HANDE KARACASU: Sevgili Ali Türkşen, Kardak Fatihi, haberiniz.com’a hoşgeldiniz. Harika bir askeri kariyer, sonra siyaset hayatı ve ardından yepyeni bir hayat. Biriktirdiklerinizi paylaştığınız bir yelken eğitimi başta olmak üzere bir spor akademisi. İlk iki Ali Türkşen’i herkes tanıyor. Ama ben yeni hayatta diğer ikisinin toplamından yeniden var olan Ali Türkşen’i anlatalım isterim.
ALİ TÜRKŞEN: Yeni hayat …. 2014’te cezaevinden çıktıktan sonra bir yıl yine görevde kaldım. Niye geri dönmediniz diye sorarlar geri döndüm, emekli olmak istedim ama eşim bekle dedi.
Bu 1 yıl içinde yeni hayatımda ne yapabilirim diye araştırdım. Heybeliada’da restoran işletmeciliğinden Kazakistan’da Kara Kuvvetler özel personeli yetiştirmeye karar çok ilginç öneriler geldi.
Ama ben keyif alacağım işi aradım. 2015’te İstanbul Yelken Kulübü’nün yetişkinler için yat eğitimi merkezinin devredileceğini duydum. Şu an içinde bulunduğumuz yer faaliyetlerine başladı. Çocukluğum, Harp Okulu’nda yaptığım yelken sporu şimdi mesleğimin devamı hem de işim oldu.
HANDE KARACASU: Sadece bu kadar değil… Sizin bir amacınız var; gençlere hayata dair bir mesaj vermek istemişsiniz akademi ile.
ALİ TÜRKŞEN: Evet. Gençlerin, insanların daha disipline olmaları, sporun insan hayatını disipline etmesiyle ilgili eğitim danışmanlık ve koçluk maksadıyla insanları olduklarından daha ileriye taşımayı amaçlıyor. Adam ve baba-oğul kampları gibi kamplarla kendilerini geri çekme alışkanlıklarından vazgeçirmeye çalışıyoruz.
H.K: Sizin hayata bakış açınızla ilgili. Siz “insanlar kişisel gelişim kitaplarında hayatın anlamı ve yeniden başlama gibi kavramların peşine düşüyorlar ama askeri disiplin olursa hayatlarında başarırlar.” diyorsunuz. Her yaptığını iyi yapan Ali Türkşen’in gücü nereden geliyor?
ALİ TÜRKŞEN: Harp okulu öğrencisiyken kalp rahatsızlığım benim kırılma noktalarımdan biri oldu ve beni SAT Komando yaptı. Zaten hayatımda 3 kırılma noktası var ve bunların olumsuz olanlarından bile olumlu bir anlam çıkardım. Birincisi Harp okuluna girmek ve bahriye subayı olmak, ikincisi sat komandosu olmak ve üçüncüsü de davalar süreci. Hayatımı tamamen başka bir yöne çevirdi ama ”hayırlısı o olduğu için başıma bunlar geldi” diyorum. Sat komandosu olduktan sonra o kursun getirdiği alt yapı ve kazandırdıklarıyla ”Neden olmasın? Kimse yapmadıysa ben yaparım. Biri yaptıysa daha iyisini yaparım.” cümlelerini kurdum. “Kim uğraşacak!” dersen hayat sana onu getiriyor.
Toplamda birinin hayatına baktığınızda başarının altında, aşağılarda minik başarılar yatar Gençler belki atlayarak gitmek istiyorlar ama bu mümkün değil, 10’ar 10’ar basamakları çıkamazsın.
HANDE KARACASU: Kitabınızdaki gibi” asla vazgeçme!”, “inan ve çabala!”
ALİ TÜRKŞEN: Kendinize 2 soru sorun. “Bu niyet ettiğim amacın benim için iyi olacağına dair içimde en ufak bir şüphe var mı?” olmazsa bakarız ile olmuyor. Çok metaforik söylüyorum; “Bunun olması için ölümü göze alır mıyım ?”. Cevap, “ Hayır “ ise hayatta sana “tamam o zaman.” diyor. O kadar istemiyorsan vermiyor. Olmayan arzularıma “Yok canım !” dediğimi sonradan anladım. Beyin ufacık bir şüpheyi taşıyorsa evren de size onu vermiyor.
