Haber: TAMER ARDA ERŞİN – GÜLARA SUBAŞI/ Kamera: ÜNAL AYDIN – MEHMET MEHMETLİOĞLU – ONUR BİNGÖL/ Fotoğraflar: TÜMAY BERKİN
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, CHP’nin 38. Olağan Kurultayı’nda yaptığı konuşmada, “İş, cumhurbaşkanlığı adaylığının seçimine gelince hepinizin malumu olan masadan kalkmalar ve masaya yeniden dönmeler geldi. Fazla ayrıntılara girmek istemiyorum. Ancak sırtımdaki hançerlerle seçime girmek zorunda kaldım. Usta Nazım’ın dediği gibi ateşi ve ihaneti gördük ama yılmadık, yıkılmadık, çalıştık. Yapılan bütün kumpaslara rağmen, beşli çetelere rağmen, vatandaşlık verilen milyonlarca sığınmacıya rağmen, saray devletinin harcadığı milyarlara rağmen çalıştık, yılmadık, yıkılmadık, asla ve asla boyun eğmedik. Çünkü, şuna inanıyordum ve hep inandım: Yolu doğru olanın yükü ağır olur. Yükümüz ağırdı. Üstelik hançerlerle beraber yükümüz ağırdı. Ama beni asıl üzen sırtımdaki yük değildi arkadaşlar. Sırtımdaki hançerlerdi” dedi.
CHP’nin 38. Olağan Kurultayı, “İkinci Yüzyılda Demokrasi ve Birlik Kurultayı” sloganı ile Ankara Spor Salonu’nda toplandı. Kurultay’da konuşan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:
“Bu yıl CHP’mizin 100. yılı. 100. yaşımızı kutladık yani ikinci yüzyılın arefesindeyiz. 100 Yıllık bir tarih, bugüne kadar pek çok tarihçinin aktardığı, ortaya koyduğu gerçeklerle bize şunu gösterdi: 100 yıllık bir tarih her siyasal partiye nasip olan bir tarih değildi. 100 yıllık tarih içerisinde kapatıldık; arşivlerimize el kondu; genel başkanlarımız tutuklandı, hapse girdi. Yılmadık, direndik ve 100. yılımızı şimdi kutluyoruz. Hiçbir partiye nasip olmayacak bir tarihi yaşıyoruz. Beraber yaşıyoruz. Birlikte büyüteceğiz CHP’yi. CHP’yi 100 yıl yaşatan gerçek, kuruluşunun savaş meydanlarında Kuvayi Milliye’ciler tarafından gerçekleştirilmesidir. Biz, sıradan bir parti değiliz. Bizim mücadelemizi dünyanın pek çok saygın partileri örnek almıştır. Örnek olmaya da devam edeceğiz. Biz Kuvayi Milliye’cilerin partisiyiz; biz, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün partisiyiz. Biz, ‘Ne ezen ne ezilen insanca hakça bir düzen’ diyenlerin partisiyiz. Biz, hiçbir evladımızın yatağa aç girmemesi için mücadele eden bir partisiyiz. Biz, çağdaş uygarlığı hedeflemiş ve onu aşmak için mücadele edenlerin partisiyiz. Biz, herkesin inancına, kimliğine, yaşam tarzına saygı duyan bir partisiyiz.
