İYİ Partili Paçacı: Bakan Albayrak, Ülke Ekonomisine Daha Fazla Zarar Vermeden Görevi Bırakmalıdır

İYİ Partili Paçacı: Bakan Albayrak, Ülke Ekonomisine Daha Fazla Zarar Vermeden Görevi Bırakmalıdır

İYİ Parti Ekonomi Politikaları Başkanı Cihan Paçacı iktidarın ekonomi politikaları ve Türkiye’nin ekonomik durumu ile ilgili olarak Parti Genel Merkezi’nde bir  basın açıklaması yaptı.

Paçacı’nın açıklaması şu şekilde:

İYİ PARTİ OLARAK, EKONOMİDEKİ PROBLEMLERİ ÇÖZMEK VE SAĞLAM TEMELLERE OTURTMAK İÇİN HAZIRLADIĞIMIZ PROGRAMI YAKIN ZAMANDA AÇIKALAYACAĞIZ

Maalesef her basın toplantımızda “kriz”den bahsedip, krizlerin derinleşerek devam ettiğini söylüyoruz. Ekonomide kriz var, eğitimde kriz var, tarımda kriz var, turizmde kriz var, dış politikada kriz var, yargıda kriz var. Özetle devleti oluşturan tüm kurumlarda maalesef kriz var. Bu yönetim şekli, yani tek adam rejimi olduğu sürece beceriksiz, liyakatsız devlet yöneticileri bulunduğu sürece öyle görünüyor ki maalesef biz hep krizden bahsetmek zorunda kalacağız.

Son günlerde kovid-19 vaka sayısında çok ciddi artışlar meydana gelmiştir. Kamuoyu kovid-19 salgını ile mücadele konusunda Sağlık Bakanını ve Sağlık Bakanlığı çalışanlarını takdir etmiş idi. Ancak bugünlere geldiğimizde bakanlık, açıkladığı günlük verilerle adeta TÜİK ile rekabet eder hale gelmiştir. Bilindiği üzere son yıllarda TÜİK’in en önemli özelliği açıkladığı verilerin gerçekleri yansıtmamasıdır. Maalesef sağlık bakanlığının da açıkladığı veriler gerçeklerden uzaktır. Türk Tabipler Birliğinin açıklamaları ve illerden gelen bilgiler gerek hasta sayısının gerekse hayatını kaybeden vatandaşlarımızın sayısının çok daha fazla olduğunu ortaya koymaktadır.

Düğün dernek kurmalar, asker uğurlamaları, Ayasofya’nın açılışına tüm yurttan otobüslerle insan taşınması, yaz eğlenceleri ve gereksiz bir rehavete kapılma sonucu, Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Mehmet CEYHAN’ın da ifade ettiği gibi maalesef salgın kontrolden çıkmıştır. Gerekli önlemler alınmadığı takdirde hastalığın tedavisinde sadece sağlık sistemi değil, mali boyutu itibariyle de bir çöküntü yaşanması kaçınılmazdır.

Devlet yönetiminde şeffaflık esas olmalıdır. Şayet şeffaflık olmaz ise devlet kurumlarının açıkladığı veriler gerçek dışı ise devlet ile millet arasında güven bunalımı oluşur. Türkiye şu an bunu yaşamaktadır.

 

BAKAN ALBAYRAK, CARİ AÇIK NASIL HESAPLANIR KONUSUNDA PROBLEM YAŞIYOR

Geçen hafta Karadeniz’de 320 milyar küplük doğalgaz rezervi bulunduğu açıklandı. Doğal olarak bu rezervin bulunması hepimizi sevindirdi. Ancak hükümet bunun üzerinde abartılı ve doğru olmayan değerlendirmeler yaptılar. Hazine ve Maliye Bakanı Sayın ALBAYRAK, bu doğalgazın Türkiye’nin cari işlemler açığını kapatacağını hatta cari işlemler fazlası verileceğini ifade etti. Devlet yönetiminde bulunanların vatandaşa doğru bilgi verme sorumluluğunun olması gerekir. Bulunan gaz tek başına cari işlemler açığını kapatacak boyutta değildir. Öyle görünüyor ki Sayın Bakan’ın cari açık nasıl hesaplanır konusunda problem yaşadığı anlaşılmaktadır.

