Daha başlığı görür görmez bazılarının ne kadar da pesimist/ön yargılı/kötü düşünceli/gerçeği görmeyen/göremeyen/Karabağ alınmasaydı bu barış imzalanır mıydı diyen/muhalif/karşıt görüşlü/(zaten) öteki, memnuniyetsiz, ne derinliğin var ki, hangi konulara vakıfsın, bu kadar yüksek mertebeli insan boşuna mı uğraş veriyor, 18 gün önce bugün bu kazandıklarımızın hiç biri yoktu, devletlerimizin derin ve önemli planları var, aslında bu Antlaşmayı/Ateşkesi/Putin’in Beyannamesi’ni imzalayarak farklı ve onların düşünemeyeceği durumları oluşturdular vb. kelimeleri/cümleleri kullandığınızı duyar gibiyim.
Bu dünyada hiçbir insan yoktur ki birini severken diğerinden nefret etmesin.
Bu dünyada hiçbir insan yoktur ki birini överken bir diğerini yermesin.
Bu dünyada hiçbir insan yoktur ki bir değeri kabul ederken diğerini reddetmesin.
Bu dünyada hiçbir insan yoktur ki bir futbol takımını desteklerken diğer futbol takımını yuhalamasın.
Bu dünyada hiçbir insan yoktur ki bir mezhep, cemiyet, kulüp, dernek, sendika, parti, din mensubu olup da karşıt yapılara sempati/hoşgörü/samimiyet veya samimi bir niyet göstersin.
Hemen hemen herkes az veya çok kendisi gibi düşünmeyen, sevmeyen, inanmayan, beğenmeyene karşı yaptıklarının tamamı yanlış olmasa da eleştirel bir tavır gösterir.
En yakın arkadaşınızı/akrabanızın yaptığı yemek de bile bir kusur bulursunuz.
Annenizin yaptıkları yemeklerin bile evlendikten sonra tadı değişir.
Kısacası önünüze konan her şeyi beğenmez/takdir e(de)tmezsiniz. Birçok hususta olduğu gibi bu konuda da her şeyin en iyisini yapacağınızı düşünürsünüz. Tenkide kapalısınız.
Şunu açıkça belirtmek de yarar var ki hem Azerbaycan’da hem Türkiye’de yaşayıp da yöneticilerini beğenmeyen, eleştiren, yöneticilerine kızan, onlara öfkelenenler vardır ve de var olmaya da devam edecektir. Ancak bir husus vardır ki, söz konusu vatan olunca, her şeyi unutursunuz. Birliğiniz, beraberliğiniz, dirilişiniz, kurtuluşunuz için o nefret ettiğiniz konuları ağzınıza bile almazsınız. Yeter ki elinizden alınanlar geri gelsin.
Tüm ruhunuzla, bedeninizle destek olursunuz. Bunları yaparken sizi eleştirenler bile olur. Hani sen bunları sevmezdin diye. Ama mesele bu, şu, o değildir.
Mesele, VATANDIR, MİLLETTİR.
Uyarıların temelinde de kanla verilen mücadelenin aynı kıymet derecesinde tamamlanmasıdır.
Gelelim konumuza.
1980’lerden sonra SSCB’de değişiklikler olmaya başlamıştı. Kara duvar çatırdıyordu. 70 yılın istila, işgal, sömürü düzeni yıkılıyordu. Bu 70 yıllık düzen içerisinde hapsonulmuş her milletin/toplumun bir görevi vardı. Kimisi Moskova/St. Petersburg gibi şehirlerdekilerin ısınması için çalışırken kimisi buradakilerin giyecekleri pamukları üretiyor kimisi yiyeceklerini hazırlıyor, kimisi uzay çalışmalarını yürütüyor kimisi ağır demiryolu ve motor sanayini hayata geçiriyor kimisi bu sistemin yaşaması için ölüyor ancak birisi de evet birisi de Moskova/St. Petersburg gibi şehirlerdekilerin eşkıyalığını/teröristliğini yapıyor karşılığında da karnını doyuruyordu.
Bu eşkıya/zorba 1988 yılına geldiğinde tıpkı 100 yıl önceki gibi topraklarını çevre ülkelere yönelik genişletme çalışmalarına başlamıştı.
Yaptıklarının ödülü olarak aldığı (aldığını sandığı) Azerbaycan’ın Zengezur, Meğri, Göyçe Mahalı yetmiyormuş gibi bu sefer de Azerbaycan’ın Karabağ topraklarını (12 il) istiyordu.
Aynı zorba, Gürcistan’ın Samtshe-Cavaheti topraklarını istiyor, Türkiye’nin topraklarını topraklarında gösteriyordu.