“BEN DAHİL HİÇ KİMSE KENDİSİNİ PARTİNİN ÜSTÜNDE GÖREMEZ”
100 yılı yaşatanın örgütlerimiz olduğunu da unutmamamız gerekir. Örgütlerimiz 100 yıllık mirasın çimentolarıdır onlar. 100 yıllık mirası yaşatanlardır onlar. Bu salon, diğer partilerin kurultaylarına benzemez. Bu salonda olanlar da diğer partilerin liderlerine veya üyelerine benzemez. Çünkü, bu salonda beşli çeteler yok, sarayın oligarkları burada yok; uyuşturucu baronları burada yok. Bundan sonra da bu salonda onlar asla olamayacaklardır. Bu salonda mafya bozuntuları yok, harama ekmek doğrayanlar yok, beytülmale el uzatanlar yok; bundan sonra da olmayacaktır. Bizim kurultaylarımız her türlü düşüncenin özgürce tartışıldığı ve sorgulandığı kurultaylardır. Çünkü biz, demokrasiyi içselleştirmiş bir partiyiz. Tartışmaları bir zaaf değil canlılık olarak gören bir gelenekten geliyoruz biz. Bu aynı zamanda aydınlanmanın güvencesi ve sürekliliğini gösterir. Onların kurultayları ise haber değeri olmayan kurultaylardır. Bizim örgütlerimiz de onların örgütlerine benzemez. Tartışırız, parti disiplini gözetiriz ama unutmayız. Üç temel noktayı ifade edeyim. Bir, partinin yükünü taşıyan örgütlerdir. Dolayısıyla örgütler, 100 yıllık birikimimizin temel taşlarıdır. Hiç kimse örgütün gücünü, otoritesini dayanışma ruhunu asla sarsamaz. Üç, ben dahil hiç kimse kendisini partinin üstünde göremez.
“ASLA VE ASLA SİZLERİ ÜZECEK, SİZİ UTANDIRACAK BİR ŞEY YAPMADIM”
Biliyorum. Sizleri zaman zaman üzdüm ama bir şeyi bilmenizi isterim. Asla ve asla sizleri üzecek, sizi utandıracak bir şey yapmadım. Hep sizlerle beraber ve sizler için, Türkiye için mücadele ettim. Bu parti, bütün kurultaylarında tartışarak ve güçlenerek çıkmıştır, yine güçlenerek çıkacaktır.
“İÇİNDE BULUNDUĞUMUZ KOŞULLARDA ANAYASA FİİLEN ASKIYA ALINMIŞTIR”
Bir de Türkiye’nin içinde bulunduğu tabloyu 7 madde halinde bilginize sunacağım. Örgütümün bu 7 maddeyi Türkiye coğrafyasının her yerinde seslendirmesini istiyorum. Bir, bugün içinde bulunduğumuz koşullarda Anayasa fiilen askıya alınmıştır. Demokratik, laik, sosyal hukuk devleti artık Türkiye’de işlememektedir. Saray devleti, çoklu organ yetmezliği ile karşı karşıyadır. Güçler ayrılığı ilkesi, tümüyle fiilen bitmiştir. Üç, yoksulluğu yaymak ve derinleştirmek ve milyonları yardıma muhtaç hale getirmek saray devletinin politikasına dönüşmüştür. Üzülerek görüyoruz ki yoksulluk, kabullenilen bir kültür haline dönüşmek üzeredir. Yoksulluğun meşrulaştırılması aynı zamanda eşitsizliklerin de meşrulaştırılmasına yol açmaktadır. Bu sosyal devlet anlayışına aykırıdır ve herhangi bir yurttaşın hak arama talebini önlemektedir. Yoksulluğu kabullenme kültürünün aşama aşama iktidar tarafından yerleştirildiğini bilmeniz lazım. Öyle bir noktaya getirdiler ki Türkiye’yi bireysel, yasadışı zenginleşme adeta bir başarı olarak hayranlıkla izlenir hale getirildi. Dört, Türkiye fiilen yarı açık cezaevi haline döndürülmüş durumdadır. Gazeteciler görevlerini yapamaz halededirler. Bu kurultayımızda şuan tutuklu olan Tolga Şardan’a, Can Atalay’a, Osman Kavala’ya, Selahattin Demirtaş’a, Tayfun Kahraman’a, Çiğdem Mater’e, Mine Özerden’e, Yiğit Ali Ekmekçi’ye, Hakan Altınay’a ve Barış Pehlivan’a selam gönderiyoruz. Selam olsun size demokrasi kahramanları. Beş, iktidarda kalmak için her türlü hile ve sahtekarlığı yapma, adeta sarayın meşru politikası haline gelmiştir. Altı, ülkenin dış politikası fiilen iflas etmiştir. Bir kan denizine dönüşen Filistin’de bile Türkiye’nin sözü geçmemiştir. Orta Doğu’da yaşanan bütün sorunları çözüm adresi, bir dönem Türkiye’ydi. Türkiye bu şansını yanlış dış politikayla kaybetmiştir. Yedi, yanlış dış politikanın bedeli olarak Türkiye bir sığınmacı deposu haline dönüştürülmüştür. Para karşılığı dönüştürülmüştür. Türkiye’nin 85 milyonun iradesi sığınmacı deposu olsun diye Avrupa’ya satılmıştır. Bunu gittiğiniz her yerde anlatmanız gerekir.
