteminin en tepesine Federal Yüksek Mahkeme’nin oturtulması 1. Kongre tarafından 1789 yılında çıkarılan Yargı Yasası ile tamamlanmıştır. Amerikan Anayasası, çoğu Kıta Avrupası Anayasaları gibi sorunları önceden öngörüp, çözümü anayasa metninde detaylı bir şekilde açıklamadığından hukuk kuralları, hukuk alemine mahkemeler ve özellikle de Federal Yüksek Mahkeme kararları ile çıkmaktadır. Mahkeme kararları uygulandıkça gelenekler oluştuğundan Amerika ve İngiltere’deki bu yönteme yargıçların hukuk yaratması, ya da içtihadî hukuk sistemi diyoruz.

Hukuk sisteminin en tepesinde yer alan Federal Yüksek Mahkeme; her türlü dava, ABD anayasası veya federal yasalarla ilgili sorunlara dayanan eyalet mahkemelerinde verilen kararların nihai temyiz yeridir. Ayrıca, büyükelçiler, kamu görevlileri ve konsolosları etkileyen tüm davalar ile bir eyaletin taraf olacağı davalar üzerinde de birinci derece mahkemesi olarak yargı yetkisine sahiptir. Anayasanın bir hükmünü ortadan kaldıran bir yasayı iptal etme ve Başkanlık kararnamelerinin anayasaya uyguluğunu denetleme yetkisine de sahiptir.

Bu yetkilerin ilk ve en çarpıcı bir şekilde kullanıldığı olay 1801 yılında mahkemenin önüne gelen ve 1803 yılında sonuçlandırılan Marbury v Madison davasıdır. Davanın çarpıcı olmasının nedeni verilen kararla Kongre tarafından çıkarılan bir yasanın anayasanın bir hükmünü geçersiz kıldığı için anayasaya aykırı bulunarak iptal edilmesidir. Böylece, uzun süredir tartışması devam eden milli irade kavramının kapsam ve çerçevesinin ne olabileceği de belirlenmiştir. Federal Yüksek Mahkemenin bu adımı ile anayasaya uygunluk denetimi fiilen başlarken, diğer yandan da bu kararla iktidarların ve parlamentoların çalışmalarının meşruiyet kaynağının seçim değil anayasa uygunluk olduğu tescil edilmiş oluyordu.

1945’ten sonra, tüm dünyada özellikle de Kıta Avrupa’sında Federal Yüksek Mahkemenin görevlerine benzer görevleri yerine getirmek üzere Anayasa Mahkemeleri kurulmaya başlamıştır.

Anayasa Mahkemelerinin almış olduğu kararlar özü itibarıyla, en çok yasama ve yürütme arasındaki farkın belirsizleştiği meclis çoğunluklarına sahip siyasal iktidarları etkilemektedir. Anayasa yargısı, hukuk ile siyasetin kesiştiği belirsiz alanın belirgin hale getirilmesini sağlarken, Mahkemenin anayasal denetimi bütün olarak hukukilik denetiminin yapıldığı anlamına da gelmez. Anayasa mahkemeleri temelde anayasayı yorumlama görevini yerine getirdiklerinden aynı konuda farklı zamanlarda ve farklı yargıçların görev yaptığı sürelerde birbirine zıt kararlara dahi rastlanabilmektedir ki bu da anayasa yargısının dinamik bir süreç olduğunu gösterir.

Hukuk düzeninin korunması, her türlü mahkeme kararına ilgili tarafların uyması ile mümkün olur. Mahkeme kararlarının bağlayıcılığı birçok anayasada açıkça belirtilmiştir. (TC Anayasası 138/4’de olduğu gibi) Karara uymama veya karara direnme anayasal bir suç haline gelir. (Anayasa Mahkememizin Can Atalay kararına ve karar sonrası siyasal kurumların davranışlarına dikkatinizi çekerim)

Anayasa Mahkemesinin Can Atalay kararında vermiş olduğu hak ihlali kararına karşılık Anayasanın 138/4 numaralı hükmüne karşı hile yolu geliştirilmesi için Yargıtay tarafından bir başka karar ihdas edilerek anayasanın 138/4 maddesindeki hükme şekli olarak uyulmuş ve mahkeme kararını yerine getirmeyenler suçlu olmaktan kurtarılmıştır. Yargıtay Kararını siyasallaşmış hukuk kararı diye nitelendirerek verilen kararı kanuna karşı hile yolu oluşturma olarak nitelendirmek ve yürürlükteki anayasanın 40. Maddesinin anayasa ile verilmiş hakların kullanılmasının engellenmesini suç saydığını ve kanuna karşı hile yolu çeşitli kanunlarda (örne: MK Md2, TTK Md 356) ayrı ayrı düzenlenerek yasaklandığını belirtmekle yetinelim.

Amerikan anayasal sürecine geri dönüp, bir an için “Marbury v Madison davasında Mahkemenin vermiş olduğu karara o zaman yeni seçilmiş Başkan olan Thomas Jefferson’un uymamış olması halinde ne olurdu?” diye sorduğumuzda vereceğimiz cevap Federal Yüksek Mahkemenin saygınlığı daha başlangıçta yok edilmiş olacağı için bir bütün olarak Amerikan hukuk sistemi yerle bir edilmiş olurdu diye cevap vermemiz gerekecekti. Tıpkı bugün bizde olduğu gibi, yargı sistemine kimse inanmayacak ve mahkemeler gereksiz kurumlar haline dönüşecekti. Bu durumun bir adım ötesi kaos ve ihkak-ı hak ile herkesin kendi adaletini sağlama yoluna gitmesi olacaktı.

Böylesi bir ihtimalin varlığı Amerika’da kurucuları ek bir önlem almaya itmiştir. 1791 yılında kabul edilen İkinci Ek ile halkın direnme hakkı ve direnme hakkını kullanmak için de silahlanma hakkı getirilmiştir. İkinci Ek’in metnini İngilizce ve Türkçe olarak veriyorum:

A well regulated Militia, being necessary to the security of a free State, the right of the people to keep end bear Arms, shal not be ingfringed.

İyi düzenlenmiş bir milis gücü özgür bir devletin güvenliği için gerekli olduğundan halkın silah bulundurma ve taşıma hakkı ihlal edilmeyecektir.

Amerika’da silahlı pek çok ölüm olmasına rağmen sivil halkın silahlanmasının önüne geçecek bir güç bulunmamakta, anayasanın bu hükmünün iptal edilmesi teklifleri olağanüstü sert tepkilere yol açmaktadır. Amerikan halkı tarafından bu hak anayasanın ve anayasada belirtilen özgürlüklerin korunmasının biricik yolu olarak 250 yıl önce belirlenmiştir.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

1 Yorum

  1. Avatar

    Herhangi bir anayasa hukuku kitabında bulunabilecek sıradan bilgiler alt alta konulmuş.
    Anayasa mahkemelerinin yapısı ve varlığı gerekçeleri uzun uzadıya yazıldıktan sonra konuyla hiç ilişkisi olmayan Amerika’daki silahlanma hakkından bahsedilmiş. Yazım tekniği açısından zayıf ve kurgusu olmayan tuhaf bir yazı olmuş.

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!