Türkiye’nin yıllık cari işlemler açığı ortalama 40 milyar dolar civarında seyretmektedir. Bu yıl 7. Ay itibariyle cari açık 20 milyar doları bulmuştur. Bulunan gazın ekonomik değeri ortalama 32 milyar dolardır. Türkiye’nin doğalgaz tüketimi ise yıllık 50 milyar metreküptür. Bulunan gaz rezervi Türkiye’nin ancak 6 yıllık ihtiyacını karşılayabilecektir. Gazın tüketime hazır hale getirilmesine kadarki maliyeti de düşülürse gazın 6 yıl süresince cari açığa olumlu katkısı yıllık 4.5 milyar dolar olmaktadır. Diğer bir deyimle cari açığa katkısı 6 yıl süresince cari açığın % 10 u kadar olabilecektir. Bunun dışındaki söylemler yanlıştır ve abartılıdır.

ÇÖZÜM, TAVSİYELERİMİZ DOĞRULTUSUNDA TEDBİRLER ALINMALIDIR

İYİ Parti olarak, cari açığın nasıl kapatılacağının formülünü kendilerine veriyorum.

  1. Yüksek katma değerli, teknoloji yoğun ürün üretimi ve ihracatı teşvik edilmelidir.
  2. Üretimde dövize dayalı ara mal girdileri azaltılmalı, yerli üretim teşvik edilmelidir.
  3. Enerjide dışa bağımlılığın azaltılması için yenilenebilir enerji kaynaklarına (güneş, rüzgar gibi) yönelmeli ve teşvik edilmelidir.
  4. Turizm sektörü ciddi biçimde desteklenmelidir.
  5. Ülkemize doğrudan yabancı yatırım çekmek için uygun ortam oluşturulmalıdır.
  6. Gereksiz döviz harcamaları azaltılmalıdır.

Bu tavsiyelerimiz dinlenir ve uygulanırsa, cari işlemler açığı ortadan kalkabilir. Ancak hükümet bu tedbirlerin tam tersini uygulamaktadır. Örnek olarak, daha birkaç gün önce Venezuella’dan gümrüksüz peynir ithalatına izin verildi. Bu uygulama bir peynir cenneti olan ülkemizde Türk çiftçisine ve üreticisine ihanettir. Sonuç olarak doğalgaz tek başına cari açığımıza çözüm değildir. Çözüm, tavsiyelerimiz doğrultusunda tedbirler geliştirmektir.

Ekonomide alınan yanlış kararlar krizin derinleşmesine sebep olmaktadır. T.C. Merkez Bankası politika faizinin 8.25’e kadar düşürülmesi ve negatif reel faiz oluşması dolarizasyona ve kur artışına sebep olmuştur. Emisyonunun kontrolsüz olarak arttırılması ve bankalara aktif rasyosu yoluyla baskı uygulayarak kredi genişlemesi yaptırılması bu paraların dövize ve altına kaymasına sebep olmuş, hem de bankaların aktif kalitesini düşürmüştür.

Bankaların batık kredileri hızla artmaktadır. Bankalar bu kredileri bilanço makyajları ile gizlemeye çalışmaktadırlar. Bugün bankalardaki sorunlu kredilerin toplam kredilere oranı % 25 e yaklaşmıştır.  Kamunun gereksiz harcamaları ve vergi tahsilatındaki düşüş bütçe açığını adeta patlatmıştır. 2020 bütçe açığı hedefi 139 milyar lira iken 7. Ayda bütçe açığı 140 milyar liraya ulaşmıştır. Hazinenin nakit açığı ve kamu borçlanması ise sürekli artmaktadır.

Dün hazine ve Maliye Bakanı Sayın Albayrak, bir tweet atmış, aynen şunları söylemiştir. “2002 yılında her 100 TL verginin sadece 14.3 lirası vatandaşlarımıza hizmet için harcanırken, artık toplanan her 100 TL verginin 85.2 lirası sağlık, eğitim ve altyapı başta olmak üzere toplumun refahı için kullanılıyor. Faiz ekonomisinden hizmet ekonomisine geçiş budur” Sayın Albayrak, günü kurtarmak için 2001 kriz verilerine sarılmaktadır. Ancak Sayın Albayrak’a şunu hatırlatırım ki 2002’yi yalan yanlış rakamlarla eleştirirken o dönemin iktidar ortağının bugün sizin ittifak ortağınız MHP olduğunu unuttunuz sanırım.