“TABLONUN DİĞER YÜZÜ, TARİHİN BİZE YÜKLEDİĞİ BİR SORUMLULUKTUR”
Bu yedi madde, tablonun bir yüzüdür. Acıdır ama bir gerçektir. Yedi maddeye baktığımızda sarayın ahlaki ve siyasi meşruiyetinin artık sorgulanması gerekir. Ahlaki ve siyasi meşruiyeti olmayan iktidarın Türkiye’yi sağlıklı yönetme şansı yoktur. Bu tablonun diğer yüzü, biz CHP’lilere verilen görevi göstermektedir. Tablonun diğer yüzünde biz bu ülkeye gerçek anlamda demokrasiyi getirmek ve bu ülkede var olan sorunları çözmek durumundayız. Tablonun diğer yüzü, tarihin bize yüklediği bir sorumluluktur. Elbette bütün bunlar olurken asla ve asla umutsuzluğa kapılmayacağız. Umutsuzluk, bizim kitabımızda yoktur. Biz umudumuzla, bilgimizle, birikimimizle tarihe yön vereceğiz. Mustafa Kemal Atatürk’ün böyle bir umutsuz tabloyla karşılaştığında söylediği güzel bir cümle vardır, “Umutsuz durumlar yoktur. Umutsuz insanlar vardır. Ben hiçbir zaman umudumu yitirmedim.’ Bu salondakilerin hiçbirinin umudunu yitirmeye hakkı da yoktur yetkisi de yoktur.
“SIRTIMDAKİ HANÇERLERLE SEÇİME GİRMEK ZORUNDA KALDIM”
Tarihin bize yüklediği sorumluluk dedim. Altı lider oturduk ilk toplantı… Bu tabloyu kısmen anlattım ve kendilerine şunu söyledim: Ülkede demokrasi yok. Bir sorunlar yumağı haline geldi ve bize tarihin yüklediği bir sorumluluk var. Biz altı lider, tarihin bize yüklediği sorumluluğun gereğini yapmak zorundayız. Demokrasiyi getirmek zorundayız. İnsan haklarını getirmek zorundayız. Altı parti, bir araya geldik. Ülkeyi nasıl yöneteceğimiz için oturduk çalıştık. Ortak mutabakat metni hazırladık. Hemen hemen her alanda bir ortak mutabakat metni hazırlandı. Bu yetmedi, metni halkımızla paylaştık. Arkasından gerçek bir demokrasiyi getirmek, güçlendirilmiş parlamenter sistemi inşa etmek için çaba harcadık. Anayasa değişikliklerinde ne yapmalıyız? Nasıl olur da Türkiye gerçek anlamda demokrasiyle inşa edilen bir Türkiye olur? Bunun için de Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem çalışmasını yaptık. İş, cumhurbaşkanlığı adaylığının seçimine gelince hepinizin malumu olan masadan kalkmalar ve masaya yeniden dönmeler geldi. Fazla ayrıntılara girmek istemiyorum. Ancak sırtımdaki hançerlerle seçime girmek zorunda kaldım. Usta Nazım’ın dediği gibi ateşi ve ihaneti gördük ama yılmadık, yıkılmadık, çalıştık. Yapılan bütün kumpaslara rağmen, beşli çetelere rağmen, vatandaşlık verilen milyonlarca sığınmacıya rağmen, saray devletinin harcadığı milyarlara rağmen çalıştık, yılmadık, yıkılmadık, asla ve asla boyun eğmedik. Çünkü, şuna inanıyordum ve hep inandım: Yolu doğru olanın yükü ağır olur. Yükümüz ağırdı. Üstelik hançerlerle beraber yükümüz ağırdı. Ama beni asıl üzen sırtımdaki yük değildi arkadaşlar. Sırtımdaki hançerlerdi.
