Sözcü yazarı İsmail Saymaz, bugünkü yazısında iktidardan Bekir Coşkun ile ilgili taziye mesajı gelmemesini eleştirdi. Saymaz; ‘Cumhuriyet ve Atatürk düşmanları, tarikat liderleri, aşiret ağaları ve Suudi kralı için yayınlanan taziye, Bekir Coşkun’dan esirgendi’ ifadelerini kullandı
İsmail Saymaz’ın yazısı şöyle:
“Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, önceki gün katıldığı İbn Haldun Üniversitesi Külliyesi’nin açılışında, fikri iktidar olamadıklarından şikayet etti.
Şöyle dedi, Cumhurbaşkanı:
“Medyamız en modern altyapıya sahip ama bizim sesimizi ve nefesimizi yansıtmıyor.
İlimde, sanatta, kültürde hep benzer sıkıntılarla karşı karşıyayız.
En haklı olduğumuz konularda bile dünyaya kendimizi anlatamıyoruz.
İşte bunun için de fikri iktidarımızı hâlâ tesis edemediğimiz kanaatindeyim.”
Bu saatlerde Çankaya’daki evinden, hayatını Türkçe’ye, varlığını Türk halkına adamış bir gazetecinin, Bekir Coşkun’un cenazesi kalkıyordu.
Ardından hayvanlar ve bitkiler bile gözyaşı dökerken, ne Cumhurbaşkanlığı’ndan taziye mesajı, ne Kültür Bakanlığı’ndan başsağlığı, ne de iktidar partisi milletvekillerinden siyasi demeç geldi.
Yokmuş gibi davrandılar.
Bekir Coşkun ölmüş gibi de değil…
Hiç yaşamamış gibi…
Halbuki “fikri iktidar” kurabilmek adına kimlerin ardından, ne iltifatlar edildi bugüne kadar…
UÇAKTA KURAN
Yeni Akit Gazetesi Genel Yayın Koordinatörü Hasan Karakaya ki, eskilerin deyimiyle kaleminden kan damlayanlardandı.
Örneğin, 2002 yılında…
Dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in türbanla ilgili açıklamaları üzerine laikleri “cesetlerinin çöp kamyonunda taşınması veya izbe otel köşelerinde bulunması” ile tehdit etti.
“Ergenekon” adlı cadı avının başladığı günlerde…
Pekin Olimpiyatı’nda Türk sporcuların madalya kazanamamasının sorumlusunu “şak” diye buldu:
Ulusalcı antrenörler!
Şöyle yazıyordu, Karakaya:
“Bu antrenörler; Ergenekon Terör Örgütü’ne yönelik operasyonları protesto için sporcular üzerinde baskı yapıp da başarısız olmasına yol açmış olmasın?!”
Gezi Parkı gösterilerine katılanlara küfretti.
Soma’da maden işçisini tekmeleyen Başbakanlık Müşaviri Yusuf Yerkel’i “Tekmelerine sağlık” diye kutladı.
2015’te Erdoğan’ın Suudi Arabistan gezisinde kalp krizi geçirerek öldü.
Erdoğan, uçakta Karakaya için Yasin okuttu.
TSK bile ailesini arayarak, “En zor zamanlarda dik duruşundan taviz vermedi” dedi ve Karakaya’ya rahmet diledi.
MISIROĞLU’NA DEVLET PROTOKOLÜ
Sözde tarihçi Kadir Mısıroğlu’nun hayatı Atatürk ve Cumhuriyet düşmanlığıyla geçti.
Atatürk için “Heykellerinin köpek leşi gibi sürüklendiğini göreceksiniz” dedi.
Mustafa Kemal’cilerdense Yunan ordusunu tercih ederdi.
Tuhaf düşünceler dile getirmekle meşhurdu.
Örneğin, İngiliz şair Shakespeare’nin Müslüman ve gerçek adının Şeyh Pir olduğunu iddia etti.
En azından politikacılara göre tutarlıydı.
Ölmeden önce…
“Mustafa Kemal’e zerre muhabbeti olan cenazeme gelmesin” dedi.
Ve 2019 yılında öldü.
Erdoğan, başsağlığı diledi.
TBMM Başkanı Mustafa Şentop başta olmak üzere tekmil kabine cenazesine katıldı.
Aynı yıl temmuz ayında Mehmet Şevket Eygi de resmi katılımla uğurlandı.
Eygi ki…
1969’da Amerikan 6. Filosu’nun Türkiye’ye gelişini protesto eden İslamcıları “Cihada hazır olunuz!” diyerek galeyana getirmişti.
“Kanlı Pazar” diye anılan 16 Şubat 1969’da Taksim’deki kalabalık, 6. Filo’yu protesto için gelen iki işçiyi öldürdü.
SUUDİ KRALI İÇİN YAS
Hadi, bunlar neyse!
Şunun şurasında iki hafta önce. Saidi Nursi’nin öğrencilerinden Mehmet Fırıncı’nın cenazesine bakanlar da katıldı.
Bu ülkede Suudi Kralı için milli yas ilan edildi.
Boksör Muhammed Ali’nin Amerika’daki cenazesine gitti, Erdoğan.
Gittiği halde…
Kabe örtüsünü tabuta sermesine…
Diyanet İşleri Başkanı’nın Kuran okumasına izin verilmedi.
VALİ BİLE GELMEDİ
Atatürk ve Cumhuriyet düşmanlarının, tarikat şeyhlerinin, cemaat liderlerinin, aşiret ağalarının resmi törenle ve hatta üzerlerine Türk bayrağı serilerek uğurlandığı, sultanlar ve krallar için milli yas ilan edilen Türkiye’de, iki satırlık bir taziye Bekir Coşkun’dan esirgendi.
Cenazesine, muhalifler hariç, ne bir milletvekili, ne de vali katıldı.
Neden mi? AK Parti’yi eleştiriyor diye…
Cumhuriyet değerlerinden ödün vermediğinden…
Başka bir Türkiye düşünden ötürü…
Üç kuruş fazla kazanabilmek adına “dönmediği” ve “kıvırmadığı” için…
Cenazesi Şanlıurfa’daki köyüne doğru yola çıkarılırken…
“Havuz” yoluyla satın alınıp aile yakınlarına zimmetlenmiş medya grubundan…
Bir havalimanı ihalesine karşılık bağışlanan televizyonlardan…
Otoyol ihalesi ile devredilen gazetelerden… Aynı haber veriliyordu:
“Erdoğan, ‘Fikri iktidarımızı tesis edemiyoruz’ dedi.”
Bu açıklamalar, aynı anda onlarca televizyonda canlı şekilde yayınladı.
Yüzlerce internet sitesi “Flaş! Flaş! Flaş!” diye duyurdu.
Ertesi gün gazeteler manşetlerini ayırdı bu sözlere.
Akşamları tartışma programlarında, “Tarihi önemde…” denildi.
“Fikrin” cenazesi kalkarken… Müteahhitler avuçları çatlarcasına alkışladı.
Liyakatsiz bürokratlar duygulandı. Savcıların gözleri doldu.”