Ne kadar Türk ve Gürcü düşmanı ülke/terör yapısı varsa onlarla iş birliği yapıyor, onlara kamplar (Nubar Ozaryan Taburu) kuruyordu.
27 Eylül 2020 tarihinde Ermenistan’ın Azerbaycan’a yönelik işgal sahasını genişletmek maksadıyla yapmış olduğu saldırı Azerbaycan ordusunun karşı taarruzu ile durdurulmuş ve karşı taarruz neticesinde 44 günde Cebrayil, Hadrut, Zengilan, Şuşa, Füzuli dahil 200’ün üzerinde Azerbaycan toprağı kurtarılmıştı. Azerbaycan ordusu dünyaya farklı bir savaş tekniği/taktiği ve zaferini gösteriyordu.
Ermeni işgali altındaki diğer Azerbaycan topraklarının kurtarılması an meselesiydi. Hocalı’nın, Kelbecer’in, Ağdere’nin, Hocavend’in, Hankendi’nin kent ve kasabaların bir kısmı da alınmıştı.
Eğer barış antlaşması/ateşkes imzalanmamış ve Putin’in Beyannamesi kabul edilmemiş olsaydı, Paşinyan’ın dediği gibi “Karabağ ile ilgili anlaşmanın kamuoyunda memnuniyetsizliğe yol açtığını biliyorum. Bu anlaşma, Ermeni Savunma Bakanlığı ve Genelkurmay Başkanlığı’nın savaşın acilen durdurulması gerektiğini söylemesi, sözde Karabağ cumhuraşkanının ise birkaç saat içinde Hankendi’ni kaybedebileceğimizi bildirmesinden sonra imzalandı”, Hankendi’nin kaybedilmesi Askeran ve Ağdere kentlerinin de düşmesine yol açacaktı, “Bu kentlerin kaybedilmesinden sonra tüm savunma hatları düşman tarafından kuşatılacaktı, bu da 20 binden fazla askerin ölüm veya esaret tehdidi altında kuşatılmış olması” anlamına gelecekti.
Barış yapıldı, ateşkes imzalandı ve Putin’in Beyannamesi kabul edildi.
Ama Karabağ’da hala ters giden durumlar var.
Azerbaycan’da 40’tan fazla şirketi olan (Total vb.) Fransa, Karabağ Savaşı/Zaferi sonrası tarihin karanlık sayfalarına gömülen, sözde dağlık karabağ cumhuriyetini tanıdığını söylüyor (ki Fransa’da tam bir görüş birliğinin olduğunu söylemek mümkün değil. Fransız Dışişleri Bakanlığı da tam tersi bir açıklama yapmıştı) ama aynı Fransa, Azerbaycan ile karşı karşıya gelmek istemez.
Azerbaycan Ordusu, savaş sonrası kendisine teslim edilecek topraklarını almak üzere Kelbecer, Ağdam gibi topraklarına ilerliyor. Ancak Azerbaycan ordusu her gittiği bölgede ermeni tecavüzü ve direnişi ile karşılaşıyor. Ermeniler, Azerbaycan toprağı olan Kelbecer’i, Kelbecer’in altın madenlerinin olduğu topraklara askerlerini yerleştiriyor. Antlaşmada olmamasına rağmen bölgeye asker konuşlandırıyor, Ermenistan Azerbaycan sınırını Azerbaycan aleyhine genişletiyor.
Azerbaycan’ın her an yanında olan/olduğunu gösteren Türkiye, TBMM’den aldığı izinle Azerbaycan’a Türkiye Ordusu’nun gitmesi için hazırlıklar yapıyor ancak TBMM’den konu ile ilgili izin kararın çıkması üzerin den 1 hafta geçmesine rağmen Azerbaycan Milli Meclisi, karar alıp Türkiye ordusunu davet etmiyor (Rus Barış Gücü’nü Azerbaycan topraklarına sadece Azerbaycan mı davet etti. Putin, Karabağ’a gelmemizi Ermenistan ve Azerbaycan birlikte istediler demişti.)
Ateşkes veya Putin’in Beyannamesi gereği Ruslar bölgede, ki şimdilik Karabağ’da 23 karakol kurdular, 5 yıl kalacaklar ancak taraflar itiraz etmez ise bu süreç uzayacak diyor. Bundan mıdır başka bir nedenle midir bilinmez bu hafta Bakü sokaklarında Rus bayrakları ile konvoy yapan ve Ruslara hoş geldin diyenler ortaya çıkmıştı.
Peki, gerçekten de Karabağ Savaşı sonrası kabul edilen beyanname ile Azerbaycan kazançlı çıktı mı?