“SEÇİM BİTTİ. KAZANAMADIK. DAHA NEFES ALMADAN DEĞİŞİM SÖYLEMLERİ BAŞLADI”
Seçim bitti. Kazanamadık. Daha nefes almadan değişim söylemleri başladı. Değişim söylemini dillendirenler, uzun süredir değişmeyenlerdi. Ama seçimden sonra ilk işim, onları değiştirmek oldu. Değişim… Herkesin, aklı olan herkesin bilmesi gereken bir gerçek var. Değişmeyen tek şey, değişimin değil. Değişim hayatın kendisidir. Hayatın kendisidir değişim. Değişim, değişmez demek değildir. Şimdi burada da ayrıntıya gireceğim. İlk değişimi ne zaman söyledim? 2019… En büyük değişimi yaşayan parti, CHP’dir. 2019, 2020, 2021, 2022, 2023… En büyük değişimi yaşayan parti, CHP’dir. Örnek, ne diyorlardı? Her salı konuşması çıkarlardı değil mi beyler? Bu CHP var ya bu CHP. Evet ne olmuş? Sivas’ın ötesine gidemiyor diyordu. Sivas’ın ötesine gidemiyorduk. Rozet takamıyorduk. Diyarbakır’a, Hakkari’ye, Mardin’e giremiyorduk. Bugün oradan milletvekili çıkardık. Hangi değişimden bahsediyorsunuz? Girilemeyen evlere girdik. Girilemeyen mahallelere girdik. Girilemeyen illere ve ilçelere girdik. CHP, Türkiye coğrafyasının her yerinde konuştu, her yerinde tartıştı. Değişimin içinde olanlar değişimi fark edemezler. Onun için bu ayrıntıya girdim. Asla yan yana gelemezler dedikleri insanlarla yan yana geldik. Asla kucaklaşamaz dedikleri insanlarla kucaklaştık. Çünkü, dilimizi değiştirmek zorundaydık. Milan Kundera’nın çok güzel bir sözü vardır, ‘Vurduğun yer, insanın kimliği haline gelir.’ İnsanların değerlerine, inançlarına, düşüncelerine ön yargıyla vurgu yapılır ve alay edilirse o özellik bir süre sonra o insanın kimliğine dönüşür. Asıl tehlike budur. Biz, bu tehlikenin farkında olarak hiç kimsenin kimliğine inancına ve yaşam tarzına müdahale etmedik. Söz söylemedik. Söylemeyi de aklımızdan dahi geçirmedik. Bir şey daha… Biz sadece muhalefet eden parti görünümündeydik. Her şeye itiraz eden parti olarak bizi dillendiriliyorduk. Ama öyle bir değişiklik yaptık ki Türkiye’nin en temel sorunların çözüm üreten bir parti olduk. Bizim seçim bildirgemizi AKP ve MHP kopyalamak zorunda kaldı. Biz, hangi sorun varsa Türkiye coğrafyasında o sorunlar akılcı çözüm üreten tek partiyiz.