Gelelim rakamlara; 2002 yılında faiz harcaması 51. 8 milyar TL iken 2019 da faiz harcamaları % 93 artarak 99.9 milyar liraya yükselmiştir. 2020 yılında ise Ocak – Temmuz faiz ödemeleri 79.4 milyar TL olmuştur. Diğer bir deyimle 2019 da günlük faiz ödememiz 273 milyon lira olmuştur. 2020 yılında ise faiz ödemeleri günlük 380 milyon liraya yükselmiştir. Yani sayın bakanın rakamları doğru değildir. Sayın Bakanın vatandaş dediği acaba milyar dolarları aktardığınız beş yandaş müteahhit midir?

 

BAKAN ALBAYRAK, ÜLKE EKONOMİSİNE DAHA FAZLA ZARAR VERMEDEN GÖREVİ BIRAKMALIDIR

Sayın Bakan siz yetkisiz ve sorumsuz bir kişi değilsiniz. Ülkenin Hazinesi ve Maliyesi size emanet edilmiştir.  Sayın Cumhurbaşkanının damadı olmanız, gerçek dışı rakamlarla halkımızı aldatmaya ve ittifak ortağınız MHP’yi itham etme hakkı vermez. Size tavsiyem ülke ekonomisine daha fazla zarar vermeden bu görevi bırakmanızdır.

Tabii beceriksiz ve liyakatsiz böyle bir ekonomi yönetimindeki Türk ekonomisinin notu da düşürülmektedir.  Uluslararası derecelendirme kuruluşlarından Fitch, geçen günlerde Türkiye’nin kredi notunu BB- olarak, yani yatırım yapılamaz ülke olduğunu teyit ederek görünümünü “durağandan” “negatife” düşürdü.  Gerekçesi ise bizim İYİ Parti olarak, sürekli ifade edip hükümeti uyardığımız konulardan oluşmaktadır.

Fitch in eleştirileri şunlardır:

  • TCMB rezervlerinde erime,
  • TCMB üzerindeki politik baskı,
  • TCMB’nin düşük politika faizi ile enflasyon farkının negatife dönüşmesi,
  • Cari açığının dengelenmemesi,
  • Kamunun yurt dışı borçlanmasının artması,
  • Bankalardaki tahsili gecikmiş alacakların artması,
  • Jeopolitik risklerin artışı,

Bu gerçekleri İYİ Parti olarak hükümete her basın toplantımızda ifade ettik. Ancak hükümet bize kulaklarını tıkadığı için bizi duymadı. Bu olumsuz yapının oluşması sonucu doğan ve doğacak fatura maalesef yine vatandaşlarımıza yüklenmektedir.

Basında kasa satışlarının patladığı, satışların %400 arttığı ve kasa üreticilerinin siparişleri karşılamada güçlük çektiği yer almaktadır. Özellikle ev ve ofis tipi kasalarda taleplerin yoğun olduğu ifade edilmektedir. Kasalara olan talebin artmasını basit bir olay olarak görmemek gerekir. Bunun anlamı vatandaş parasını, dövizini, altınını evindeki ve ofisindeki kasada muhafaza etmek istemektedir. Yani vatandaş, Devleti yönetenlere güvenmiyor, Ekonomiyi yönetenlere güvenmiyor, Ekonomide yer alan kurumlara, yani bankalara güvenmiyor. Özetle vatandaş devlete güvenmediği için tasarrufunu yastık altında muhafaza etmek istiyor. Böylece tasarruflar sistemden çıkmış olmaktadır. Bu gidiş devlet – millet ilişkisinin koptuğunun, ekonomik krizin ise ekonomik çöküşe dönüşmekte olduğunun somut bir göstergesidir.

İYİ PARTİ OLARAK, EKONOMİDEKİ PROBLEMLERİ ÇÖZMEK VE SAĞLAM TEMELLERE OTURTMAK İÇİN HAZIRLADIĞIMIZ PROGRAMI YAKIN ZAMANDA AÇIKALAYACAĞIZ

İYİ Parti olarak, prensibimiz doğru yapılan işleri desteklemek, yanlış olanları ise eleştirip doğruları tavsiye etmektir. Bugüne kadar hep bunu yaptık. Ve bu anlayışımızı da sürdüreceğiz.  Ancak ekonomi yönetiminde maalesef yanlış uygulamalar inatla sürdürülmeye devam etmektedir. İYİ Parti hazırladığı ve Sayın Genel Başkanımızın yakın bir zaman içerisinde açıklayacağı program ile ekonomideki kronik problemler çözülecek ve Türk ekonomisi teknolojik gelişmelere paralel olarak sağlam bir temele oturtulacaktır.

Zafer Partisi
Zafer Partisi
Giriş Yap

Haberiniz.com.tr ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!