Putin’in gece yarısı 00:00’da, insanların uyuduğu sırada, mahmur, şaşkın bir anda, okunacak bir şey yok metni ben yazdım ve taraflarda kabul etti dediği metnin sonuçları gün geçtikçe daha da iyi anlaşılmaya başlıyor.
Bir gün önceki Şuşa Zaferi’nin etkileri hala bedenlerde iken imzalanan/kabul edilen beyanname farklı sonuçlar doğurmaya devam ediyor.
Beyannamede;
Türkiye ve Azerbaycan Ordusu, Karabağ’da (Hocalı, Kelbecer, her yeri değil, altın madeni olanlar?, Ağdere, Hocavend, Hankendi) olamayacak.
Bunun en acı örneği (Ankara-İstanbul yolu Bolu üzerinden geçer, eğer bu yolu değil de Eskişehir-Bursa-İstanbul istikametini kullanıyorsanız demek ki o yolda gitmenize engel bir husus vardır.), Azerbaycan, Kelbecer’e teslim almaya giderken, Ağdere, Ağdam istikametini değil (ki şu an orada Rus Barış Gücü ve ermeni güçleri var ve dışarıdan da Ermeniler getiriliyor, nüfus yapısı da değiştiriliyor.), dağ yollarından Kelbecer’e ilerliyor.
Hocalı, Kelbecer, Ağdere, Hocavend ile Hankendi, Azerbaycan toprağı olmasına rağmen (Putin bile Karabağ Azerbaycan’ın ayrılmaz bir parçasıdır dedi) şu an hiçbir Azerbaycan yetkilisi bu şehirlerde yok. Her gün basın açıklaması yapan Azerbaycan yetkililerini ise artık göremez olduk.
Ermenilerin işgalinde olup, Karabağ dışında bulunan Nahçıvan ve Kazak bölgesindeki 7 kent ve kasaba hakkında hiç kimse konuşmuyor.
Ermeni Savunma Bakanı, Hadrut ve Şuşa’yı geri alacaklarını söylüyor.
Ters giden neydi/nelerdi?
Ne Türkiye Ordusu’nun Azerbaycan’a gideceği tarih belli.
Ne Azerbaycan Meclisi bir karar alıyor.
Karabağ’da yaşayan Ermeniler, Türkiye Ordusunu istemiyorlarmış. Türkiye ve ordusu orada olursa güvenlikleri tehlikeye düşecekmiş.
Peki, sorarım size, 1988’den beri katledilen Azerbaycan Türkü’nün hakkı ne olacak?
Azerbaycan topraklarında yaşayıp, Rus barış Güçleri korumasında olacak (Hocalı, Kelbecer, Ağdere, Hocavend ile Hankendi’nde yaşayan) bir kısım Ermeni’nin istekleri yerine getirilecek de Azerbaycan halkının menfaati ne olacak?
Peki o zaman Rus ordusu Azerbaycan topraklarında kimi korumaya geldi?
Türk-Rus askerî heyetlerinin Ankara’da yaptıkları görüşmeler sonuçsuz kaldı.
Peki, Rus Barış Güçlerinin Azerbaycan (bağımsız/üniter bir devlet) topraklarına gelmesine izin verilirken, Türkiye/Türk Ordusu neyi bekliyor?
Ateşkes sonrası bölgede sadece Rus güçlerinin olması Azerbaycan’ın ülke bütünlüğü ve güvenliği için tehlikeli değil mi?
Bu durumda Türkiye Karabağ’da olmasa ne olur?
70 yıl/100 yıl önce ne olduysa o olur. Rus girdiği yerden bir daha çıkmaz. Bunun tek istisnai örneği, Elçibey döneminde, 1992-1993 yıllarında 75.000 Rus askerinin Azerbaycan’dan çıkarılmasıdır.
Eğer Türkiye bölgede olmazsa, 5 yıl sonra ortaya çıkacak bir savaşta, hatta şimdi bile, Azerbaycan büyük bir felaketle karşı karşıya kalacaktır.
Jirinovski, “Biz Karabağ’a 5 yıllığına değil, ömürlük olarak girdik” diyor.
Biz kime inanalım.
Süreç olağan seyrinde yürüse bile 5 yıl sonra Rusları Azerbaycan’dan kim çıkaracak. Azerbaycan bunu Ruslardan talep ettiğinde yanında kim olacak?
Ruslar Karabağ’da oldukça, topraklarından edilmiş hiçbir Azerbaycan Türkü geri dönmeyecek. Ama eğer aynı noktalarda Türkiye ordusu da bulunursa o zaman dengeler zaferi kazanan Azerbaycan lehine olacaktır.
Azerbaycan’ın bölgedeki huzuru kardeşinin/kardeşlerinin yanında olmasından geçer.