“DEĞİŞİMCİ OLUP DA DEĞİŞMEYEN ARKADAŞLARIM VE BAZI GAZETECİLERİN DE ÇOK SIK DİLLENDİRDİKLERİ BİR ŞEY VAR: EFENDİM CHP SAĞA KAYDI. BUNLAR, SAĞIN DA SOLUN DA NE OLDUĞUNU BİLMİYORLAR”
Değişimci olup da değişmeyen arkadaşlarım ve bazı gazetecilerin de çok sık dillendirdikleri bir şey var: Efendim CHP sağa kaydı. Bunlar, sağın da solun da ne olduğunu bilmiyorlar. Bakınız, çok açık ve çok net söylüyorum: CHP, halkın partisidir. Altı okumuzdan birisi halkçılıktır. Avrupa’nın en güçlü sosyal demokrat partisi CHP’dir. Aldığı oy itibariyle, ürettikleriyle, üyeleriyle dünyaya ve diğer sosyal demokrat partilere örnek olan bir partidir. Bir dönem CHP, Sosyalist Enternasyonel’e girmesin, CHP’yi Sosyalist Enternasyonal’den atın oraya başka parti girsin diyenler, şunu görmeliler: CHP, Sosyalist Enternasyonal’in en saygın ve onurlu bir üyesidir. Bir şey daha… Bazen değişimin içinde olanlar değişimi fark edemezler. Biz muhalefet politikamızı da değiştirdik. Her önüne gelen muhalefet olan değil öyle bir anlayış olmadı. Sosyal kimlikler üzerinden politika üretmeye başladık. Bazı arkadaşlarımızın sosyal kimliklerde hiç haberleri bile yok. Taksici bir sosyal kimliktir; apartman görevlileri bir sosyal kimliktir; sanayiciler bir sosyal kimliktir. Değiştirdik politikamızı. Her bir sosyal kimliğin sorunlarını masaya yatırıp, sorunlarını akılcı politikalarla çözmek için seferber olduk. Bakınız bizim sağa kaydığımızı söyleyenlere sormak isterim: Çöpten kağıt toplayanların yanına kim gitti? Onların hakkını, hukukunu kim savundu? Onların ellerinden alınan arabaları onlara kim verdi? Bu kardeşiniz yaptı. Taşeron işçiler.. ya hu sendikaların bile doğru dürüst sahip çıkmadığı taşeron işçileri önce Erzurum’da sonra değişik illerde örgütledik. Bunlara dernek kurdurduk. İstanbul’da dernek başkanlarını topladım. Bunlarla eylemler yapıldı ve en son iktidar taşeron işçilere kadro vermek zorunda kaldı. Şimdi soruyorum bu sağcılık mıdır, solculuk mudur? Bu politikayı öngörmemizin temel bir felsefesi var. Ne diyor Gazi Mustafa Kemal? ‘Cumhuriyet, bilhassa kimsesizlerin kimsesidir’ diyor. Biz o kimsesizlere sahip çıktık. Kimsesizlerin sesi olduk. Apartman görevlileri… Allah aşkına söyler misiniz hangi parti onların sorunlarıyla ilgilendi? Temel felsefe, halklılaşmak… Halkla birlikte olacağız. 6 milyon sokak esnafı var. Simitçisinden köftecisine kadar. Sokak esnafıyla ilgilenen, onların sorunlarıyla ilgilenen CHP değil mi? Yahu şimdi biz sağcı mı olduk arkadaşlar? Bu nasıl bir kindir? Bu nasıl bir önyargıdır anlamakta zorluk çekiyorum.
“ÇANKAYA’DA PROPAGANDA YAPMAK, ÇALIŞMAK ÇOK ÖNEMLİ DEĞİL. SİNCAN’DA ÇALIŞACAKSIN, PURSAKLAR’DA ÇALIŞACAKSIN”
Ben haramzadelerin sofrasına oturmadım. O insanların sofrasına oturdum. Onlarla beraber yemek yedim. Onlar da bizim Halil İbrahim sofrasına oturdular. Onlarla beraber dertleştik. İktidar olmanın yolu, toplumun tüm kesimlerine ulaşmaktır. Çankaya’da propaganda yapmak, çalışmak çok önemli değil. Sincan’da çalışacaksın, Pursaklar’da çalışacaksın, Şanlıurfa’da çalışacaksın. Şunu açık ve net söylüyorum: Türkiye coğrafyasının her adımını karış karış gezdim, gezmeye de devam edeceğim. Peki ne oldu? Bugün geldiğimiz noktadan bakarsak, sorun yaşayanların ilk başvuru adresi CHP oldu. Hatırlıyorsunuz değil mi? Sorun yaşayanlar seçim öncesi ne olur şu sorunu da dillendir diye sürekli bizi uyarıyorlardı ve ben o kesimlerin sözcüsü olarak onların sorunlarını her aşamada dillendirdim ve dillendirmeye de devam edeceğim.