HANDE KARACASU : O zaman şimdi başa dönüyoruz. Biraz önce dediniz ki, “bana yeni hayat için Heybeliada’da restoran işletmeciliğinden Kazakistan’da Kara Kuvvetleri özel personeli yetiştirmeye bir çok öneri sunuldu, ben yelkeni seçtim.” Dolayısıyla söylediğiniz her şeyi akademi altında toplantınız. Elbette deniz tutkusunun da etkisi olmuştur. Nereden geliyor deniz tutkunuz?
ALİ TÜRKŞEN: Babam deniz astsubayıydı. Dokuz yaşından itibaren deniz kıyısında büyüdüm. Yüzme, balık tutma, tekne ile bir yerden bir yere gitme sizi denizle bütünlüyor. Meslek olarak da seçince -özellikle askerlik mesleği çok kıymetli bir baba mesleği idi-tutkuya dönüştü. Denizci olmakla bu tutkum araya zamanda girse de fiziken ve ruhen hatırladığım bir refleks.
“Tutku mudur iş midir?” derseniz… İş hoşlanmadığınızda da yapmak zorunda olduğunuz bir eylem olabilir bazen. Bu yaz haftada 6 gün, günde 6 saat denize çıktık ortağımla ve hiç bir akşam eve gittiğimde “ Allah kahretsin! Nereden seçtik bu işi demedim.” Aynı hevesle ertesi gün denizdeydik, sadece iş değil tutku da olan, doğru seçimi yaptım.
HANDE KARACASU: Kişisel gelişim koçları da tutkunuzu bulmak için genelde şunu sorarlar; “bedavaya neyi yaparsın?” İşte seni hayatta yukarıya taşıyacak tutkun ve seni sen yapan iş odur. Siz de farklı söylediniz,” Hangi iş için ölümü bile göze alırsın?” Bu anlamda bir yaşam koçu gibisiniz.
Sizin bir de doğaya olduğu kadar sosyal konulara da hassasiyetiniz var. Deniz ve doğa demişken Avanos’ta Kanadalı bir şirketin altın aramak için yaptığı ağaç katliamıyla ilgili fikirlerinizi almak istiyorum.
ALİ TÜRKŞEN: Sosyal sorumluluk meselesi değil aslında insaniyet meselesi bu. Adaletsizliğe haksızlığa uğramamış olsanız hiç. Hayatta kötü şeyler yaşamamış olsanız daha farklı bakıyorsunuz hayata. 2009’da yaşadıklarım, davalar süreci , haksızlığa, adaletsizliğe uğramış olmak hayata bakış açımı değiştirdi. Keskin bir kırılma olunca, her adaletsizliğe ve haksızlığa karşı farkındalığınız artıyor. Kadın cinayetleri, çocuk istismarları, SMA hastası çocukların durumu… Doğayla birlikte yaşadığınız için aç-kapa yap-boz yıpratılmalara karşı daha fazla hassas oluyorsunuz. Beykoz’da yüzlerce ağaç kesilip üçüncü köprü yapıldığında da böyle düşündüm; bozulan ormanın yerini bir şey almıyor, çok zaman gerektiriyor.
Avanos’ta olanlar da böyle bir haksızlık. Altın dediğiniz şey doğa dostu çıkarılan bir şey değil. Doğa eski halini alamayacak, rant için geri dönmeyecek işler yapmamak, eko-sistemi bozmamak gerekir.
Covid -19 sürecinde insanlar evine kapanınca, deniz kıyısına yunuslar geldi, ozon tabakası deliğini kapadı, demek ki her şeyi insanı bozuyor.Pandora’nın kutusu açıldı mı kapanmıyor.
HANDE KARACASU: Haklısınız. Belki de doğayı insan hem bir vatandaş olarak hem de doğanın parçası “insan” olarak kirletmeyi kendi seçiyor ! Bu güzel Pazar sohbeti için okuyucularım ve ben çok teşekkür ederiz.