“BİRİLERİNİN MUHALEFETİ OLMADIM”
Ücra bir köyden çıktım. Okudum, mücadele ettim, üniversiteyi kazandım, en ağır sınavları kazandım ve devlette önemli görevlere geldim. Bu imkanı bana sağlayan ve benim gibi binlerce kimseye bu imkanı sağlayan büyük Atatürk’e şükran borçluyum, cumhuriyete şükran borçluyum. Bu fırsatlar olmasaydı bizim okuma şansımız hiç olmayacaktı. Bütün bunlara rağmen bir an olsun namerde boyun eğmedim ve namerde boyun eğmeyeceğim. Bir kere bile olsa haramzadelerin sofrasına oturmadım ve asla oturmayacağım. Benim sofram Halil İbrahim sofrasıdır. Mustafa Kemal’in kurduğu bu partide hiçbir zaman majestelerinin muhalefeti olmadım. Birilerinin muhalefeti olmadım. Halkın sorunlarını dillendirdim ve halkla beraber oldum, onlar gibi yaşadım. Benim sırça köşklere ihtiyacım yok. Benim evim benim sarayımdır, benim mutfağım benim mutfağımdır. Helal lokma benim başımın üstünde yeri olan bir lokmadır. Sarayın sofrasına gidip diz çökmedim. Doğru bildiğimi hep savundum, bundan sonrada doğru bildiğimi hak için adalet için savunacağım.
“BU HAREKETLER CHP’Yİ GENİŞ KESİMLERİN TANIMASINA YOL AÇTI”
7 Mart 2023 grup toplantısında şu cümleyi kurdum: Bay Kemal’in yol arkadaşı olmak zordur. Bay Kemal’in yol arkadaşı olmak için emeklinin, memurun, işçinin sahte enflasyon hesaplarıyla hakları yendiği zaman Bay Kemal gibi gidecekseniz TÜİK’in önünde direnecekseniz ve sorunu gündeme getireceksiniz. Bay Kemal’in yol arkadaşı olmak zordur. Bay Kemal’in yol arkadaşı olacaksanız; mülakatta hakları yenilen gencecik filiz gibi çocuklarımızın hakları yendiğinde Milli Eğitim Bakanlığı’nın önüne gidip mülakatları kaldırın diyecekseniz. Bay Kemal’in yol arkadaşı olmak için yoksul kesimlerin, apartman görevlilerin, taşeron işçilerin, sigortasız kayıt dışı çalışanların, mevsimlik işçilerin sesi olacaksanız. Aksi halde Bay Kemal’in yol arkadaşı olamazsınız. Bay Kemal’in yol arkadaşı olmak için hiç kimsenin inancını hiç kimsenin kimliğini hiç kimsenin yaşam tarzını sorgulamayacaksınız, insana insan gibi bakacaksınız. Bay Kemal’in yol arkadaşı olmak için deprem olduğunda bölgeye giden ilk genel başkan olacaksınız, deprem bölgesinde iki gece geçireceksiniz ve onların sorunlarını dillendireceksiniz. Bay Kemal’in yol arkadaşı olmak için yaşanan derin yoksulluğu anlatmak, çocuğuna et, süt veremeyen bir annenin dramını anlatmak için Et ve Balık Kurumu’nun önüne gidip derin yoksulluğun Türkiye’yi nereye getirdiğini orada anlatacaksınız. Bay Kemal’in yol arkadaşı olmak için elektriği kesilen, suyu kesilen, doğalgazı kesilen milyonlarca insanın sesi olacaksınız. Elektriğinizi keseceksiniz, bir hafta elektriksiz yaşayacaksınız. Bunu biz yaptık yani şimdi biz sağcı mı olduk. Bu hareketler CHP’yi geniş kesimlerin tanımasına yol açtı. CHP’ye geniş kesimlerin saygı duymasına yol açtı. 6 yaşındaki kız evladımız sistematik tecavüze uğrarken ve bu kız çocuğumuzun dosyası sümen altı edilirken milletvekilleriyle birlikte Adalet Bakanlığı’nın kapısına dayanıp adaleti savunacaksınız ve o yüzden davayı açmak zorunda kaldılar.
“BAY KEMAL’İN YOL ARKADAŞI OLACAKSAN BAY KEMAL’İ ARKADAN HANÇERLEMEYECEKSİN”
Bay Kemal’in yol arkadaşı olmak için Şanlıurfa’da sabahım köründe sabah 6’da işsizler kahvesine gideceksiniz. İşsizler kahvesindekileri dinleyeceksiniz. Bay Kemal’in yol arkadaşı olmak için güvencesiz tarım işçilerinin sesi soluğu olacaksınız. Bay Kemal’in yol arkadaşı olmak için Çubuk’ta linç girişiminde bulunulurken moralinizi bozmayacaksınız, aslanlar gibi dik duracaksınız. Linç edenlerden değil, ettirenlerden hesap soracaksınız. Bay Kemal’in yol arkadaşı olmak başka bir şeydir. Bay Kemal’in yol arkadaşı olmak için başka partilerin CHP’yi dizayn etmesine izin vermeyeceksiniz. Kimlerin neyi beklediğini çok iyi biliyorum, CHP’yi nasıl karıştırdıklarını da çok iyi biliyorum. Ama unuttukları bir şey var; bu örgüt 100 yıllık bir örgüttür ve bu örgüt çimentodur, Türkiye’nin çimentosudur. Bay Kemal’in yol arkadaşı olmak için paramiliter gruplardan korkmayacaksınız. SADAT’ın kapısına dayanacaksınız. Meydan okuyacaksınız meydan, meydan okudum. İki oğlu ve eşi öldürülen Emine Şenyaşar’ın dosyası sürekli sümen altında tutulurken Şanlıurfa’ya gideceksiniz Emine Şenyaşar’a sahip çıkacaksınız. Hakkı, hukuku ve adaleti savunacaksınız ve o onun dosyasını açtılar, açmak zorunda kaldılar. Bay Kemal’in yol arkadaşı olmak için vefalı olacaksın, Bay Kemal’in yol arkadaşı olacaksan Bay Kemal’i arkadan hançerlemeyeceksin. Bay Kemal’in yol arkadaşı olmak zordur. Hangi badireleri atlattığımızı ne çabuk unuttuk. Hangi mücadeleleri verdiğimizi ne çabuk unuttuk. Üzerimize giydirilmek istenilen kefeni nasıl yırttık? Nasıl mücadele ettik, nasıl unuturuz biz bunları? 13 Haziran 2023 yine grup toplantısı: Ben bir genel başkan olarak partimin sadece bugününü ve yakın geleceğini değil, uzun hedefli yapısını da düşünüyorum ve düşünmek zorundayım dedim. ve hiç kimse unutmasın gemiyi limana sağlam götürmek yine kaptanın görevidir. Kaptan olarak gemiyi limana sağlam götüreceğimi herkes bilsin. Benim CHP kültüründen öğrendiğim, aldığım en büyük derslerden birisi budur. Bunu söyledim.
“DALGALARA KARŞI GÜVENLİ BİR LİMANIN TAŞLARINI ÖRECEĞİZ, HİÇ KİMSE ENDİŞE ETMESİN”
Bu kurultaydan 20-25 gün sonra biz tüzük kurultayı yapacağız. Değişim nasıl olur, dönüşüm nasıl olur, yenilenme nasıl olur sadece Türkiye değil bütün dünya bunu öğrenecek. Dalgalara karşı güvenli bir limanın taşlarını öreceğiz, hiç kimse endişe etmesin. Cinsiyet kotası getireceğiz yüzde 50 var mısınız? Yüzde 50 kadın, yüzde 50 erkek varsanız getireceğim. Yığma üyeliklere son verilecek. Bir seferde 5 bin üye kaydetmek bir seferde 7 bin üye kaydetmek, bunlara son vereceğiz. Milletvekillerini 3 dönemle sınırlayacağız. Belediye meclis üyeliklerine ve il genel meclis üyeliklerine belirli kontenjanlar getireceğiz. Hayvancılık yapılıyorsa mutlaka bir veteriner olacak, bir avukat olacak bir mali müşavir olacak bir kent plancısı olacak. Bunları gerekirse ilgili sivil toplum örgütlerinden isteyeceğiz. Danışma kurulunu arka arkaya 3 kere toplamayan il otomatikman düşmüş olacak. Mahalle temsilcilerimiz bir kişi olmayacak. Mahalle temsilcilerimiz bir kadın bir erkek olacak. Bugüne kadar çözmekte zorlandığım en zayıf halkamız ev kadınları. Evlere giremiyoruz, evlere girmemiz lazım. Ev kadının dramını onlardan dinlememiz lazım. O nedenle Kadın Kolları Genel Başkanıma söyledim; güçlendirin 6 veya 7 ayda 100 bin yeni kadın üyeyi partiye kaydettik. Kadın üye sayısını artırın ve kadınlar mutlaka evlere girmeli. Aktif üye pasif üye uygulamasını geçmişte getirdik reddedildi; şimdi getireceğiz. Artık her yerde her zaman ön seçim olacak. Genel sekreterlik makamını güçlendireceğiz. Bilim, Yönetim, Kültür Platformu’nu yeniden inşa edeceğiz. Bilim, Yönetim, Kültür Platformu’na ilk kez girenler önlerindeki bir seçimde milletvekili adayı olmayacaklar. Buraya bilgisiyle, birikimiyle gelen önce kendisini ispat edecek. İç denetim mekanizmasını getireceğiz. Parti müfettişliklerini yeniden inşa edeceğiz. Çünkü artık illerin hesapları da Sayıştay tarafından denetlenmeye başlanacak. Seçimlerde en başarılı olan oyunu en çok artıran 5 ilin başkanı Parti Meclisi üyesi olacak.
“YENİYİ İNŞA EDECEĞİZ VE GÜÇLÜ BİR ŞEKİLDE İNŞA EDECEĞİZ, HUKUKSAL ALTYAPISINI OLUŞTURACAĞIZ”
Sokrates’in bir sözü var: ‘Değişimin sırrı, tüm enerjinizi eskiyle savaşmaya değil yeniyi inşa etmeye odaklanmanızdır.’ Bizim değişimden anladığımız budur, yeniyi inşa edeceğiz ve güçlü bir şekilde inşa edeceğiz, hukuksal altyapısını oluşturacağız. Bunları gerçekleştirdiğimiz de hep beraber köklü bir yenilenmeye ve köklü bir değişime imza atmış olacağız. Çünkü hukuksal normu örgütümüz belirleyecek. ve inşallah ben de bir sonraki kurultayda sizlerin arasında oturup seçilen yeni genel başkanımı alkışlayacağım. Üstlendiğim her görevi bütün eksikliklerine rağmen yerine getirmeye çalıştım. Siz bilmezsiniz ama ben bilirim. 36 saat ayakkabı çıkartmamak siz bilmezsiniz ben bilirim. Ayakkabı bağcıklarını çözmek zorunda kaldım çünkü ayaklarım şişti. Bizim mücadelemiz hak mücadelesi benim kişisel bir mücadelem yok. Benim gelirim bana yetiyor zaten. Benim servetlere ihtiyacım da yok. Benim tek isteğim halkımın gönlünde bir taht kurmaktır başka bir şey değil. Herkes şunu söyleyebilmeli; ‘evet bu genel başkan çalıştı, evet bu genel başkan emek harcadı.’ Ben bunu istiyorum, başka bir şey istediğim yok. Bu ülkede dönüşümü sağlayacak olanlar bizleriz. Tarihi bir sorumluluk bizim sırtımızda. Önümüzde bir yerel seçimler var. Alacağız arkadaşlar daha Manisa’yı alacağız, daha Bursa’yı alacağız, daha Balıkesir’i alacağız, daha Denizli’yi alacağız. Hiç kimsenin umutsuzluğa kapılmaya hakkı yok. Eğer biz Mustafa Kemal Atatürk’ün izinden gideceksek bizim kitabımızda umutsuzluk yoktur, bizim kitabımızda mücadele vardır, yürekli mücadele vardır, aslanlar gibi mücadele vardır. Bu mücadeleyi yapacağız biz.”